Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '08

 
Kategori
Tiyatro
 

Yıldızların buluştuğu gece: Gece mevsimi

Yıldızların buluştuğu gece: Gece mevsimi
 

Gece Mevsimi, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan bir ailenin, Çehov tadındaki öyküsüdür. Sessizce acı çeken insanlar üstüne bir oyun. Birbirinden ayrı düşmüş, birbirine dokunamayan, insanlar üstüne bir oyun. Kendi yalnızlıklarının soğukluğunda yanan insanlar üstüne bir oyun. Ama öyle bir ateş var ki içimizde, oyunda ocağın ateşiyle simgelenen, o bütün bu soğukluğa bu geceye rağmen, bizim birbirimize sokulmamıza, ileriye doğru umut beslememize neden olan bir insanı sıcaklık var hayatımızda. Şehir, yaşam, yalnızlık çöküş bunu yok edemez, bu hep var. Yağmurlu bir gece, çıplak ayaklı bir aktör, hayal kuran üç kız, ölüm ve yaşam, hayalle gerçek arasında sıkışmış bir büyükanne, dişini fırçalamadan güne viskiyle başlayan bir baba, komik hüzünlü, diken üstünde çehovvari bir oyun. National Theater’de oynadı, Eleştirmenler Birliği Genç Yazar Ödülü, Lawrence Oliver En İyi Yazar Ödülü adaylığı, Evening Standart Gazetesi’nin En İyi Yazar Ödülü adaylığı, Rebecca Linkiewicz’in ikinci oyunu. Drama eğitimi almış, bir süre Soho’da striptizci olarak çalışmış. Bu deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ilk oyununda sahneye de çıkmış. Bu oyunla kazandığı başarı onu ikinci oyununu yazmak için teşvik etmiş. En İyi A tale of table dancers – Edinburg’da En İyi Frinch Oyunu seçilmiş. Gece Mevsimi – Night Season National Theater’ın Cotteslone Theater sahnesinde oynamış.

Hiç kuşkusuz Türkiye’nin en önemli tiyatro ve sinema sanatçısıdır Yıldız Kenter. Öyle ki; 1962’de Tiyatro hizmetlerinden ötürü “ Yılın Kadını ” seçildi. Sinema oyuncusu olarak üç kez “ Altın Portakal ” ödülüne layık görüldü. 1981’de “ Devlet Sanatçısı ” olarak ödüllendirildi. 1984 de Roma’daki İtalyan Kültür Birliğince “ Adalaide Ristori ” ödülüne layık görüldü. 1989 yılında, Korsika - Bastia Film Festivalinde “ Hanım ” filmindeki rolüyle “ En İyi Kadın Oyuncu ” ödülünü aldı. 1991 yılında Tiyatro Sanatına hizmetlerinden ötürü Uluslararası Lions Kulübünün “ The Melvin Jones ” yla ödüllendirildi. İki kez Ulvi Uraz “ En İyi Kadın Oyuncu ” üç kezde aynı dalda Avni Dilligil ödülüne layık görüldü. 1994’de “ Konken Partisi ” oyunundaki Fonsla rolü ile “ Olağanüstü Yorum ” ödülünü aldı. Finlandiya Dünya Kadın Kuruluşu tarafından yüz yılın en başarılı yüz kadınından biri olarak onurlandırıldı. 1995’de Kültür Bakanlığı, Tiyatro Sanatına katkılarından ötürü “ Onur ” ödülüne layık gördü. Profesör Kenter’e aynı yıl tiyatro sanatına katkılarından dolayı “ Mevlana Kardeşlik ve Barış ” ödülü verildi. 1996’da Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ramiz ile Jülide’deki Jülide rolü için “ En İyi Kadın Oyuncu ” ödülü verildi. 19 Mayıs 1997 de Uluslararası İstanbul Festivali tarafından ömür boyu Tiyatro Sanatına katkısından dolayı verilen onur ödülü Yıldız Kenter’e Dame Diana Rigg tarafından takdim edildi. 1998’de Ankara Sanat Kurumu “ Yılın Kadın Sanatçısı ” ödülü, 1998 Muhsin Ertuğrul yaşam boyu tiyatro sanatına katkılarından dolayı onur ödülü, 1998 Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü, “ MARTI ” adlı oyunda Madam Arcadina rolüyle 1999 Afife Jale - En İyi Kadın Oyuncu ödülü .Sadece özetini aldığım bilgilerdir.

