Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Zamanın sahibi aşk

Tek kelimelik bir oyun bu. Başlangıcı da bitişi de aynı olan ama inatçı bir oyun. Yaralayan, kanatan, zaman zaman uçurumun kenarına getiren ve yine kendisinin uçurumdan kurtardığı bir oyun... Oyunun adı aşk, sarmalayacak olan da yine o acıtan aşk... Anlamak da anlatmak da ne kadar zor oysa ki bu karmaşayı. En zor olansa vazgeçmek. En kolay bu gibi gözüktüğü halde. Zor olmamalı aşk bu kadar. Tek istediği bir bedene sıkı sıkı bağlanmakken sadece. Hayattaki mucizelerin başlangıcı, renklerin en güzeli, kahkahaların en coşkulusu... Aramak yerine kaçmak, bulduğunda sahiplenmek yerine görmezden gelmek... Nedir bu karmaşık ruh halinin sebebi? Kaybetme ihtimalinin verdiği korku mu yoksa?

En başta gözyaşını, acıyı kabullenerek başlıyoruz bu oyuna ama hayaller büyüdükçe oyunun sonundaki acının büyüklüğünü tahmin edememek yaralıyor bu kadar can yakıyor aslında... Sevince geçmişimizden, geleceğimizden feragat etmeye başlamış olmak da yaramızı daha da kanatıyor. O renklerin en güzeli koca bir karartıya dönüşüyor ve kaybettiğimizi kabullene kadar ışıksız, uykusuz bir hayat başlıyor. En başta bilerek kabullendiğimiz aşk şimdi kurtulmak isteyip de bizi balçığıyla aşağıya doğru çemeye çalışan bir kabusa dönüşüyor... Ve çoğumuz için böyle noktalanıyor. Kabul etsek de, etmesek de. Uzun ya da kısa bir süreç, acı veren sorulara bulunan bir kaç cevap ve yine yeni bir oyuna yelken açmak ... Hayatı ne kadar erteleyebiliriz ki?
Neye dayanarak? Unutulmaması gereken gerçeklerden biri de; çalkantılı sular zamanı geldiğinde durulur ama sakin sularda ne kadar fırtınasız yaşanabilir ki...?

 
Toplam blog
: 13
: 376
Kayıt tarihi
: 12.10.08
 
 

Yazmayı seviyorum... Hayatın ifade edilebildiği ender şeylerden biri kelimelerin geçişi çünkü...&nbs..