Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '10

 
Kategori
Blog
 

Yorgun blogcu!

Yorgun blogcu!
 

"Yorgun Savaşçı" Kemal Tahir'in en güzel romanlarından biridir..Türkiyenin yakın tarihine etkili bir bakış atar. "Yorgun Demokrat" da merhum Ahmet Kaya'nın bir şarkısı mıydı; yoksa Atilla İlhan'ın şiir miydi?.. Belki de ikisiydi de..

Ama yorgunlar sadece "savaşçılar" veya "demokratlar" değil; blogcular da yoruluyor. Şu günlerde ben de kendimi böylesine "yorgun" hissediyorum..

Kimseler blogcular için roman veya şarkı yazmayacağına göre, bir "Yorgun blogcu" yazısı yine bizim kendi elimizden çıkacak bu durumda:

İki yıllık üyeliğin hemen her günü bir yazı kaleme almışım.. Burada benden daha çok çalışan arkadaşlar var, biliyorum da benimkisi de fena sayılmaz.. Aslında, "çok koşan çabuk yorulur" sözüne de uygun düşüyor, denilebilir..

Ne ki, beni yoran yazmak değil... Bu iş biz de hem bir tutku olmuşsa, hem bir hizmet amacı varsa ve hem de ifade-i meram etmenin rahatlığını kazanıyorsak neden yazmayalım..

Öyle ama, yine de yapılan her iş de olduğu gibi bu blog işinde de insanın kendini yorgun hissettiği zamanlar oluyor. Tutku da , hizmet de ifrazatın rahatlığı da zaman içinde yazma motivasyonu konusunda yeterli olmayabiliyor. Nihayetinde bu bizim "işimiz" değil.. Böyle olunca, ister istemez emekli adam rehavetine düşebiliyorsunuz..

Sadece bu da değil insanı yoran... Hayatın her alanı için geçerli olan şu altın kural da yorgunluk halini artırıyor: "Marifet iltifata tabidir" atasözünden söz ediyorum...Ne güzel söz değil mi? Eğer, ortada iltifat yoksa marifet, marifet sahibi için yük olmaktan başka ne işe yarar ki...

İyi de bizim "marifetimize" kim iltifat gösterecek? Benim babamın bir sözü vardı; biraz öfkelendiği, biraz kederlendiği zamanlar söylediği: "Alan yok satanı bilmem ne yapayım"

Bazan biz de alıcısı olmayan malların satıcısı durumuna düşmüyor muyuz? Onlarca gazete köşesinde yüzlerce "döktürenler" varken, sanal dünyada bir küçük sesi kim duyar?

"Sen sesini sanal alem sal, alık duymazsa Halık duyar" diye bir blogatası sözü de biz icat edebiliriz ve aslında pek yanlış da olmaz... Denize atılan iyilikleri balıklar bilmiyorsa, Halik da bilmiyor mu? Biliyor elbet... Bizimkisi de aynen öyle...

Bunları biliyorum, bilmeye de yine de kendimi "yorgun" hissediyorum... Bir tatile çıkmak değilse bile, biraz yavaşlamak da fayda var, sanırım...

Hayır, sürüden ayrılmıyorum şimdilik de biraz arkalarda kalacağım galiba...

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..