Sadece Kenter değil bu oyunun kadrosunda bulunan; Selçuk Yöntem, Demet Evgar, Yeşim Koçak, Elvan Boran, Umut Temizaş, Osman Sonant hepsi Sinema ve Televizyon dünyasının en parlak isimleri, Devlet konservatuarı mezunu olmasının yanı sıra, ortak özellikleri olarak Selçuk Yöntem ve Yıldız Kenter dışındaki diğer genç oyuncuların hepsi İstanbul devlet konservatuarı mezunu.

Oyunun hemen başında eve misafir olan sanatçı karakteri canlandıran John (Umut Temizaş)’un evde neden kalmak istediği, zengin olduğu halde o harabe evde ne işi olduğunu açıkçası pek anlamadım. Odasını gösteren Rose (Yeşim koçak) odasını gösterdikten hemen sonra yatmalarını inandırıcı bulmadım, bulamadım. Dışarıda deniz kenarında olan sahnede Rosenin johnu elinden tuttuğunda, johnun arkasını seyirciye neden döndük olduğunu da anlamadıklarım arasında.

Kuşkusuz bu tarz oyunlarda seyircinin gözüne hitap eden yanları da olmalı elbette. Tiyatroda görsellik kaçınılmazdır. Ama sırf bu öğeyi kullanmak için Frikikler vermesi, bunun için uğraşta bulunulması da bence anlamsız olanlardan. Yani Sırf frikik vereceğim diye kendini durumdan duruma sokması oyunun bütünlüğünü bozan yönlerden.

Patrick (Selçuk Yöntem)’in Repliklerinin hemen hemen yüzde sekseninin küfürlü oluşu kulağı tırmaladı. Böylesine (Sıra dışı) bir oyunda Eşşekoğlueşek kelimesi basit bir küfür kaldı bana göre. Oyunculuğu ise elbette tartışılmayan bir usta.

Uyuduğu zaman uyanamamaktan korkan Lily (Yıldız Kenter)in oyunculuğu görülmeye değerdi. Özellikle oyun içinde yabancı şarkıları yorumlamaları takdir edilesi. Tuhafıma giden bir nokta ise, Oyun yabancı, mekan, oyuncular, her şey yabancı ama sözü geçen telefon numarasının 0544 lü olmasını vallahi pek bir garipsedim. Neden böyle bir betimlemeye gidildi, Açıklayan olursa sevinirim.. Lily’in sonlara doğru giydiği tamamı maviden oluşan kıyafeti çok yakıştığını söylemeden geçilmez herhalde. Yıldız Kenter’e ‘’İnsan kendini hissettiği yaştadır’’ söylemine karşılık ‘’Ya hissetmiyorsa’’ cevabı herhalde onu (sahnede canlandırdığı karakter olarak) en iyi anlatan söz olmuş diyebiliriz.

Judith (Demet Evgar)’ın ağladığı sahnelerde ne söylediğini anlamadım. Ağlamaları çok inanılmaz tuhaf bir hal. Ağlıyor mu, gülüyor mu pek seçilmiyor. Sinema ve televizyondan (Özellikle Banyo adlı sinema filminde Seksi bir tanımlaması) Tiyatroya da yansımış. Devamlı sevişen, Frikik vermekten kaçınmayan bir karakterde. Demet Evgar denildiği zaman böyle mi hatırlanmak istiyor acaba. Afife jale ödüllerinde Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu ödülünü alması şöhret olması ve yahut görselliğe dayandıran bir oyun oynaması dolayısıyla mı verildi. Hangi kritere göre verildi. Vallahi anlamadım. Yani en azından bu oyunla ödül alması beni çok düşündürüyor. Sevgilisini canlandıran Gary (Osman Sonant) Bana kalırsa gecenin en başarılı isimlerinden. Üzerine düşeni yapmış, başarılı bir iş çıkarmış.

