- Kategori
- Tiyatro
'' Mahmut İle Yezida ''

Tiyatro,bir toplumun el feneridir...
Yeter ki pilini bitirmesinler...
Toplumdaki aksaklıklar, tiyatro aracılığıyla dillendirilir.
Anafikir ve mesajlar , izleyenlerin iç dünyasında yoğrulacaktır !..
''İçsel çatışmaların '' çok olduğu toplumlarda, tiyatro bir yüzleşme aracıdır.
Bu yüzleşmeden kimse kaçamaz...
Kaçtıkça kovalar, tiyatro...
''Güneşi balçıkla sıvamak '' isteyenlerin karşısındadır tiyatro...
'' Mahmud İle Yezida '' da olduğu gibi...
Aşk, ' töre ' dinler mi ?..
Birbirini sevmişse iki genç ...
Bu gece, '' Aliağa, HEM Tiyatro Salonunda '' bu gerçekle yüzleşmeye çağırıyoruz herkesi...
Gençlerimiz sahnede..Her biri, Mahmud...Her biri, Yezida...
Murathan Mungan’ın yazarlığında tiyatro özel bir yere sahip. Mahmud ile Yezida, yazarın hem yayımlanan ilk kitabı, hem de yazdığı ilk oyun.
Daha sonra yazdığı Taziye ve Geyikler Lanetler ile birlikte Mezopotamya Üçlemesi’ni oluşturan oyun, yurtiçinde ve yurtdışında birçok amatör, yarı-amatör, lise ve üniversite topluluğu tarafından sahnelendikten sonra 1993’te de Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynanmıştır.
& & & & & &
Töreleri ve törelerin insan hayatını nasıl etkilediği konusunu anlamamıza hizmet eden oyun, Mahmud İle Yezida, Yezidi inanışlarına dair pek çok bilgi sahibi olmamızı da sağlıyor .
Mezopotamya Üçlemesinin birincisi olan oyunda, Murathan Mungan, o çok iyi bildiği doğuyu, doğunun diliyle anlatıyor. Yerel meseleleri anlatmaktaki ustalığını bu sefer de Yezidiler üzerinden gösteriyor bize.
Yüzyıllardır bu topraklarda var olmasına tahammül edilmeyen, aşağılanan Yezidilerden.
Hiçbir ırka, dine, toprağa ait olamamış Yezidilerin aslında dışlanmış olan hikayesini sunuyor bize oyunda ve bunu yaparken de geleneklerinin bir o kadar da kendine has oluşunu hissettiriyor.
Yezidi mit'lerini anlamamıza yardımcı oluyor. Bir şeye ait olamamanın sonucu, kendi yazgısını kendisi çizen bir yolu seçen halkın, çember/daire meselesi üzerinden, bütün tarihini anlatıyor bize adeta.
Bu mitolojik malzeme, oyunun iletisine öyle iyi uymuş ki, yasak bir aşk üzerinden, hem toplumsal baskıyı; hem ağalık sisteminin işleyişini; hem de çaresizliği, sadakati anlamamıza yardımcı oluyor.
Çünkü kendi dünyamızda her gün Mahmut ile Yezida hikayesine rastladığımızı, daha önceden onlarca Havvas Ağa ile tanıştığımızı, bizi anlamayacağını bildiğimiz için iletişim kurmayı reddettiğimiz annemizi ,Eyşan Ana silüetinde hatırlatmıyor mu bize ?.
O vakit anlıyoruz ki, hayatta yaşanan her şey aynıdır; biçimler, tarihler ve kişilerin adları farklıdır yalnızca.
& & & & & &
Mahmud ile Yezida birbirine düşman iki köyün; Müslüman ve Yezidi köylerinin gençleridir. İki genç evlenmek için umutsuzca çareler arar.
Mahmud dilek ağacının yanında, Yezida’nın saçlarına kırk gün boyunca birer tane örgü vuracaktır; kırkıncı gün kırkıncı örük tamamlanır. Yezida Mahmud’a kaçmaya ikna olmuştur en sonunda.
Bu arada Müslüman köyün ağası devletin yeni çıkardığı toprak reformundan etkilenmemek için Yezidi köyünün arka tarafındaki bataklığı kurutup, tarla yapmaya karar verir.
Yezidilerin tepki göstermemesi için Yezidi köyünün dairelenmesine karar verilir.
Böylece Yezidi geleneklerine göre, çizilen daireden çıkamayacak olan Yezidi halkı müdahale edemeyecektir.
Peki ya sonra ?..İzleyelim görelim...
Mahmut : ''Irmağın öfkesini yendim. Irmağın töresini
yendim. Sonra çıktım ırmaktan, bedenimde onlarca ırmak. '' demektedir...
İyi seyirler...
. . . . . . . .
Geniş bilgi: www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?.