Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yine bir Cumartesi yazımı sizlerle paylaşmaktan onur duyarım

Yine bir Cumartesi yazımı sizlerle paylaşmaktan onur duyarım
 

Günaydın Vietnam adlı filmden bir kare


Bu güzelim bahar kokulu cumartesi gününde herkese merhaba!
Bugün İstanbul’un havası erken saatlerde pusluydu, günün sıcak geçeceğini müjdelercesine otlar buğulu bir güzelliğe bürünmüş, orda burda kedi ve köpekler gece yaşadıkları vahşetvari hızlı hayatlarına inat yalana kaşına uyumaya geçmişlerdi. Bütün kuşlar boğazlarının derdine düşmüştü, hemde neşeli cıvıldamalarla dallara konmalarıyla kalkmaları bir oluyor……du.
Bugün herşey çok güzel ve sıcak görünüyor evet!
Ama benim içim üşüyor..
Sanatı dışlayanlar ordusu karşımızda durduğu için!..
Biz yola,Titanık gibi büyük umutlarla çıktıkça, buzdağları gibi sanat düşmanı, ruh fakirleri karşımızda duruyor!..
Güzel birşeyler oluyorsa, binbir şey olamıyor.Kim iyi, yok oluyor bu abur cubur sofrasında..
Ayaklar baş, başlar ayak olmuş, doğrudur diye bize sunulmuş!
Bu dünya yaşanılası bir cennet olabilirdi belki!..
Herşeyi tersten okuyan, doğruyu değil, eğriyi daha çok hesap eden, yalan yanlışa boyun eğip, doğru ve güzele direnen cehennem çiçekleri olmasa!!
O kadar hesabi ve buna rağmen matematik yoksunu ve düşünce fakiri, zavallı duruşları var ki; zehirli bir sarmaşık gibi sımsıkı sarıp, nefes aldırmıyorlar..
Bizim halkımızda ne eksik biliyor musunuz? Okuma yazma oranını geçtim, herşeye boş bakmasını anlamaya çalışmamasını ve baş olarak gördükleri herkese sonsuzca “biat” etmelerini hatta tapınmalarını da geçtim. İnsan olanın güzele ve güzellikleri öngören herşeye karşı duyarlı duruşundan yoksunlar. Aptalca, sanatın ne olduğunu bilmeden herkes sanata karşı.Çünkü gerçekten bizim en bilinçlimiz bile hatta bazı kendine sanatçı süsü verenlerimiz bile sanatın ne olduğundan habersiz. Bundan yıllar önce bir okulda öğrencilerin yanında bir resim çalışması yapmış ve hayranlıklarını kazanmıştım. Birisi bana “öğretmenim, siz gerçek bir sanatçısınız” dedi ve olanlar oldu. Çünkü ben sadece gülümseyerek “inşallah öyleyimdir canım” diye işime koyulmuşken, arkalarda kavga, küfür kıyamet iki öğrenci birbirine girmişti. Hemen kalkıp ayırdım ikisini de! Bana o sözü söyleyen öğrenciye “Sen Berrin öğretmene nasıl hakaret edersin” diyerek ensesine patlatan diğeri çıkarmış bu kavgayı. “Oğlum niye arkadaşına vurdun?” diye sorduğum öğrencim, hiddetinden konuşamıyor ve yüzü kıpkırmızı ötekine bakarken, diğeri “Öğretmenim sanatçı derken ben size hakaret etmedim ki, sanatçının ne demek olduğunu bilmiyor, bana vuruyor” deyince işi anladım. Her işimi bırakıp, hepsini karşıma alıp bir güzel “sanat” üzerine söylev çektim. Ders bu şekilde bitmişti ama bir daha o sınıfta hiç kimse bana “sanatçı” diyenin üstüne yürümeyecekti. Hatta bundan, benim adıma gurur duyacaktı.