Lily’nin ölümünden sonra cenaze evinde Maud (Elvan Boran)’un çıplak ayak olmasını anlamadım. Ayakkabısını neden giymediğini merakla beklediğim cevaplar arasında.

Baştan sönük gibi başlayan, Oyunun patlama noktasını, Fırtına öncesi sessizliktir düşüncesiyle oyun sonuna kadar bekledim. Bir yerde oyun kopacak dedim. Oyun bu kadar sönük, sıradan olmamalıydı. Oyuncular yüzünden bu kadar sönük geçti desem bu ustalara haksızlık mı etmiş olurum. Bence oyunculuklarını yeterince gösteremeyen bir oyun seçiminde bulunmuşlar. Yoksa hepsi kendi başına birer dev. Bu oyuna gitmemi sağlayan en önemli faktörlerden biride, Afife jalede ödül almalarıydı. Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu (Selçuk Yöntem), Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu (Demet Evgar) Yılın En Başarılı Sahne Tasarımcısı (Barış Dinçel) Sinemanın Oscar’ı sayılan afife jale ödülleri; bu oyunla üç ödül birden alması insanı inanılmaz çekiyor. Sahne tasarımı dışında, Oyunu izleyince ne kadar hak ettiler merak konusu doğrusu.

Bir yanlışlık olmalıydı, tersine giden bir şeyler mi vardı acaba? Oyunun bu kadar sönük geçmesi ustalardan kaynaklanmıyordu, kaynaklanmamalıydı. Bunun cevabını hep düşündüm. Ne oldu da , Oyun bu kadar sönük geçti. Cevap aradım ama bir türlü bulamadım. Lily’nin ölümü bile fırtına koparmaya yetmedi.

Oyunun yönetmenliğini büyük usta Mehmet Birkiye üstlenmiş. Muhteşem isimlerle çalışmış. Ama oyunun birey değil, genel anlamda bütünlüğüyle ilgili sıkıntı yaşadığını düşünmekteyim.

Dekorda Barış Dinçel sahneyi 6 farklı mekan olarak göstermiş. Sahnenin en soluna küçük bir bar, en sağa kütüphane, önü sokak arka sabit dekor olan evi de üçe bölmüş. Puzzle gibi birbirine bitişik gibi duran bir ev dekoru ayakta alkışlanası. Kızların yatak odası, Babanın odası ve Joh’nun kaldığı oda olarak tasarlamış. En arkaya şömine koymuş. Televizyonun önünü gizlemeyi yeğlemiş. Evin ön taraftan bakan pencerelerini 180 derece döndürerek odanın içini göstermiş. Oyunun gelişimine göre göz önünde değişen küçük aksesuarlar gözü bozmayan başarıda. Zaten oyunun dekoru gerçekten alkışı hak eden bir ustalıkta, Afife jale ödüllerinde belkide en çok hak eden Barış Dinçel.

Işıktaki Cem Yılmazer’de gecenin başarılı isimlerinden. Özellikle nokta ışıkları muhteşem kullanmış.Üzerine düşeni yapmış harika bir iş çıkarmış.

Kostümde Gülay Kurişi’de ayakta alkışladıklarım arasında. Özellikle Lily’nin mavi kostümü muhteşem olmuş.Yalnız Patrick’in uyuduğu sahnede giydiği kıyafeti, kalktıktan sonrada giymesini garipsedim.

‘’Esther’in şarkısı’’ için görkem ezgi (Vokal) ve Serdar yalçın (Beste) muhteşem bir iş çıkarmış.

Usta yönetmen Mehmet Birkiye’nin broşüre yazmış olduğu yazıda ; ‘’Bu, Sanat yapıtı ile tüketicisi arasında kurulan’’inandırıcılık anlaşmasının’’ sonucudur. Aslında değişen gerçeğin özünden çok, onu sunma biçimidir.’’ Meselede burada zaten.Ne kadar inandırıcı bir oyun oldu? Ne kadarını yansıtabildiler? Buda oyunun sunumuyla olan durumudur.

 
Toplam blog
: 73
: 10115
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Tiyatro eğitimi için 3 bölgede yaklaşık 35'e yakın şehirde bulundum. 1999 yılından itibaren Tiyatro ..