Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yine ben bohçasıyla övünen

Yine ben bohçasıyla övünen
 

Bilmem hangi gazetelerin hangi köşe yazarlarını takip edersiniz ama ben yelpazeyi geniş tutmaya çalışırım. Gerçi bu konuda da biraz dağınıklığım vardır; üç beş günün gazetesini cumartesi sabahı bir fincan sıcak bir şey; çay , kahve , yeşil çay misali okuduğum da olmuştur hani. Bu arada yelpaze olarak da sağ sol bazen spor gazeteleri almaya çalışırım.

Arada bir Canım Hakan arar şu yazarın köşe yazısına bak der; o zaman da internet imdada yetişir.

Bir de sempatik bulduğum isimler vardır Hürriyet’ ten Gila BENMAYOR gibi. 12 Ekim Salı günü köşe yazısı başlığı ‘ Arayın, sessiz kalmayın ‘ idi. ‘Aile İçi Şiddete Son’ kampanyasının yeni bir dönemecinde söz etmiş. 7 gün 24 saat açık olabilecek bir ‘ Acil Yardım Hattı’ 0 212 656 96 96.

Yazı da güzel etkinlik de ama ben gidemeden duramadım yine geçmişe; yine çok eski köşelerime:

İşte size Yonca’ nın bohçasından 8 yıllık bir yazı.

244 66 77

Belki birine değiveren iki çift gözün açtığı yolla, belki aracıların tanıştırması ile ya da görücü usulü ile... Sade bir şekilde atılan imzalar ile veya görkemli bir düğün ile. Ama hepimiz hepimiz için evlenmek deyince bir hayata başlangıç, ömür boyu sürecek bir beraberlik ve mutluluk akla gelir.

Hiç kimse, şekil ne olursa olsun, mutsuz olmak için evlenmez. Toplumumuzun bazı kesimlerinde ise özellikle kızlara evlilik; verilmiş tek gelecek seçeneğinizdir, tek ulaşılması gereken amaçtır.

Evet işte böyle, beyazlar içindeki gelin ve yakışıklı damat davullar zurnalar eşliğinde( veya komparsita) girerler dünya evine, mutlu olurlar. Günler ya da aylar ya da yıllar geçer bir gün bir tartışma ortamında kadınsanız eğer tüm sevginize, saygınıza ideallerinize ters düşürecek bir tokat patlar yüzünüzde. Önce inanamazsınız. Hele bir de severek evelediyseniz, hele bir de herkesi silip uğruna, güvendiyseniz. Gözleriniz dolar, başınız döner ve bu bu bu siz misiniz?

Gün ışığında aşikâr ya da gecenin gizli koynunda sizi seven eller mi yaptı bunu? Görücü usulü ile evlendiyseniz, dinlediğiniz masallarda yoktu bu, sizi kim kandırdı?

Birincisi şaşkınlıkla geçer, belki de özürler dilenir unutulur, sonra bir daha, bir daha, nereye gidilir? Uğruna terk edilen anaya babaya mı? Gidip anlattığınızda ‘‘ Boş ver canım, idare ediver. Hemen her evde oluyor’’ diyen ve kendi öyküsünü anlatan dostlar mı?

Hele bir de ekonomik özgürlük de yoksa ne yapılır?

Evet, ne yapılır?

İşte Antalya’da birileri duydu gece yarısı çınlayan tokatların sesini, sessiz çığlıkları geceye yayılan ve gördü içe akıtılan yaşları.

Bir telefon hattı var artık Antalya’da.

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Antalya Şubesi, bir ‘‘ Kadın İmdat’’ telefonu kurdu. Şiddete ve tacize maruz kalan kadınlar için: 244 66 77. Şiddet nereden ve ne için gelirse gelsin affı yoktur. Hele ki eşit ilişkilerin yaşanması gereken evlilikte.

Kadının bedeninden çok ruhunda; onurunda açılmaz yaralar bırakır şiddet, ama bence uygulayanın insanlığını daha çok yaralar, rencide eder. Kime daha çok acımalı? Dayağı yiyene mi? İnsanlığını bu kadar kaybedebildiği için bu kadar aciz duruma düştüğü için, atana mı?

Şiddet, bir gece yarısı yüzünde patlayan tek bir tokattan, tüm kemiklerinizin kırılmasına, ya da bıçaklanmaya kadar aynı psikolojinin ürünü ve hiç fark etmeden ruhu aynı derecede yaralayan bir olay.

Sizi paramparça eden bir duygu şiddete maruz kalmak, hayat arkadaşınız tarafından. Bu nedenle önemli bu telefon hattı. Kimse yok diye düşündüğünüz anda bir ses, sıcak bir ses olacağı için. Hiç kimsenin diğerine şiddet uygulamadığı bir dünya ve kişilere cehennem olmayan dört duvar araları dileği ile.

Kol kırılsa yen içinde kalmasın artık.

YENİ İLERİ; <ı>25 TEMMUZ 1999 PAZAR

Ve tabi ki Antalya’ lı kadın dostlarıma da selam bu arada; özellikle bu yolda yüksek uğraşları olan Sevgili Hicran KARABUDAK’ a (Çok samimi olmasak da)…

Sevgili Gila BENMAYOR’ ün sözünü ettiği fonlar ile çok kapsamlı bir eğitim Antalya’ da biz bir grup tıp ve hukuk uzmanı da aldık. İşte bugün bu kampanyanın sadece sınırlı bölgelerde kalması; tüm Türkiye’ ye istenildiği şekilde ulaşamaması biraz da buralardaki eğitim almış kişilerin ve gönüllülerin hatırlanıp da olaya katılmamasındandır. Hala Türkiye’ yi sadece İstanbul olarak gören zihniyetten.

