Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Yerel Seçimler 2009- Burdur CHP-(Röportaj)-1

Yerel Seçimler 2009- Burdur CHP-(Röportaj)-1
 

YENİDEN CHP DÖNEMİ BAŞLAYACAK!


Yerel seçim2009- Burdur CHP (RÖPORTAJ)-1

Değerli okuyucularımız hatırlayacaklardır, Selenga/ Yerel Gündem köşemizi 3 Aralık 2008 tarihinde ilk kez açarken, giriş metnimiz vardı. Oradaki seçim atmosferinden şimdi çok daha ilerdeyiz. Her şeyden önce herkes kendini ortaya sürmüş, bütün adaylar belli olmuş, herkes şimdi derya içinde balkı misali halkın arasına dalmış çalışmasını, propagandasını ve ajitasyonunu yaparak oy istemeye sarılmıştır. Aday adaylarını bulmak çok basitti ama şimdi adayları bulmak zordur, o hummalı, sancılı, bir o kadar tasalı yoğun çalışmanın içinde…

Dünya dönüyor, dakikalar ilerliyor, takvim yaprakları birer birer koparılıyor. Bence herkes, soluğunu tutmuş 29 Mart’ı beklemektedir. Zira 29 Mart seçimleri ülkemizin geleceği açısından belirleyiciliği ve önemi çok yüksek bir seçim.

Eğer kitleler idareden memnuniyetsizlik içine düşmüşse –ki krizin Türkiye’yi sarstığı ve halkı cenderesine aldığı, sapla samanın birbirine karışıp korkunç bir “korku imparatorluğu” peşine düşüldüğü koşullarda, yerel bir adayımızın belirttiği gibi, iktidar için bir “referandum” anlamı içeren bir potansiyel taşımaktadır.

Bugün sizlere –deyim yerindeyse ve teşbihte hata olmaz derler- seçim meydanımızın üçüncü “pehlivan”ını, CHP Belediye Başkan Adayı Şevket Aksöz ve CHP İl Başkanı Sayın İsmail Erkaya ile yaptığımız söyleşiyi takdim edeceğiz.

************

Sayın Aksöz, Kozluca’da iki dönemdir, “Kentlerde köylü gibi değil, köylerde kentli gibi yaşamak istiyoruz” şiarıyla başkanlık yapmış, “yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” demektedir.

Kendisi hakkındaki sözlerinin ötesine geçerek, Şevket Aksöz hakkında bilgi toplamak amacıyla Google’da biraz dolaştık; derlediğimiz ifadeler genellikle övücü, iyi sözler oldu.

İşte birkaçı:

“Hakikaten de Kasaba’da; İnsanın, insanca yaşayabileceği bir ortam hazırlayan Aksöz, Belde de belirli bir kesimin değil, herkesin beğenisini kazanmıştı. 9 Yılda, Kasabaya adeta çağ atlatan Aksöz, bu kez de Burdur’umuz için çalışmaya hazırlanıyor. Alçak gönüllülüğü ve sempatisiyle kısa zamanda halkın sevgilisi olan Aksöz, çıtayı biraz daha yükselterek, Burdur Belediye Başkanlığına soyunuyor.”

NNC/ Bucak Haberleri sitesi/ 19 Ocak 2009

“Kozluca ilimizdeki en diri ve etkin belediye çalışmalarının yapıldığı beldelerden birisidir.”

Olay7 16 Ocak 2009

Küçük bir belde olmasına rağmen özünde cevher taşıdığının bir işareti olarak, doğa yürüyüşleri, çeşitli kurumlarla ortak çalışarak tüm belde halkının sağlık taramasından geçirilmesi, resim sergisi gibi örnek ve çarpıcı projelere imza atan Sayın Şevket Aksöz, genç, enerjik, atak, insancıllığı güleç yüzüne vurmuş,

******************

Bugün gelinen aşamada, seçim yarışı üç odak arasında cereyan edeceği belli olmuştur. Sağda Sayın Orhan Akın ve Sayın Sebahattin Akkaya ile solda Şevket Aksöz arasında, bu üç güç merkezi arasındaki denklemin şimdilik nasıl çözüleceği hiç kuşkusuz belli değil. Ama birtakım faraziyeler, birtakım öngörüler yapabilme olanağına sahibiz. Bunu yapabilmek için güç merkezlerinin 2004 ve 22 Temmuz oy oranları önemli bir gösterge olmaktadır. Şöyle bir tablo çıkmaktadır geçmiş her iki seçimde:

Bu tablodaki doneleri okur ve yorumlarsak neyle karşılaşırız?

