Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '07

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Yerebatan Sarnıcı

Yolu İstanbul’a düşüp gezmeyi sevenler bilirler, Sultanahmet Meydanında, Ayasofya’nın güneybatısında insanın aklını başıdan alan bir eski yapı vardır: Yerebatan Sarnıcı.

Yerebatan Sarnıcı Stoa Bazilikası'nın altında yer aldığı için Bazilika Sarnıcı olarak da bilinir. Ayasofya’nın yakınında bulunan ticaret basilikasından adını alan sarnıç, kayalık olan arazinin oyulması yoluyla, İmparator I. Justinianos tarafından yaptırılmış. Sarnıcın tahminen 542’den az sonra yaptırıldığı düşünülmektedir. Suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlara bakılarak halk arasında yerinde bir deyimle "Yerebatan Sarayı" olarak isimlendirilmiş.

Tarih boyunca İstanbul en sık kuşatılan yerleşimlerden biriydi. Kuşatma süresince yaşanan en önemli sorun da yiyecek ve içecek kaynaklarının tükenmesiydi. Roma ve Bizans İmparatorları bu sorunu çözmek için bilinen en büyük sarnıcı yaptırmışlar. Keşfinin de ilginç bir hikayesi var: Fetihten sonra yaklaşık 100 yıl süreyle sarnıcın varlığı fark edilmeyip, ancak bodrumlarında su biriktiren ve deliklerden sepet sarkıtarak balık tutan insanların varlığının anlaşılmasıyla keşfedilmiş.

Sarnıcın yerinde daha önce Genç Roma çağında muhtemelen III-IV.yy`da yapılmış olan, ticari ve hukuki işlerde, bilim ve sanat faaliyetlerinde büyük bir Basilika varmış. 476 yılında çıkan bir yangında tamamen harap olduktan sonra Julius tarafından yeniden yaptırılan ve tekrar bir yangın felaketine uğrayan ve 532 yılında şehri kasıp kavuran Nika isyanında, Basilika`nın mermer heykeli vardı.

Bilindiği gibi İsrail hükümdarı I. Basilius (867-886) tarafından Hz. Süleyman`ın kendi adına Kudüs`te yaptırdığı mabedin yeryüzünde Ayasofya`ya gelinceye kadar yapılmış olan mabetlerin en güzeli en muhteşemi olarak biliniyordu. Daha sonra imparator Basilius`un sözü geçen heykeli eridikten sonra kendi heykelini koydurduğu söylenmektedir. Imparator Justinianus yangına uğramış olan büyük basilikanı yaklaşık 532 yılında, rivayetlere göre 7.000 kölenin çalıştığı bu sarnıcı inşa ettirmiş. Basilikanın suyu Imparator Valens tarafından 368 yılında yaptırılan 971 m. uzunluğundaki Valens (Bozdoğan) kemeri ile ımparator Justinianus`un yaptırdığı 115.45 m. uzunluğundaki Mağlova Kemeri yardımıyla şehre 19 km. mesafede Belgrat ormanlarındaki Eğrikapı su taksim merkezinden gelmektedir. Osmanlı'da akan su sevilir, duran su içilmezmiş. Bu nedenle, Osmanlı'nın fethinden sonra, bir yüzyıl içinde unutulan sarnıçın suyu, saray bahçelerini sulamakta kullanılmış.

Sarnıç, uzunluğu 140 m. genişliği 70 m. dikdörtgen biçimde bir alanı kapsayan dev bir yapı, kelimenin gerçek anlamıyla…52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 m. yüksekliğinde 336 sütun var. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane 12 sıra meydana getiriyorlar. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar sizi nereler götürüyor, sarnıca girer girmez bu nasıl birşey demeken kendinizi alamıyorsunuz. Sarnıcın tavan ağırlığı, kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmış, çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden granitten yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da üst üste iki parçadan oluşuyor. Bu sütunların başlıkları yer yer farklı özellikler taşıyormuş. Bunlardan bir kısmı Corinth üslubu yansıtırken bir bölümünde Dor üslübunu yansıtmaktaymış. Sarnıç tuğladan örülmüş, 4.80 m. kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiş. Toplam 9.800 m2 bir alanı bulunan bu sarnıç yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahipmiş.

Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimindedir. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde Tavus Gözü, Sarkık Dal, Gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı özellikle dikkati çekiyor. Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazıt meydanında kalıntıları bulunan IV. yy. zamanına ait büyük Theodesiusun (379-395) zafer takındaki sütunların benzeriymiş.

