Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '07

 
Kategori
Güncel
 

Yoksullar yoksul kalmalı(!)

Yoksullar yoksul kalmalı(!)
 

Başka kentlerde var mıdır bilmiyorum. Bilmeden görmeden de bir şey demeyeyim ama… Eminim vardır. Olmaması gibi bir durum düşünemiyorum.

Adana’da belediyeye ait ekmek büfeleri vardır. Tüm yoksul mahallelere birer-ikişer-üçer dağıtılmıştırlar. Yine belediyeye ait ekmek fabrikasında üretilen ekmekler bu büfelere gelir ve piyasa fiyatının yarısına yakın bir fiyata yoksul vatandaşlara dağıtılır.

Kışın yağmurda, soğukta, çamurda… Yazın sarı sıcakta bu yoksul vatandaşlar ekmeğin büfeye gelmesinden saatler önce kuyruğa girer, ekmeği beklemeye başlar.

Çünkü bu vatandaşların hemen hemen tek gıdasıdır ekmek. Günde sekiz-on ve hatta daha fazla ekmek almak zorundadırlar. Ekmek başına beş-on kuruşluk fark, aylık elli-altmış lira eder ki… Bu para da garibanın aylık kazancının üçte biri, yarısı demektir. Ucuz ekmek için o büfenin önünde saatlerce kuyrukta beklemek zorundadır ve yapacağı başka bir şey yoktur!

Kuyrukta beş-on kuruş ucuza ekmek almak için bekleşen vatandaşlara sorduğunuzda, belediyeye, belediye başkanına minnettardır; Allah ondan razı olsundur; Allah devlete zeval vermesindir; belediye sayesinde ucuz ekmek alabilmektedirler!..

Oysa, belediyeler birer krallık gibidir adeta ve belediye başkanları da birer kral!

Belediye başkanlarının istediklerini yapmaları için önlerinde hemen hemen hiçbir engel yoktur. Durduk yerde sapasağlam kaldırımları, yolları söker, yıkar, yenilerini yapabilirler… Onların rızası olmadan büyüğünden küçüğüne hiçbir işyeri tabela bile asamaz… Parklara, refüjlere, göbeklere milyarlarca para ödeyip, üç günde solan çiçekler, otlar ekerler ve hiç kimse bunun hesabını sormaz… On dakika yağan yağmurla yollar Venedik’e döner ama hiç kimse “Bu yolların altyapısı için trilyonlar harcanıyor… Neden her yer sular altında?” diye düşünmez, düşünse de hiçbir şey değişmez…

Vs.. Vs…

Hikmetinden sual olmayan, her istediğini yapabilen belediye, her nedense bu ucuz ekmeği bakkallarda sattıramaz; vatandaşı ekmek büfelerinin önünde kuyrukta beklemeye mahkum eder!

Belediye, ucuz ekmeği bakkallarda sattıramaz… Sattırmaz!... Çünkü bu ucuz ekmek bakkallarda satılırsa, gariban vatandaş ucuz ekmeği belediye sayesinde yediğinin farkında olmaz. Bu büfeler sayesinde belediye gariban vatandaşlara, “Bak… Benim sayemde ucuz ekmek yiyorsun… Seçim zamanında bunun karşılığını isterim haaaa!...” demektedir gizliden gizliye…

İşin kötü yanı… Gariban vatandaş da bunu gerçek sanmaktadır ki, “Allah belediyeden razı olsun… Sayesinde ucuz ekmek yiyoruz” demektedir kuyruktaki uzun bir bekleyişin sonunda ucuz ekmeğini alırken.

Belediyeler iftar çadırlarını da “ucuz ekmek felsefesi” ile kurmaktadırlar her Ramazan ayında!

Küçücük bebesinden, seksenlik dedesine, nenesine kadar gariban vatandaşlar oruç oruç girdikleri kuyrukta saatlerce bekleyip, iki-üç kap sıcak yemeğe kaşık sallarlar. Yemek sonunda da dua ederler gene “Allah Belediye’den razı olsun. Şu mübarek Ramazan günü karnımızı doyurdu.” diye.

Seçim yaklaştı ya… Belediyeler yine gariban, yoksul vatandaşların kapılarındalar.