Ama yine de hoş bir eylem ve girişim…

Bu arada hemen aklıma takılan bir iki soruyu da sorayım:

Acaba bu kadar zor günler yaşarken biz ve halk sokaklarda AMERİKA aleyhtarı çığlıklar atarken Kevin COSTNER’ ı dinlemek için kimler 700 YTL (YEDİYÜZ MİLYON TL) verdi? O konsere o parayı verenler Mehmetçik Vakfı için neler yaptı?

Özellikle de Ertuğrul ÖZKÖK o konsere gitti mi?

Ve şu an geçici görev için bulunduğum ORMANA köyü tepelerinde cumartesi günü bir grup arkadaşım ile doğum günümü kutlayacağımı; dün öğlen yaşlı teyzelerimin yaptığı yufkaların tadına doyamadığımı; buraların ALTIN BEŞİK MAĞARASI gibi bir güzelliğe sahip olduğunu da yazdıktan sonra, size yine bohçamdan 9 yıllık bir yazı ile veda ediyorum:

KADIN OLMAK

Orada öyle oturuyordu kadın ve gözleri kocaman açılmış kendisi hakkında ne karar verileceğini bekliyordu. Kendisi hakkında, bedeni hakkında, geleceği hakkında. Kadın kim, mekân neresi mi?

Ne fark eder ki? Mekân bir köy evi, lüks bir daire, bir pastane, hatta bir mahkeme salonu olabilir. Kadın mı? Hiç fark etmez. Bir köylü kızı bir lise öğrencisi, bir avukat, bir işçi ya da bir doktor veya bir gazeteci, ama önce bir kadın oluşu tüm bunların önünde geliyor. Gün gelir bu sizde olabilirsiniz. Sizin kız kardeşiniz, kızınız da olabilir. O insan değil, duyguları, düşünceleri yok. O kendi yaşamına, hareketlerine hele ki bedenine sahip çıkamaz. O kendisine çizilen sınırlar içinde kalmak zorundadır. O bir maldır, o bir bedendir gözetilmesi gereken.

Eğitimi, kültürü, toplumsal statüsü, dünya görüşü ve bakış açısı ne olursa olsun özgür iradesi olamaz. Hele biraz da çizgi dışı ise sıranın dışında ise ve İnsanım Ben diyorsa atın onu, atın; olmaz, cezalandırın. Ne kadar kültürlü olursa olsun, akıllı olursa olsun, kendi hareketlerini yönetemez; çünkü o kadın. Eğitimi okuduğu kitaplar başka olması gerektiğini anlatabilir; tüm ilişkilerinde kadın değil de dürüstçe öncelikle insan olabilirse büyük suç; çünkü o bir kadın. Hele bir de bu benim hayatım diyorsa, mesleğinin, toplumsal statüsünün gerektirdiği yapıyorsa ya da özgür iradesine güveniyorsa: İşte soru işaretleri, anlamlı bakışlar ve imalar.

2000’li yıllara yaklaşırken bile böyle. Kadın olmak zor iş dostlar. Gönlünce sevemezsin, çizgiyi geçemezsin. Ve biz yapıyoruz bunu en çok kendimize; kadınlar, yapamadıklarımızı yapanları harcamak için en çok biz kadınlar çabalıyoruz; tahammülümüz yok güçlü hemcinslerimize.

Böyle değil böyle olmamalı, başkalarının hakkında karar veren bir kadın hakim nasıl kendi hayatı hakkında karar veremez; hayat kurtaran bir doktor nasıl kendi bedeni üstünde söz sahibi olamaz, böyle olmamalı. Her şey bedene indirgenince sorunlar başlar; ya kafalar kafalarımız?

Dürüst olabiliyorsa bir insan kafa ve beden ihanetleri yoksa bırakın bence. Kadın kendi hayatı hakkında, geleceği hakkında kararını verebilmeli. Topluma zararı varsa çalıp çırpıyorsa sorgulayın; mesleğini suiistimal ediyorsa sorgulayın, iyi bir anne değilse çocukları sorgulansın; iyi bir evlat değilse annesi babası sorgulansın gerekirse cezalandırılsın, ama kendi yaşam tarzı için toplumsal tavırları için yargıç olamazsınız. İstemiyorsanız selam vermeyin, ama ne yaptığını bilen bir insanı sırf sizden farklı diye eğitimini, kültürünü, birikimini, hesaba katmadan; dünya görüşünü bilmeden ve kafasını tanımadan bedeni kadın diye sizi ilgilendirmeyen yönleriyle sorgulayamazsınız. Ben bir insan olarak bunu reddediyor ve bu konudaki yorumlarını bekliyorum. İnsan ve kadın olmanın gururu, Tanrı’nın kadınlara bahşettiği en yüce duygu analığı tatmış olmanın mutluluğu ile Siz Kadın KALIN…

YENİ İLERİ; <ı>20 ARALIK 1998 PAZAR

<ı>

<ı>Foto: Altın Beşik önünde ( Ormana’dan Zeki Bey çekti)

 
Toplam blog
: 106
: 680
Kayıt tarihi
: 17.07.07
 
 

Güneydoğu Anadolu bölgesinin Siverek  ilçesinden çıktım; üstüne Maarif Kolej eğitimi aldım ve tıp..