· 2004 Yerel seçimlerinde bir cepheleşmenin yaşanması (Yani, kendisini sağda tanımlayan oyların Akkaya’da, solda tanımlayanların oyları ise İlgün noktasında odaklaşması –Küçük sapma ve geçişler kuralı bozmaz.)

· 2004 seçimlerinde esasen Sayın Sebahattin Akkaya’nın 381 oy farkıyla kıl payı kazanması, karşı tarafın bazı öznel hatalarından dolayıdır.

· Yıllardır işlenen “iktidar karşıtı başkanla nimetlere ulaşamama” propagandasının isabetsiz olduğunu kamuoyunun kavradığının ipuçları vardır.

· Yıllardır başkanlığı elinde tutan tarafta iktidar gücünün cazibesinin taze olması ve bu arzunun onun faaliyetleri üzerindeki kırbaçlayıcı etkisi.

· Sayın Orhan Akın’ın, 2004’te AKP’ye giden oylarının artılarıyla birlikte yuvaya dönüşünü hızlandıracak özel ve dinamik çekim merkezi olma özelliklerine sahip olması.

· Aldığımız istihbarat ve duyumlarımıza göre, CHP’deki küskünler ve gayrimemnuniyetsizliklerin hedefinin MHP olması.

· DP’nin 2095 oyunun nereye gideceği burada oldukça belirleyici bir etken olarak karşımızda durmaktadır. Kamuoyunda DP yönetiminin CHP adayı Aksöz’ü destekleyeceği yönünde söylentiler dolaştığını burada belirtelim.

· AKP’deki küskünlerle gayrimemnuniyetsizlerin varlığı.

· Sayın Akın ve Aksöz’ün tanınmamışlıkları. (Bu etken her iki merkezin kamuoyunda yapacakları faaliyetlerin yoğunluğu ile ters orantılı bir sürece sahiptir.)

İşte tüm bu etkenler, AKP-CHP-MHP arasındaki (bireyler bazında söylersek, Aksöz-Akkaya-Akın arasındaki) yarışma ve rekabette karşılıklı etkileşime sahiptir. Başka şekilde söylersek, bahsedilen güç merkezleri yukarıdaki etkenlerden enerji alacaktır.

Köşemizin başlangıç yazısında belirtmiştik, hala aynı görüşleri taşımaktayız.

İlk olarak, 29 Mart yerel seçimlerinin önemi tarihsel ve çok büyüktür. Eğer bu seçimlerde muhalefet güçbirliği ve ittifaklar politikasına uzak durursa, yurtta mevcut iktidarın genel seçimlerdeki gibi tulum çıkaracağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Görünen o ki, işbirliği ve ittifaklar politikaları ülkemizde henüz yerleşmiş değildir, küçük örnekleri dışında.

Öte yandan seçimlere kriz koşullarında gitmekteyiz. Bu da bir başka somut durum olarak karşımızda durmaktadır.

Biz köşemizde şunu ilan ediyoruz ki, “BURDUR HALKI, EN DOĞRUSUNU BULACAKTIR.”

CHP İl Başkanı İsmail ERKAYA ve ŞEVKET AKSÖZ ile söyleşi

SORU: Sayın Başkan, Türkiye’nin hali perişanını biliyorsunuz; tozduman… Başbakan “Hamdolsun, kriz bizi etkilemez!” söyleminden önce “teğet geçer”e, sonra “krizi kalkınmaya çevirme”ye, ardından “küresel etkilerden elbette belli oranda etkilenilecektir”e, şimdilerde de “krizin inişe geçtiği” safsatasına varan ve derin bir gafleti ifade eden umursamazlık içinde ama memleket yangın yerine döndü. İşsizlik çığ gibi… İflaslar köy göçüren gibi… Buna karşılık muhalefeti de hapse atan bir istibdat denemesi mevcut. Ne diyorsunuz bu duruma?