Bir söylentiye göre, üzerindeki şekillerin gözyaşına benzemesinin nedeni Büyük Bazilika’nın inşasında ölen yüzlerce köleymiş. Sarnıcın orta yerini geçtikten sonra, güneybatı duvarından içeriye doğru, yaklaşık 40 m. uzunluğunda 30 m. genişliğinde düzensiz bir çıkıntı var. Bu kısım ağırlığı taşıyabilmesi için geçmiş yüzyıllarda yapılan onarımlar sırasında örülen duvarlarmış. En uzun yerinde 9 sütun, en dar yerinde ise 2 sütun olmak üzere toplam 40 sütun bu duvarların arkasında kaldığı için görünmüyor. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa başı Roma Çağı heykel sanatının şaheser örneklerinden... Sarnıcı benim gibi ziyarete gelenlerin hayretler içerisinde seyrettikleri IV.yy. ait bu başların hangi yapıdan alınarak buraya getirildiği konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Genç Roma Çağı'na ait antik bir yapıdan sökülerek buraya getirildiği düşünülmektedir.

Medusa'yla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok söylenti bu yapıyı daha da gizemli hale getiriyor. Bir söylentiye göre Medusa Yunan Mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca Yılan Başlı Medusa olumludur. Ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla Gorgona kafalarının resim ve heykellerinin konulduğu, Medusanın da bu düşünceyle buraya konulduğu sanılmaktadır.

Yine bir rivayete göre Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir kızdır. Yunanlı Tanrı Zeus'un oğlu Perseus'u sevmektedir. Tanrıca Athene'de Perseus'u sevmekte ve Medusa'yı kıskanmaktadır. Athene Medusa'nın saçlarını korkunc yılanlar biçimine sokar. Artık Medusa kime baksa, baktığı kimse taş kesilir. Perseus Medusa'nın büyülendiğini düşünerek başını keser ve kesik başı eline alarak savaşlara katılır. Başı görenler taş kesilir ve Perseus savaşları kazanır.

Bu olaydan sonra Medusa'nın eski Bizans'ta kılıç kabzalarına ve sütun kaidelerine ters ve yan olarak işlendiği söylenmektedir. Diğer bir rivayete göre ise Medusa kendisini Perseus'un kılıcında görmüş ve taş kesilmiştir. Bunun icin buradaki heykeli yapan heykeltras ışığın yansıma pozisyonlarına göre Medusa'yı normal, ters ve yan olmak üzere üc ayrı pozisyonda yapmıştır. Normal pozisyonda çalışılmış olan Medusa başı Didim'den getirilmiştir.

Osmanlılar'ın şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıkları anlaşılan sarnıç, 1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul'a gelen Hollandalı gezgin P. Gyllius tarafından yeniden keşfedilmiştir. Basilika Sarnıcı kurulduğundan günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiştir. Osmanlı imparatorluğu döneminde iki defa restore edilen sarnıcın ilk onarımı 18. yy.'da III. Ahmet zamanında (M 1723) Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. 19. yy.'da ikinci büyük onarım Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) zamanındadır. Cumhuriyet dönemindeki en büyük onarım 1985 yılında İstanbul Belediyesi tarafından başlatılmıştır. İçerisindeki 50.000 ton çamurun çıkartılması ve gezi platformunun yapılmasıyla birlikte 9 Eylül 1987 yılında tamamlanmış ve tekrar ziyarete açılmıştır. Bu restorasyonda ses ve ışık efektleriyle sütunların etkileyici perspektifi ortaya çıkarılmış. İki sütunun tabanını oluşturan pagan kalıntıları olan Medusa kafalarının, hıristiyanlar tarafından ebediyen suyun altında gizlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Son restorasyonda içi kuru olmasına rağmen sarnıca tekrar su geldiğinden bugün hala 1-2 metre yüksekliğinde su bulunuyor. Sarnıçta toplanan yağmur suyunda yaşayan sazan balıklarının dekoratif ve kirlenmeye karşı bir önlem olduğu sanılmaktadır. Halen İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri Ticaret A.Ş. tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı’nda, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çeşitli kültür etkinlikleri gerçekleştiriliyor.

Bu etkinliklere katılmak kısmet olmadı, ama sarnıcı gördüm ve çok etkilendim.

Darısı başınıza…

Unutmadan, sarnıç haftanın yedi günü 09:00-17:30 saatleri arasında ziyarete açık, TC Vatandaşları için 3 YTL, Yabancı Turistler için 10 YTL.'dir.

Detaylar sarnıç içinde sağlanan broşürler ve T.C. Kültür Bakanlığı web sayfasından alınmıştır.

 
Toplam blog
: 38
: 4648
Kayıt tarihi
: 03.11.07
 
 

Çok okurum… Bazen kendi çapımda yazılar karalarım, kendim de beğenmem ama olduğu kadar, napiyim… ..