Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '14

 
Kategori
Eğitim
 

Zamanın ruhu ve Eğitim

Zamanın ruhu ve Eğitim
 

18.yüzyılda felsefi bir kavram olarak ortaya çıkan zamanın ruhu aslında felsefi bir kavramdan çok "yaşanan zamanın gerçekçi bir bakış açısını" ifade eder. Günümüzde mevcut zamanın gerekliliklerine uygun bir durumu anlatırken birçoğumuz “zamanın ruhu” ifadesini kullanırız. Tartışılan bir kavram olsa da değişim, ilerleme, özgürleşme ve insanların ihtiyaçlarına cevap verme gibi paradigmaların oluşmasına öncülük eder. Eğitimle ilişkisine gelince; özellikle zamanın ruhunun ana bileşenlerinin ağırlık merkezinde eğitimin olduğunu görürüz. Çünkü değişimin en çok etkilediği sektör eğitimdir.

Çağın ve bireyin ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir eğitim sistemi, diğer faktörlerin ivme kazanmasına imkân tanımaz. Bu nedenle değişen dünya şartlarına, ülkenin ihtiyaçlarına ve teknolojik gelişmelerle senkronize olmuş bir eğitim sisteminin yerleştiği ülkelerde eğitimin ekonomiye katkısı da yüksektir. Güney Kore ve Finlandiya bunun tipik örnekleridir. Bu ülkeler bir taraftan bilim ve teknolojiye yatırım yaparken bir taraftan da özellikle eğitimin insan kaynaklarına büyük yatırımlar yapmaktadırlar. Sonuç; dünya ölçeğinde bir markalaşma ve teknolojik üstünlük. Örneğin Güney Kore 2001 yılında Eğitim Bakanlığını "Eğitim ve İnsan Kaynaklarını Geliştirme Bakanlığı" olarak değiştirmiş ve yeni yapılandırmada insan kaynaklarını geliştirmeyi eğitimin merkezine koymuştur. Ülkemizde de eğitimin insan kaynakları boyutunun güçlendirilmesi sisteme dinamizm kazandıracaktır. 21.yüzyılın gereklerine uygun bir eğitim yapılandırmasının getirisi yüksek olacak ve toplumun değişen dünya şartlarına uyumu daha kolay olacaktır. Aksi takdirde olumlu gelişmelere direnmenin uzun vadede faturası ağır olabilir.

Her değişim ve gelişme doğal olarak kendi karşı kültürünü de oluşturur. Bu nedenle alışılagelmiş davranış ve davranış kalıplarını hemen terk etmek kolay değildir. Değişimin karşısında her zaman dirençler olmuştur, olacaktır da. Biz eğitimciler de birçok şeye karşı çıkıyoruz. Geçmişin alışkanlıklarını terk etmek istemeyişimizden mi yoksa başka sebeplerden mi bilemiyorum, zaman zaman her şeyi eleştiriyoruz. Eleştirmeliyiz de. Benim burada kastettiğim toptancı bir bakış açısı. Bundan uzaklaşıp zamanın ruhuna uygun bir bakış açısı geliştirirsek belki birçok sorunu daha kolay çözebiliriz.

Toplumların gelişmesini etkileyen etkenlerden biri eğitimin beklentileri karşılama oranıdır. Her ülkenin kendine özgü bir eğitim anlayışı ve hedefi olsa da eğitimin; girdi ve çıktılarının pratikte karşılığı hemen hemen aynı amaca odaklanmaktadır. Bu amaçların genellikle üç sütun üzerine yükseldiğini görüyoruz. Bunlara eğitim ve öğretimin temel fonksiyonları da diyebiliriz.

Bu fonksiyonlardan birincisi bireyi ekonomik süreçlerde daha üretken ve rekabetçi yapma fonksiyonudur. İkincisi; bireylerde mevcut olabilecek her yeteneği ortaya çıkarmak, bu konuda bireyin yeteneklerini maksimize edecek uygun bir eğitim ortamı sağlamaktır. Bunun temel esprisi bireye uygun bir özgürlük alanı oluşturmaktır. Eğitimin üçüncü temel fonksiyonu ise bazı toplumsal değerlerin nesillere aktarılmasının sağlanmasında aktif köprü rolünü üstlenmektir.

Eğitim ancak bu üç temel sütun üzerinde yükselebilir. Eğitimin bu temel fonksiyonlarının dengeli gitmesi, birinin ötekisinin gelişmesine engel olmayacak bir düzlemde sürdürülmesi elzemdir. Aksi takdirde birini önemsizleştiren ya da birine yüksek irtifa oluşturmak eğitimin ruhuna ters düşeceği gibi zamanın ruhuna da uygun olmaz.

Eğitimin en temel işlevi donanımlı ve mutlu bireyler yetiştirmek olduğuna göre toplumun ekonomik, sosyal ve ahlaki yaşamına bir değer olarak eğitimi ne kadar çok katarsak o derece sağlıklı bireylerin yetişmesine katkıda bulunmuş oluruz. Çünkü eğitimin tek gayesi merkezi sınavlarda en fazla soruyu çözüp en kestirme yollardan sonuca ulaşmak değildir. Emerson’un dediği gibi “Eğitimin en büyük gayesi kişiye özgüveni öğretmek ve kendi zihin âleminin zenginliklerini tanımasını sağlamak olmalıdır”.

Bireye özgür bir düşünme kulvarı açarak, düşünme bariyerlerini kaldırarak ve toplumun ortak değerlerini benimseterek ancak mutlu ve başarılı bir nesil yetiştirip müreffeh bir gelecek inşa edebiliriz.

Zamanın ruhu da bunu gerektirmiyor mu?

 
Toplam blog
: 18
: 994
Kayıt tarihi
: 25.01.11
 
 

Bir ortaöğretim kurumunda yöneticiyim. Yüksek lisansımı" Eğitimi Yönetimi ve Denetimi " alanında ..