İçerisinde bir paket makarna, yarım litre yağ, un, tuz vs olan yiyecek kolileri düzenli olarak dağıtılmakta şu anda yoksul vatandaşların evlerine. Her koli teslim edilirken de, “Belediye başkanımızın (ya da partimizin) hediyesidir.” demeyi ihmal etmeden.

Ve yine bu gariban vatandaşlar, “Allah belediyeden razı olsun… Şu dar zamanlarımıza gene Hızır gibi yetiştiler… Tabi ki oyumu onlara vereceğim. Oyum onlara anamın ak sütü gibi helal olsun” demektedirler.

Acaba bu yoksul vatandaşların evine düzenli, iyi bir gelir girse?... Evin babasının, büyük oğlunun iyi bir işi olsa?… Hatta iyiyi bırakın, sadece işi olsa?.. Kira derdi olmasa, çocuğunun giyeceğini yiyeceğini rahat rahat alsa?..

Ucuz ekmek büfelerinin önünde karda-kışta, çamurda, yağmurda, sıcakta saatlerce kuyrukta bekler mi? İftar çadırlarının önünde eşe-dosta görünmekten korkarak iki kap sıcak yemek için bekleşir mi oruç oruç? Belediye, parti görevlilerinin dağıttığı yiyecek kolilerine tenezzül eder mi?

Kendilerine ucuz ekmek verdi diye, Ramazan’da iki kap sıcak yemek verdi diye, iki paket makarna verdi diye kendini borçlu hisseder mi belediyeye, partiye? Üç-beş liralık yiyecek için ezilir mi minnet duygularının altında?

Tabi ki hayır!

Belediye başkanlarının, partilerin iktidar olabilmesi için Türkiye’deki milyonlarca yoksulun garibanın oyuna ihtiyacı vardır. Çünkü çağdaş bir yönetim sergileyemeyen belediye başkanlarına, partilere aklı başında hiçbir vatandaş oy vermez!

İyi ile kötüyü ayırt edebilen vatandaşlardan çok, kendilerine muhtaç olan vatandaşlara ihtiyacı vardır bu belediye başkanlarının, partilerin!

Bunun içindir ki, yoksullar hep yoksul kalmalıdır! Üstelik bu yoksulların sayısının da hızla artması da gerekmektedir! Çünkü yoksul insan sayısı arttıkça, onların üç-beş liralık yiyecek kolilerine, üç-beş kuruş ucuz ekmeklerine muhtaç insan sayısı da artacaktır ve her muhtaç vatandaş, kendilerine gelecek bir oy demektir.

Neden her fırsatta “Daha çok çocuk yapın, daha çok çocuk yapın… Allah rızkını verir, hiç merak etmeyin!..” demekteler sanıyorsunuz?

Çünkü o gariban vatandaşlar yoksulluğun pençesinde kıvranırken, kendilerine iki paket makarna getiren parti görevlilerini Allah gibi görmektedirler.

Buraya yazılan satırlar, burada söylenen sözler internet sitelerinde, gazetelerde, dergilerde bolca yer alıyor. Ama partiden gelecek iki paket makarnaya muhtaç yaşayan o gariban vatandaşların çoğu okuma-yazma bilmiyor; bilse de yirmibeş-otuz kuruş verip gazete alacak parası yok; yirmibeş-otuz kuruş iki ekmek demek çünkü onlar için.

Peki bu gariban, yoksul vatandaşların hiç mi suçu yok?

Yıllar önce lisedeyken bir öğretmenim şu sözü söylemişti ve hiç unutmadım:

“Kuyunun dibindeki kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır”

Bu vatandaşlar öyle bir kuyunun içindeler ki… Orada doğuyor, orada büyüyorlar. Kuyunun başına gelip onlara iki-üç paket makarna atan partiler ne kadar diyorsa, gökyüzü o kadar onlar için.

Fazlasını bilmelerine gerek yok çünkü!.. Makarnalarını, ucuz ekmeklerini yesinler, çoğalsınlar, oylarını o zihniyete versinler yeter!

Onlardan istenen sadece bu!..

Onlar da kendilerinden isteneni “fazlasıyla” yapıyorlar.


 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..