—YANIT: Tüm milletimiz gibi biz de Ergenekon’u merakla bekliyorduk. Soruşturmalar ve sonunda iddianame gösterdi ki, “dağ fare doğurdu.” Ciddiyetten uzak, uydurma senaryolarla yurtsever aydınlarımız birer birer gözaltına alınıp sorgulanıyor. Milletimize adeta gözdağı verilir bir hali var. Türkiye’de Atlantik ötesinden aldığı destek ve cesaretle diktatörlüğe heveslenenler var. Ancak Türk halkı demokrasiye bağlıdır. Hevesleri kursaklarında kalacaktır. Kapatma davasından, dünya gibi dağları mahkemenin sırtına yığarak kurtulmuşlardır. Ancak bence bu daha da ağır bir zillettir. Çok daha ağır bir dağ olan krizin altında ezileceklerdir. Mağdurları da oynama olanakları uçup gitmiştir.

Cumhuriyet tarihi boyunca milletimiz kendisine böylesine yakışmayan bir idare görmemiştir.

Halkı bu idare, emperyalizmle görülmemiş boyutlarda, (örneğin “Eşbaşkanlık” gibi hiyerarşiler çerçevesinde) işbirliği içinde, gene geçmişte görülmemiş boyutlarda fakirleştirmiş, “fakrü zaruret” içine düşürmüş, biçare millet, örneğin 20 milyon insan açlık sınırının çok altında, asgari ücret denen sefalet parasına mahkûm etmiş. Aç ve muhtaç insan gününü kurmaya bakan insandır. Fakirleştirilmiş millete sadaka gibi yardımlar dağıtarak karşılığı almaya çalışmaktadır.

Küresel krizin alevleri Türkiye’yi de yalamaya başlamış, daha şimdiden örneğin Türk-İş’in 27–30 bin işçisi kapı dışarı edilmiş durumdadır. Tekstilin devleri birer birer devrilmekte, Denizli’deki olayda olduğu gibi iflas eden işadamları boyunlarını falçatayla keserek intihar etmektedir.

—SORU: Ama İsmail Bey, Sayın Başbakan’ımız krizi önemsemiyor; küçük ve rutin bir olay ya da gelişmeymiş gibi karşılamaktadır.

—YANIT: Evet, aslında takiyye yapıyor. Daha geçen yılın sonlarında kriz geliyor diye komisyonlar kuran kendileri değilmiş gibi! Bu iktidar insanlarımızın psikolojisini ve kimyasını bozmakta, intihara sürüklemektedir. Aç ve yoksulluğa sürüklenen kadınlarımızı fuhuş piyasasına sürmektedir. Büyük şehirlerimizin sokaklarında korkusuz ve gönül rahatlığı içinde insanlarımız dolaşamamaktadır. Türkiye suç ve suçlunun cenneti haline getirilmiştir. 6 yıl önce huzurlu bir idare alan AKP hükümetinin ülkeyi getirdiği nokta, en üst seviyeye çıkan terör ortamıdır. Bu hükümet, Kuzey Irak’taki Türkiye’ye bölüp-parçalama tehdidi savuran fesat yuvasıyla ilişkiler kurma peşinde koşmakta, Güneydoğu bölgemize göz diken ve terörün ardında duran Barzani ile halvet olmakta, ondan sonra da terörü önleyeceği yalanını söylemektedir. Halkın ve Türkiye’nin bu iktidardan derhal ve hemen kurtulması gerekmektedir. 29 Mart seçimleriyle millet yeni bir 14 Nisan ruhu geliştirebilir; ülkeyi bölüp parçalayan ve halkı yoksulluğun bataklığına sürükleyen, sonra da ihtiyacı var diye makarna paketleriyle kömür çuvalları dağıtarak şerefiyle oynayan bu iktidardan kurtuluş kapısını aralayabilir.

