Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yok canım daha neler

Yok canım daha neler
 

 

 

2013 Nisan ayının seyrindeyiz. Sıcaklıklar bir yükseliyor, bir düşüyor. Bir gün tişört ile dolaşırken, bir iki gün sonra palto giyiyoruz. Bu durum ülkemizde güneyli, kuzeyli rüzgarların değişkenliğinden kaynaklanıyor. Rüzgarlar bizleri şaşırtırken siyaset ve futbol dünyamızda bizlerin gündemini meşgul etmeye devam ediyor.

Geçen yazımda milliyetçilikten bahsetmiştim, içinde bulunduğumuz ortam yaşantım boyunca en garip ve kabul edilmesi zor bir görüntü veriyor. Türk olgusunun tartışıldığı bir zamandan geçiyoruz. Türk yerine Türkiye halkı deniyor ve birçok kesim tarafından destek buluyor. Gençlik yıllarımda din konusunun masum bir inanıştan öte bir tutum olduğu söyleniyordu, biz yok canım abartıyorsunuz diyorduk. Sonra Atatürk’e, sonra Atatürk ilkelerine laf gelmeye başladı. Beyhude davranış olarak gördük. Askerler, hukuk sistemi, üniversiteler pasifleştirildi. Ne oluyor demeye başladık. Ve sonunda Türk olmanın yalnızlığını yaşamaya başladık. Ne Mutlu Türküm diyene demek hoş karşılanmaz olmak üzere. Herkese özgürlük adı altında ülke parçalanıyor görüntüsü morallerimizi bozmaya başladı. Ne yazık ki “Yok canım daha neler” diyeli uzun yıllar olmuştu. 2013 Nisan’ında içinde bulunduğumuz tablo bizler için baharın müjdeleyicisinden çok uzakta.

Bugün PKK terör örgütünün yıllar süren kan dökme süreci, ne olduğu bilinmeyen veya açıklanmayan nedenlerle üstü örtülmeye çalışılıyor. Toplumun bunu kısa sürede kabullenmesi zor, ona da çare bulunmuş, akil insanlar. Önümüzde belediye seçimleri, sonra genel seçimler var. En önemlisi yeni anayasa görüşülmesi ve meclisten geçirilmesi var. Zaman anlayacağınız kritik, adımlar dikkatli atılmalı. Hakkari’de İngilizlere karşı savaşan dedemin oğlu (babam) batı emperyalistlerin eninde sonunda Diyarbakır’ın güney kısmını bizden koparacaklarını söylüyor. “Babamın kemikleri sızlayacak ama görüntü ne yazık ki bu” diyor.

NTV tarih dergisinin Nisan sayısında Türk kimliği inceleniyor. Okumanızı tavsiye ederim. Fransız Jean Paul Roux şöyle demiş : Türklerle ilgili kabul edilebilir tek tanımlama Türk dilidir. Türk, Türk dilini konuşandır. Başka tanımlamalar geçersizdir, yetersizdir.

9. yüzyıl Arap düşünürü Cahiz, Türklerin cesaretlerine ve erdemlerine methiyeler düzmüş ve Türk, eli kolu bağlı kuyuya atılsa bile, mutlaka çaresini bulup kurtulurdu demiş.

Dergi girişte şu cümleyi kullanmış; Türk müsün? Evet. Kendini biliyor musun? Hayır.

İş böyle olunca bölünme, kullanılma, kandırılma kolay oluyor. Bunu en iyi batı emperyalistler biliyor, uyguluyor.

 

Bugün Galatasaray, Real Madrid ile İstanbul’da rövanş maçı oynayacak. İlk maçı 3-0 kaybettik, prestij maçı anlayacağınız. Fatih Terim, son günlerin gündeminde, hırçınlığı sinirli tavrı ve hakemlere karşı sarf ettikleri konuşuluyor ve kınanıyor. Terim, özelliği bu başarısızlığı, çifte standart uygulamaları kabul edemiyor. Doğru mu? Değil. Ama bu O’nun özelliği Galatasaray’a yıllar boyu başarıları bu özelliği ile kazandırdı. Bu başarının karşısında hazım sorunu olanlar olabilir.

Ama bir gerçek var ki, iki yıl öncesindeki döküntü Galatasaray, bugün Avrupa’nın ilk sekiz takımı arasında. 

Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..