Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '08

 
Kategori
Tiyatro
 

Yüzleşme...

Yüzleşme...
 

Garajistanbul'dayız. Tiyatro Festivali'nde son gösterimiz; Yüzleşmeye geldik. Her zaman ki gibi oyun başlama saatinden bir dakika önce salona alınıyoruz. Yerler numarasız ve biz beşinci sırada yer bulabildik.

Yerimize oturur oturmaz, sahnenin önünü kaplayan perdede kendimizi görüyoruz. Perde; şeffaf ve sırlı bir materyalden yapılmış. Hafif oynayan perdenin üstünde sağa sola eğilen yüzlerimizin şekli değişkenlik göstermekte. Uzayıp, küçülen yüzler...

İçerden ışık perdeye yansıdığında bir derinlik hissi kaplıyor insanı. Şeffaf perdenin arkasında ve o derinliğin içinde genç bir adam dans etmekte. Fonda insanı farklı duygulara iten bir müziğin eşliğinde. Sanki bir kaçışı yaşıyor, ya da kendini arıyor gibi. Beyaz yün ipleri ayaklarına dolanıyor dans ederken. Bazen bir kuşun gökyüzünde kanat çırpışı, bazen de ayağına dolanan taşla tökezler gibi devinimleri. Ürkekçe, yüreklice ve delice...

" Çünkü çok şey burda oluş, çünkü burada herşey bizi istiyor apaçık, o yitip giden, bize bir tuhaf dokunan şey. Bizi, hem de en çabuk yitenleri. Bir kez, hepsi, yalnız bir kez. Bir kez, bir daha yok. Evet, bizler de bir kez. Bir daha yok. Ama bu, bu bir kez bulunmuş olmak, bir kerecik de olsa yeryüzünde bulunmuş olmak, sanma geri gelebilir. Biz de canla başla girişiyoruz onu başarmak için, yalın ellerimize sığdırmak böyle, bakışlarımız dopdolu, dilsiz yüreğimize. ...(R.M. Rilke)" Yüzleşme için oyuna ilişkin borşürde bu bilgiler yer alıyor yalnızca. Birinci dansçının gösterisi biterken; bu metin fonda çapraz duran bir ekranın içinden usul usul okunuyor bir kadın sesiyle . Ekran kararıyor yeniden.

Sahnede karanlıkta görünmeyen iki dansçı daha var. Sırayla danslarını tamamlıyorlar. Sahne tasarımı ve kurgusuyla farklı bir gösterinin sonuna yaklaşırken , üç dansçı aynı anda sahnedeler. Yün iplerinden yaptıkları kuş yuvasından birer birer kanatlanıp uçuyorlar. Bazen hoyratça tüketilen yaşama kaynaklarımızı düşünüyorum izlerken. Kadın dansçının avuçlarından süzülen suya bakarken. Giderek tükettiğimiz, ve tüketilmekle bitmeyecek sandığımız doğanın kendisini. Her yeri betonlaştırıp soluk almakta zorlandığımız kentlerin yeşilini. Kuşunu, böceğini ve çiçeğini. Bir kez varolduğumuz bu dünyada, bizden başka hiç bir şeye yaşama şansı vermeyişimizi. Sona erip sahne karardığında yine kendi yüzlerimizle karşı karşıyayız perdede. Işıklar yandığında alkışlıyoruz az ötemizde, sahnenin derinliğindeki oyuncuları. Bir alkış, bir perde, bir yüzleşme...

Bu dans gösterisinden herkesin alımladığı farklı şeyler. Gösterinin sahnelenme biçiminden, kendi derinliğimize inmeyi amaçladığını söylemek yanlış olmaz. İstanbul Dans Tiyatrosu bundan sonra izlemek için kaçırmayacağım bir grup oldu benim için. İnsan bedenin dansla birleşen estetik yapısını ve olağanüstü performanslarını kaçırmayacağımdan eminim. Geyvan Mc Millen'in koreografisi, dansçıların (Şehnaz Demirkent, Cihan U Hong, Tan Temel) kırkbeş dakika boyunca sahnedeki gösterisini önümüzdeki sezon izleme şansınızın olmasını isterim. Işık tasarım Ayşe Aytar, 3D ve kostüm ise Dilara Akay tarafından hazırlanmış. Bu gösterinin "barış, özgürlük ve Pippa'lar için.." olduğunu da belirtmeliyim.

Bu yıl klasik tiyatronun dışında, dansla bütünleşen ve festivale seçilen oyunların bir çoğunu izledim. Bundan sonra da dans tiyatrosunun gediklisi olmaya aday olduğum kesin. Gelecek yıl tiyatroyu seviyorsanız, ve hiç dans tiyatrosuna gitmediyseniz ilk gösterimini fastivalde gerçekleşen Yüzleşme'yi, Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nın Engin-Ar'ını ve Aydın Teker'in yönettiği ve Ayşe Orhon'un tek kişilik gösterimi HarS'ı izlemenizi öneririm.

7 Haziran 2008

 
Toplam blog
: 38
: 1200
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

Belki de yazacak çok şeyim olmadığından üye olup sonra bıraktığım bu blog sevdasına yeniden başla..