Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Portakal Çiçeği ve FISILTI

http://blog.milliyet.com.tr/elvince

11 Nisan '07

 
Kategori
Ankara
 

Yıllar sonra Ankara

Yıllar sonra Ankara
 

Gece derin bir kuyunun ağzı gibiydi, karanlık ve soğuk...


Ankara’dayım yıllar sonra. Ne bir yar kucağı, ne de bir dost meclisindeyim. Aşırı ısıtılmış, sade döşenmiş haliyle insana ‘yat uyu ve sabah kalk git ’deyiverecek gibi gelen bir odadayım.  Öyle de olacak. Az önce duyduğum siren sesinin ardından gitmek ister gibi balkona çıktım. Gecenin ilerleyen saatleri olmasına karşın şehir uyanık ve hala ayakta. İçimde hüzünle sevinç arası bir şeyler var, sevinç yanımın ağır basmasını arzuladım bir an. Bu benim melankolik yapımla uzun süremez ki. az sonra şehrin ışıltısı ve hareketliliğinde bile yüreğimi acıtacak bir yan keşfettim…


Yıllar önce bu kadar flu değildi bu şehir ve ben bu şehri sen varsın diye seviyordum. Belki sen de ben varım diye… Sonuç; ikimizde artık bu şehirde yokuz.

Sigara izmaritleri atılmış bu balkonda, kimbilir kaç kişi gökyüzüne bakmış, o anı hiç bitirmek istemeyen kaç kişi benim durduğum yerde durmuş “Ankara seninle güzeldi’’ diye düşünmüştür. İzmaritlerden birinde ruj  izi vardı, eğilip almak istedim. Dokunulmazlığını kaybetmesinden korktum, alamadım... Belki de gözyaşı değmişti, son nefesine kadar içilmiş bu izmarite. Elleri titriyordu söndür(e)meden öylece atmıştı yere. Kızıl saçlarında dolaşan eli itmiş, ’ peki’ demişti sessizce. Çekip gitmişti odadan, geceye doğru, Ankara’ya karışarak...

Gece derin bir kuyunun ağzı gibiydi; karanlık ve soğuk. Saramıyordu Ankara kızıl saçlıyı, doğduğu kentte olmalıydı; oysa o Kızılay Meydanı'na doğru yürüyordu.

Yüksekten seyrediyordum Ankara’ yı, kaçıncı kattayım bilmiyorum. Ankara’ya bakıyorum, her yerde bir telaş… Telaşına kapılıyorum gecenin, sanki daha bir ürküyorum, daha bir acıtıyor Ankara bu gece beni…

Uğur Mumcu’ yu, Ankara’ nın hep olduğu gibi telaşlı bir gecesinin sabahında uğurladık, hesabı yapılmış ama hesabı hala sorulamamış bir cinayetin ardından. Nereden geldi aklıma bu cinayet, Ankara’da olduğumdan mı? Belki de yüksekten baktığımdan Ankara’ya, şehri tutacak gibi oluşumdan aklıma düşüyor unuttuğumu sandıklarım…

Bir kuyu ağzı gecede, katilleri Uğur Mumcu’nun  evinden çıkışını beklerken koca bir geceyi sigara içerek geçirmişlerdi, hiç konuşmadan, kendi seslerinden ürkerek, sigaralarının dumanını son nefesine kadar içlerine çekmişlerdi kızıl saçlı gibi. Kim bilir. 

Kızıl saçlı Kızılay Meydanı'na yürüdü çaresiz, onlar ölüme doğru…

Ankara’dayım yıllar sonra ne bir yar kucağı, ne de bir dost meclisindeyim. Üşüdüğüm bir balkonda yüksekten Ankara’yı seyretmekteyim. Her yerde bir telaş, acele ediyor insanlar. Işıklar, siren sesleri, ne kadar çok taksi var bu şehirde, nereye gider bu kadar insan? Kızılay Meydanı'na mı..? Ölüme mi..? Gecenin içinden Ankara’ya karışarak…

Öylesine özlüyorum ki seni, bırakıversem kendimi boşluğa, üşüsem son kez ve son nefesine kadar çeksem yaşamı, gözlerimi açmasam sabaha. Bu deli düşünce gülümsetiyor beni. Asla bu kadar kıymetsiz değil yaşamım, hala bir şehir ben varım diye güzel bunu çok iyi biliyorum. Yavaşça içeri giriyorum. Kimse uyanmadan bende uykuya dalıyorum, aklımda kızıl saçlı, Uğur Mumcu , kendi ölümüm, ve hala….. ANKARA’NIN SENİNLE GÜZEL OLMASI VAR….

 
Toplam blog
: 76
: 2902
Kayıt tarihi
: 06.11.06
 
 

"Yasamak sakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yasayacaksinbir sincap gibi mesela,yani yasamin disinda ..