- Kategori
- Siyaset
''3000'e doğru'' / Kraliçe bizi neden seviyor?...

Büyük Britanya'nın saygın kraliçesi, II.Elizabeth, bu güzel Mayıs sıcaklarında Türkiye'ye geldi. Ilımlı Ankara rüzgarlarının tatlı esintisi içinde, bize sıkıntılı bir baharı paylaşma onurunu verdi, daha doğrusu AKP'ye!...
Kırk yıla yakın bir zamandır, ''Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğünü'' üzerinden siyaset yapan, 12 Eylül geleneğinin, kendi yararcılığı açısından değişip, gelişerek devamı olma misyonunu üstlenme özverisini gösteren, ''Ilımlı İslamcı'lara da'' de gerekli desteğini vermek üzere, bizlerle kucaklaştı... Ancak Türkiye'de de olsa kendi evinde kalmak şartıyla!... Birleşik Krallığın subay ve erlerinin ve de kraliçenin gecelediği, görkemli uçak gemisi (bizim henüz yok!..) ; yani, o, koskoca güç ve imaj gemisi de, Çanakkale Boğazı'nı aşıp(!), turistik amaçla İstanbul'a gelmedi... Geçen yıl iki ülke, aralarında, ''Stratejik Ortaklık Antlaşması '' imzalamışlardı... Batı'dan Doğu'ya, eşsiz bir köprü olan Türkiye, JIC onaylı, artık Birleşik Krallığın stratejik ortağıydı... Ondan vazgeçilemezdi!... Birleşik Krallık, Fransa'nın son Çin, İran ve Rusya ile ilişkileri geliştirme ataklarından sonra, Kral Vlll. Edward'ın, Atatürk'ü ziyaretiyle başlattığı, kadim dostluğun(!), 72 yıl sonraki gerekliliği içersinde, bu dostluğu devam ettirmek ve de geliştirmek maksadıyla, Anıtkabir'den Bursa Yeşil Türbeye varan bir imaj ziyaretini gerçekleştirdi... AKP'yi onore etti ve ona destek mesajları verdi ve de ondan tavuğu da esirgememiş oldu!... Ve Fransa ve benzeri ülke ataklarına karşı, BAP'a uygun, Türkiye'den arzu edilen bir desteklenmenin de ilk adımlarını attı...
Osmanlı, XVl.Yüzyıl'da, Kraliçe I.Elizabeth'in imdadına koşmuş, onu o devrin Avrupa gücü, Katolik İspanya'nın şerrinden korumuş, ''Ilımlı Hristiyan'' olan(!), Protestan İngiltere'nin imdadına yetişmişti... Çünkü o zaman, dünyada, Pax Ottomana vardı... Gerçi ilerki zamanlarda, sanayi devrimi sonunda, aydınlanan Avrupa'nın uyanık Britanya'sı bu vefa borcunu; Ruslar'a karşı ortak girdikleri Kırım savaşın'da, Osmanlı'ya milyonlarca İngiliz altını verip borçlandırarak ödemeye başlamış, sonra Osmanlı'ya Çanakkale'de, Ortadoğu'da saldırıp, yıkıp, Sevr Antlaşmasını dayatmış; Yunan'ı, İtalyan'ı, içerden Ermeni desteğiyle Anadolu'ya saldırtmış, Güney'de Nasturileri, Hicaz ve Sina'da Araplar'ı, daha önce de Doğu'da Ruslar'la beraber, Ermenileri üzerimize salmış, Lozan'da ve Musul'da da en son Kürtler'i provake etmiş ve en son elimizden Musul'u da alarak bu vefa borcunu ödemişti!... Osmanlı, 781 yıl İspanya'ya ileri bir İslam Uygarlığı'nı yaşatan, o günkü çağdaş bilim ve eğitimi zirveye taşıyan, Endülüs Emevileri'ne yapılanları da unutmamıştı... Sultan III.Murat, Osmanlı'yla uzlaşmaya çalışan, İspanya kralı Philippe'ye yüz vermemiş, denge içinde İspanyol Donanması'nın önemli bir kısmını Akdeniz'de tutturmuş, İngiltere ve dolaylı olarak Fransa'yı İspanya'nın şiddetinden korumuş ve Kraliçe I.Elizabeth'e de kalıcılığını ve iktidarının ölümsüzlüğünü bağışlamıştı!...
Bu gün ekonomisi durgunlaşmış, ulusal sanayisinin yara aldığı, esnafın siftahsız kepenk kapattığı, üretimi özendiren, ulusal sanayiyi ilerleten politikaların yavaş yavaş ortadan kalktığı, eğitimli işsizliğin ve iflasların arttığı, dış finansmana dünyanın en yüksek faizinin ödendiği, reel ihracatın büyük düşüş gösterdiği, su ve enerji politikalarının olmadığı, ülkenin bel kemiği; ağır sanayi ve rafineri tesisleri ve bankaların yabancıya sözümona özelleştirme amacıyla satıldığı bir ülkede, verimli bir pazar olmak ve Batı'yı Doğu'ya bağlayan bir lojistik köprüsü olabilmekten başka ne yapılabilir?.. Hele heleki, ülkede vahşice yapılan tarımın, hovardaca yok edilen çevrenin acıları daha duyulmuyor!... Bugün Birleşik Krallığın ve Amerika'nın dünyaya dayatmaya çalıştığı, global görüntülü bu liberalizmin sonunda, biz hangi dümen suyunda, hangi pozisyonlarda olacağız?... Çok merak ederim, sayın kraliçenin Büyük Britanya'sı sanayileşirken, bu tür liberal politikalar mı üretti, yoksa tam tersi müdahaleci, devletçi politikalarla mı bu güne geldi?... Biliyorum ki, ekonomi liberal de görünse, kesinlikle Atatürk'ün uygulamaya çalıştığı, ama ilerletilmeyip geriya götürülen müdahaleci, devletçi politiklarla sanayileşti... Etnik sorunlarını aştı...
Bu ülkede aymazlığın sonu yok!... Şimdi arkadaşlar, bu gazla, 1936'da Kral Vlll. Edward'ı İstanbul'da gezdiren, ''Şoför Hakkı'' misali; onbirbuçukluk sigarayı değiştirip, Yenice içmeye başlarlar artık!...
18.Mayıs.2008 / Tarabya