—SORU: Yani Başkan fakir fukaraya yardım yapılmasın mı demek istiyorsunuz?

—YANIT: Hayır, öyle değil! Biz felsefe olarak, parti olarak halkçılığı ilke edinmiş bir hareket olarak halkın bazı ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması taraftarıyız. Ancak bunu oy avcılığı için yapmak milletin şerefiyle oynamaktır diyoruz. Devletin olanaklarını kullanarak yardım paketleri dağıtacaksınız, sonra da partiye oy isteyeceksiniz. İşte bu olmuyor, yakışık almıyor; bu şık olmuyor. Halka yardım yerine çalışacak iş bulmalısınız. Aş yerine iş ilkesi hem ekonomik bağlamda hem de ahlaki bağlamda en doğru olandır. Bir başka benzetme yaparsak, halka balık dağıtma kardeşim (makarna paketleri, kömür çuvalları dağıtma) ama balık tutmasını öğret; işyerleri aç, fabrikalar inşa et; oralarda insanlar gayet ahlaklı bir şekilde, utanıp sıkılmadan, ezilmeden balık tutsunlar!

SORU: Bugün Türkiye’de ulusalcılık, yani antiemperyalizm, yani yurtseverlik, yani Atatürkçülük iktidar tarafından terör kapsamında değerlendiriliyor. Ergenekon operasyonlarında tutuklananların hepsinin ortak özelliği ise ulusalcı, milliyetçi olmaları, başlarına çuval geçirilmesine izin vermeyenler. Son Kurultayınızdan beri CHP’de de ulusalcılık rüzgârları esmeye başladı. Bu nedenle Avrupa cephesindeki sahte sosyalistlerden, AB’nin sömürge valilerinden “CHP’den utanıyoruz.” Gibi densizlikler yapıldı ve Enternasyonali boykot ettiniz. (Bayrağındaki ilkelerden birinin ulusalcılık –milliyetçilik- olması bağlamında) CHP’nin Ergenekon karşısındaki tutumu nedir?

—YANIT: Cumhuriyetimizin temel değerlerini savunmak, ulusal çıkarlarımızı savunmak ne zamandan beri terör kapsamına alındı?

Üniter devlet yapısını, Atatürk ilke ve devrimlerini, laik demokratik sosyal hukuk devletini savunmak, Türkiye’yi, bağımsızlığı ve özgürlüğü savunmak suçsa, biz bu değerleri savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye’yi savunmak, Türk milletini sevmek ve savunmak, ABD’nin Türkiye üzerindeki emellerine karşı durmak suçsa biz suç işlemeye devam edeceğiz.

Korkunun ecele faydası yok. Ulusal cumhuriyet değerlerimizi aşındırmaya kimsenin hakkı yok. Biz bu mücadeleyi 85 yıldır veriyoruz. Her zaman vermeye ve mücadeleyi sürdürmeye hazırız.

Ergenekon karşısındaki CHP tutumunu Sayın genel Başkanımız defalarca ortaya koymuştur. Yargıya intikal etmiş bir davadır. Ancak hukuksuzluğun hâkim olduğu izlenimi vermektedir. İddianame oldukça geç hazırlanmış, ayrıca iddianame çelişkilerle, kanıtsız suçlamalarla doludur. İddianame telefon dinleme üzerine kurulduğu basında yazılıp çizilmektedir. Bağımsız yargı kararını verecektir. Genel Başkanımızın dediği gibi, bu bir zulümdür ve Türkiye’nin bundan derhal ve hemen kurtulmalıdır. Ülkede diktatörlük eğilimi gösterenler bunun altında kalacaklardır. 10. dalganın altından da fare çıkmıştır, yılan çıkmıştır. Milleti kandırmak için orayı burayı köstebek gibi kazıp eşiyorlar. Millet bu kadar salak yerine konmamıştır tarihte. Millet bunun hesabını çok acı ödetecektir, göreceksiniz.