Peki gerçekten “SANAT” nedir Allahaşkına?! Bilen, bilmeyen herkes konuşuyor. Sanat; insanın insana ayna olmayı hedeflerken, yarattığı yeni oluşumlar ve duruşların toplumda yankı bulmasıdır. Bazen yaptığı işiyle konuşulur, bazen yaptığının eleştirilmesi ile, bazen yakılıp yok edilmesi ile ama illaki evrene koca bir çizik atabilecek bilgi, görgü ve birikime sahip üstün bir insan emekçisidir. Misal Mehmet Aksoy!
Sanatçı hiç yılmayan bir savaşçıdır. Ufukları geniş, algısı güçlü ve konusunda uzmandır. Ve gerçek sanatçının mutlaka ekolü olmalıdır. Yani, kendi oluşturduğu farkındalık zincirini kendisinden sonra sahiplenecek ve adını şerefle taşıyacak iyi, güzel ve doğru öğrencileri olmalıdır.
Toplumumuzda malesef kendine sanatçı diyen herkes sanatçı sayılmaktadır. Ama bunların çoğu, bütün sansasyonu sadece özel hayatlarında yaratabilmişlerdir. Ekolleri ve öğrencileri, belli bir konuda kesin uzmanlıkları yoktur ve hep öyle kalacaktır. Onlar ki sadece gerçek sanatçıların işlerini taklit ederler, onlardan alıntılar yaparak hayatlarına balina bitleri olarak devam ederler. Ama çok fazla şişindikleri için, toplum onları nereye koyacağını bilemez. Hele ki bizim halkımızın “biat” kültürü, her şişinenin sanatçı sayılmasına izin verir. Oysa bir sanatçı asla şişinmez, o sadece öğrencileriyle öğünür. Kendini adeta onlara ve çalışmalarına adar. Misal, Sezen Aksu ve Müjdat Gezen! Bazen kapris yapar ve ortalarda bile gözükmez. Misal Teoman! Bunlar medyatik olan sanatçılarımız. Bir de medyatik olmadan yaşamını sürdürüp her ne olursa olsun adı sonsuzca yaşayan sanatçılarımız vardır. Öldükten sonra yazı ve şiirleri dilden dile dolaşan ama yaşarken ülkemizde sürekli hor görülen ve hala cenazesini bile ülkemiz topraklarına sokmaktan aciz olduğumuz NAZIM HİKMET mesela!
Bu konuda hükümetten ricam, siz ki sanatın zerresini anlamakta şaşkın ve eksiksiniz. Bu yüzünüze söylense komplekse kapılıyorsunuz. Siz ki bu yüzden gerçeğine, sahtesine bilip bilmeden tükürüp, anlamadıklarınıza “ucube” diyerek yıktırıyor, baleyi bacak açma, opreayı çoktan modası geçmiş bir bağırtı olarak görüyorsunuz. Don Kişot gibi yeldeğirmenlerine savaş açtınız haberiniz yok. Sanat yenebileceğiniz bir güç değildir! Kimse sanatı karşısına alarak bir yere varamamıştır. Ancak onu anlar ve içselleştirir ve dostu olarak kalırsanız kazanırsınız. Siyasetçileri geleceğe olumlu ya da olumsuz olarak taşıyan onun çağdaşları olan sanatçılardır. Sizi ölümsüz yapacak olan onlardır. Dilerseniz dost kalır geleceğe güzel izler bırakırsınız. Çünkü onlar su gibi berrak ayna kadar nettir. Geleceğe aynen aktarıverir sizi.
Madem öyle, bu konudan anlamadığınızı artık kabul edin ve bu konuda uzman görüneni değil gerçek uzmanları bulun ve onlar size yoldaş olsun.
Ve sen ey güzel Türkiye’m ne zaman uyanacaksın! Senin sanatçına yapılan her haksızlık senin beynine giden bir damarı tıkar. Görmüyor musun? Hala uyuyacak mısın?
Herkese mutlu hafta sonları dilerim.

 

Ataşehir Haber Servisi

 

Berrin Aksu 

 
Toplam blog
: 171
: 522
Kayıt tarihi
: 18.12.10
 
 

Üniversite mezunuyum. Dekoratörüm. Yazmayı çok seviyorum. 200 kadar şiirim var. Sinema ve tiyatro..