- Kategori
- Öykü
...İntihar kokulu gece...

gece
Satır aralarında başladı bütün hikâye. Her virgülünden sonra biraz daha yaklaştı vuslat. Satırlarıydı sadece geçmişin, şimdiki zamanın ve geleceğin mimarı. Her virgülünden sonra kanayan yanları acıyordu. Ömrüne bir satır daha ekleniyordu. Geceydi. Sırlarla dolu, intihar kokulu… Usul usul adımlarla başladığı hayatı, uzun soluklu yarınlarla işleniyordu geleceğine. Gülüyordu ardın sıra. Gülücüklerine dünyaları sığdırırcasına... Mevsimsiz gülüyordu. Ama gülüşünün ardında biriken hüznü kimse bilmiyordu.
Her gidişinde intihar ediyordu yarınlarına. Gece oluyordu. Kendisine bile… Saklı kalmış hayatları biriktiriyordu kumbarasında. Harcayamıyordu. Ne zaman harcamaya kalksa tükeniyordu zaman, tüketiyordu ömrünü. Suskun değildi. Susan yanlarını erteliyordu sadece. Bir sigaraya, bir acı kahveye, bir şarkıya ve geceye. Tapılası gözlerinin ardından tanrılar öldürüyordu.
İntihar ediyordu bütün tanrılar gece gözlerinde. Darağacı kurmuştu gözlerine, belki de istemeden. Küçük bir bebeğin yüreğini, çocuksu bir neşe taşıyordu oysa. Geçen onca seneye, onca ölüme rağmen. Tanrıçalık evriminin son halkasını tamamlıyordu artık. Gözlerinde intihar eden tanrıların mabetleri üzerine...