SORU: Gelelim yerel politikalara. Önümüzde bildiğiniz gibi yerel seçimler var. Yerel seçimlere bakışınızı öğrenebilir miyiz?

—YANIT: Yüce önder Mustafa Kemal “benim iki eserim vardır” der: Biri CHP, diğeri de Türkiye Cumhuriyeti… 23 Nisan 1920’de başlayan Cumhuriyet’in kuruluşu olayına bakılırsa, önce kuruluş, yani örgütlenme, sonra kurtuluş gelmiştir. Bu kuruluş ve kurtuluşun programı, yani Türk devriminin programı Altıok’tur. Bizim bayrağımızdır. CHP’nin bayrağında belirtilen ilke ve politikalar Türkiye’nin kurtuluş, selamete eriş yolunu gösterir. Türkiye Atatürk’ten ve Altıok programından uzaklaştığı oranda darmaduman olmuştur; bölünüp parçalanma emareleri görülmüştür. Bugün yurdumuz Türkiye krizden krize ve toplumsal çürümeye uğruyorsa bunun nedeni, Atatürk programından uzaklaşma, ulusalcı politikalar izleyememe nedeniyledir. Geçmişe dönüp bir baktığımızda, Türkiye ve Türk milleti Atatürk’ten uzaklaştığı, Atlantik’e bağlandığı oranda sarsıntıları azmış, soyulup soğana döndürülmüştür. Bu ülkeyi bağımsızlığa, bu milleti özgürlüğe, refaha Atatürk’ün partisi, bizim partimiz kavuşturmuş, gene bu parti ulaştıracaktır.

Böyle bir partinin neferleri olarak bahsettiğimiz program çerçevesinde, toplumsal konuları ön planda tutarak ilimizde yoğun bir çalışma dönemi başlatmak arzusundayız, başlatmış bulunuyoruz.

—Evet, önce iki aday adayınız kendilerini kamuoyuna deklare ettiler. Genel Merkezce Sayın Şevket Aksöz seçildi.

—Evet… Sayın Dr. Mehmet Göker ile Kozluca Belediye Başkanımız Sayın Şevket Aksöz aday adaylıklarını açıklamışlardı. Şimdi Genel Merkezimiz Sayın Aksöz’de karar kılmış, bunu da kamuoyuna duyurmuştuk. Şevket Aksöz’le yolumuza devam dedik. Bizde asla “ben yoksam hiçbir şey yoktur” anlayışı, “benden sonrası tufan” anlayışı yoktur. Şimdi Sayın Aksöz’ün arkasında hep beraber Burdur belediyesinde yeniden CHP sürecini başlatma yolculuğuna çoktan çıktık bile. Şimdi birlik beraberlik zamanıdır. Birbirimize ayrılmaz zamklarla yapışma ve bir karınca ordusu gibi çalışma zamanıdır. İstediği olmuş ya da olmamış tüm partililerimize ve halkımıza sesleniyorum buradan, sizin aracılığınızla. 29 Martı bir yerel seçimler zaferi yapalım, 29 Martı AKP bölücülüğüne ve gericiliğine karşı bir referanduma döndürelim. 29 Martı halkın sel olup aktığı yeni 14 Nisan’lar haline getirelim.

Bir kere, belediyeyi AKP’nin elinden kesinlikle almaya kararlıyız. Bütün çalışmalarımız bu amaca yöneliktir. Herkes kendi kendine gelin güvey olabilir; başkanlığı yeniden kazanacakları umudunu koruyabilir; umut fakirin ekmeği imiş zaten. Ancak kimse heveslenmesin; muhtemelen 29 Mart akşamı davul zurnalarla kutlayacağımız başarının bayrağını, 30 Mart sabahı Atatürk’ün bayrağını yerel yönetimin burçlarına yeniden dikeceğiz.

Belediye yönetimimizde bir kere ekonomik kaynakları en verimli bir şekilde halkımızın emrine ve kullanıma sunacağız.

www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..