YSK şaşırdı…

Bağımsız olarak seçime katılan BDP li adaylardan bir kısmının adaylıkları YSK tarafından iptal edildi. 

Halk dilinde hoş bir deyiş vardır. Şaşkın ördek suya kıçın kıçın dalarmış. AKP nin yaptığı da budur. Benim, BDP diye isimlendirilen partinin bağımsız olarak aday gösterdiği bu tür zihniyetlerin bırakın TBMM çatısı altında olmasını, ülkemizde olmasını bile kabul etmediğimi okur bilir. Ancak benim düşüncelerim veya herhangi bir kişinin düşünceleri iktidarın kendi çıkarına olduğu durumlarda yasanın arkasından dolaşmasını mazur göstermez. 

Konu her yönü ile yanlıştır. 

BDP çatısı altında siyaset yapan kişiler BDP nin %10 barajını aşamayacağını bildiklerinden bağımsız aday olmuşlardır. Seçim sonunda yine o parti çatısı altına döneceklerdir. Bu yasanın arkasından dolaşmaktır. 

12 Eylülün izlerini sileceğim diye ortaya çıkan, ancak en belirgin özelliklerinden biri olan %10 barajını sığınacak bir liman gibi koruyan AKP nin yaptığı siyaset hangi kurala uymaktadır? 

Bir taraftan Habur’da PKK yı bando mızıka karşılayacaksınız, sonrada zihniyetinin siyaset yapmasını engellemeye çalışacaksınız. Şaşkın ördekler. 

Dokuz yıl içinde malum zihniyeti besleyip büyütüp siyasetimizin değerli bir aktörü haline getirip, şimdi oynamıyorum demek hangi oyun kurallarına uyar?  

Olayın perde arkasında başka ayrıntıların yattığı kesindir. AKP lideri önüne gelen araştırmalardan hoşnut değildir. Yine birinci parti görünüyor, daha ne olsun denebilir. İş o kadar basit değildir. Sayın Abdullah Gül kendine yapılanların hesabını soracak fırsatı yakalamıştır ve gönül rahatlığı ile Cumhurbaşkanlığını Başbakana bırakmayacak, bir dönem daha seçilme şansını zorlayacaktır. Olası bir yenilgi başbakanın kaldıramayacağı kadar büyük sıkıntıya girmesine neden olacaktır. Bu nedenle seçimlerden sonra başkanlık sistemine geçilmesini yasalaştırmak istemektedir. Bu şekilde iktidar sahibi iken Sayın Gül’e güle güle diyecek ve elde edeceği başkanlık ile de ömür boyu hesap sorulamaz hale gelecektir. Tabii bütün bunların olabilmesi için sadece birinci parti çıkmak yetmez. Kendi başına anayasayı değiştirip bu kararları alabilmelidir. Daha evvel referandumda da görülmüştür ki MHP engel değildir. Çaresiz kaldığında kendi gibi sağcı bir politika izleyen MHP ile koalisyon bile kurabilir. Ancak ne olursa olsun Sayın Devlet Bahçeli başkanlık isteğine evet demez. Zira bu hem kendinin hemde MHP nin siyasi hayattan silinmesi anlamına gelir. 

Durum PKK içinde çok farklı değildir. Her ne kadar günümüz siyasetinde boy gösterseler de bu onların tüm ülkede meşruiyetini kanıtlamaz. Kaldı ki her ne kadar bu günlerini borçlu olsalar da başbakana çok fazla güvenmiyorlar. Yarın ihtiyacı kalmadığı anda, nasıl popüler hale getirdi ise öylece yok etmekten çekinmeyecektir. Bu yüzden mümkün olduğunca fazla milletvekili ile temsil edilip demoklesin kılıcı gibi sallanmayı istiyorlar. Bu yolda yasaların arkasından dolaşmak onlar için hiçde problem olmuyor. 

Ülkemizde, parti liderlerinin egemen olduğu bir yönetim biçimi var. Gerçi başbakan ona ileri demokrasi diyor ama demokrasi ile alakası olmadığı kesin. PKK temsilcisi adayların dışında şimdilik o bölgelerde tek güç AKP. Ancak yukarıda değindiğimiz nedenlerden dolayı daha fazla milletvekiline ihtiyacı var. Anlaşılan o bölgedeki sözde bağımsız milletvekili adaylarını seçime sokmayarak kendi milletvekili çıkaracağını umuyor. Mükemmel bir yöntem. Kutlamak lazım. Gerçi demokrasi ile alakalı değil ama, zaten ülkemiz yönetiminde demokrasiden bahsetmek pek de olanaklı değil. 

Şimdi bağımsız milletvekillerinin ne yapacağına İmralı canisi karar verecek. AKP onunla nasıl bir anlaşma yapar bilemeyiz. AKP bu yanlış ve hırs dolu tutumu ile bütün kozları onun eline verdi. Bizler de ABD nin AKP için saptadığı süre hakkında kesin bilgi sahibi olacağız. Eğer süre tamamsa İmralı canisi ve ekibi CHP yi destekleyecektir ki bu da AKP nin tarihin tozlu raflarına gitmesine yetecektir. Yok, daha süre tamam değilse son derece karışık ve karanlık günleri yaşamaya devam edeceğiz. 

İzmir 2011-04-19