Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '09

 
Kategori
Seçim
 

Yerel Seçimler: Bakalım 'bidon kafalı cahiller' bu seçimde ne yapacak?

Yerel Seçimler: Bakalım 'bidon kafalı cahiller' bu seçimde ne yapacak?
 

Pazar günü yeni yerel yöneticilerimizi belirlemek için sandığa gideceğiz. Ama 29 Mart yerel seçimlerde pek de yerel seçim havası yok. Hemen hemen bütün partiler seçim propagandalarını genel siyaset üzerine oturttular. İktidar partisi AKP bile yerel yönetim politikalarını anlatmaktan, belediye başkanı adaylarını tanıtmaktan ziyade genel politika konusunda muhalefete laf yetiştirmeye çalışıyor. Ancak bu şekildeki tartışmalar bile çok kısır; kahvehane ya da çeşme başı atışması düzeyinde… Yok soğandı, sarımsaktı, ananı al git, babanı al gel, sen adam mısın, sen hiç değilsin, falan filan.

Konu yerel seçim olduğuna göre en çok kentlerin, kentte yaşayan insanların yerel yönetimlerin sorunlarının konuşulup tartışılması, partilerin seçmene yerel yönetim projelerini sunup ona göre oy istemesi gerekirdi ama o tartışmaları ara ki bulasın. Varsa yoksa AKP ve CHP liderlerinin birbirine laf çakması, o kadar… Seçim propagandalarının yarattığı görsel, işitsel kirlilik ise bir başka ciddi sorun. Hepsi birbirine benzeyen afişler, bayraklar, pankartlar, posterler. Otobüslere monte edilmiş devasa ses sistemlerinin yarattığı gürültü kirliliği; kötü müzikler…

Ancak bütün bu rahatsız edici yönlerine rağmen bu bir demokrasi şenliğidir, güçlüklerine tahammül edip katlanmamız gerekiyor. En kusurlu demokrasi bile bir diktatörlük veya vesayet rejiminden daha iyidir. Bir ülkede serbest seçimlerin yapılabilmesi yöneticiler üzerinde şu ya da bu ölçüde, az ya da çok bir vatandaş denetimini mümkün kılar. Bugün onca parti seçmenin ayağına giderek ona kendini anlatıp oy istiyor; kendini beğendirmeye çalışıyor. Vaatler gerçekçidir, değildir; sözler tutulur, tutulmaz başka mesele. Seçim bir rekabettir; her alanda olduğu gibi yönetimde de rekabet tekelcilikten iyidir, kaliteyi beraberinde getirir.

Darbecilerin yargılanmaya başladığı, darbe girişimlerinin perde arkasının gün yüzüne çıktığı şu günlerde demokratik seçimlerin önemini ve değerini bir kez daha anlamalıyız. Darbe, en basit anlamıyla ülkenin bir tekelci yönetim tarafından idare edilmesidir. Piyasada bir tek sigara üreticisinin, bir tek sigara çeşidinin, bir tek araba modelinin, bir tek buzdolabı markasının, bir tek televizyon kanalının, bir tek gazetenin bulunabilmesi, üreticinin kalitesiz malı istediği fiyattan satabilmesi, üstelik canı çektiği zaman da o malı tüketiciyi döverek, onuruyla oynayarak satabilmesi gibi bir şeydir. Geçenlerde NTV’nin “seçim otobüsü” programında bir genç “ben darbe istiyorum, darbe gelsin her şey resetlensin” diyor, etrafındaki birkaçı da ona destek veriyordu. O gençlere bunları hatırlatmak isterdim. Hayatlarında henüz bir açık darbe yaşamamış olan bilgisayar kuşağı gençler siyasi süreçleri de bir düğmeye basıp bilgisayarı yeniden başlatmak gibi kolay ve basit bir hareket sanıyor. Bir darbede resetlenecek olan sadece siyasi sistem değil bir toplumun onurudur.

Ancak o gençleri kınayamıyorum. Türkiye’de bazı güçler tarafından uzunca bir zamandır bir askeri darbenin sosyal altyapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu halkı cahil bir koyun sürüsü, sırtından sopa eksik edilmeyecek aptal bir yığın, kendilerini de çoban sanan bazı ağzı bozuk emekli paşalar ve onların akıl hocası halk düşmanı utanmaz arlanmaz profesörler, gazeteci bozuntuları, hukukun yüzkarası “hukukçu”lar, darbe karargâhı gazeteler ve bunların işbirlikçisi bazı siyaset düşmanı “siyasetçi”ler yıllardır sivil siyaset kurumlarını aşağılamak ve henüz emekleme çağındaki demokrasiyi boğmak için uğraşıyorlar. Ülkenin legal Hükümetlerine karşı yürüttükleri psikolojik savaş propagandası belli çevrelerde bir ölçüde başarıya ulaştı. Bugün en özgürlük taraftarı, en açık fikirli olması gereken üniversite gençliği arasında bu çevrelerin propagandasının etkisi altında kalıp sivil siyaset düşmanı olmuş, darbe taraftarı haline gelmiş azımsanmayacak sayıda genç var.

Ancak bu halk onu “aptal”, “kara cahil”, “koyun” vs yerine koyanlardan çok daha sağduyulu. Sessiz ve sakin iradesiyle o çobanları suya götürüp susuz getirir. Zaten önüne seçim sandığı ve serbest oy seçeneğinin konduğu her seçimde kendisini aşağılayan o kesimlerin sözcülerine değil onların karşısında yer alanlara oy verdi. Öyle kendisine makarna, kömür, beyaz eşya veriyor diye de değil, bu aşağılanmanın sezgi yoluyla dahi olsa farkında olduğu için… Bu niteliğini 29 Mart seçimlerinde de gösterecek. Hangi parti yüzde kaç oy alırsa alsın, bu Pazar günü kazanan demokrasi, kaybeden darbeciler ve onların şakşakçısı postal yalayıcılar olacak.

.........

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..