Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '10

 
Kategori
Sinema
 

''Bal Filmi ve Altın Ayı''; uyumlu ikili! / Yusuf'un yalın yaşam öyküsü

''Bal Filmi ve Altın Ayı''; uyumlu ikili! / Yusuf'un yalın yaşam öyküsü
 

''Semih Kaplanoğlu'' /Dünya ve Türkiye sinemasının yüz aklarından...


''Bal Filmi'', bol ödüllü yönetmenini şaşırtmadı! Ve bu yıl Berlin'de, 2010 yılı ''Altın Ayı'' ödülünü, emeğinin hakkı olarak aldı...

Yönetmenini, oyuncularını, filmleri senarize edenleri ve katkı sunan tüm film emekçilerini saygı ve sevgiyle anmak gerek!... Bu filmde ve ''Yusuf Üçlemesi'' olarak sinema tarihine adını yazdıran, ''Yumurta, Süt ve Bal'' üçlemesinin, diğer ilk iki filminde gösterdikleri, gerek sanatsal ve gerekse emeksel çaba ve başarılarından dolayı bir kez daha kutlamak gerek!...

2010'lu yıllarda, ülkede dış destekli yeni bir siyasi yapılanma sürecinin yarattığı kaos ortamında, sinemamızı ve Tanzimat'dan bu yana, baskı altına alınmış kültürümüzü, kendi öz dinamikleriyle, yani bu toprakların doğasından, tarihinden ve kültüründen gelen derin bir güçle sarsmaya devam etmiş ve her şeye rağmen bu topraklardaki binlerce yılın kültürel sinerjisini bir kez daha ortaya çıkarmış olan, bu tür ulusal sanat ürünlerini derin bir saygıyla karşılamak ve onların hakettikleri başarılarla, gözlerimiz dolarak gururlanmak, hakkımız olan, doğru bir şey olsa gerektir!... Hele ki, umudun yitirtilmeye çalışıldığı, sözümona aydınlığı arayan, bu karanlık günlerde!...

Ve her şeye rağmen, XXI.Yüzyıl'a kültürel etkinlikler açısından , uluslararası planda başarılı olarak girdiğimiz bir gerçek!... Yazınsal alanda olduğu gibi, sinema alanında da birçok uluslararası başarıya, imza atan ve dolayısıyla bu uluslararası kültür ortamında saygınlığı da artan sinema insanlarımızın da sayısının artması gururu verici...

Bir de, aldatmanın ve mafyalaşmanın faziletleriyle donanmış, süslü dizilerle insanı karartan beyaz camda, insana gerçek anlamda bir şeyler veren bu tür yararlı fimlere de, çok daha fazla yer verilmesi dileklerimizle!...

Bu saygı ve sevgi değer genç yönetmenlerimizden, Semih Kaplanoğlu'nun sinemaya başlangıcı, diploma filmi ''MOBAPP'' (1984) ve ''ASANSÖR'' (1993) adlarını verdiği iki kısa metrajlı filmledir...

Sinema kariyerinin başladığı ilk sinema filmi ise, 2000 yılında çevirdiği ''HERKES KENDİ EVİNDE'' ismiyle seyircinin karşısına çıkar... Bunu 2004 yılında çevirdiği ''MELEĞİN DÜŞÜŞÜ'' izler.. Dünya film festivallerine, otuzdört katılım gerçekleştiren bu filmin en iyi film dalında aldığı dört ödül vardır!...

Yönetmen, Yusuf Üçlemesi'nin gene bol ödüllü ilk filmi, ''YUMURTA'' ile kariyerini sürdürür...Bu filmde, başta 60.Cannes film festivali olmak üzere, yirmiyedi dünya film festivalinde gösterime sunularak (!) , ülkemizin ismini duyurur... Bangkok World Film Festivali, Fajr Film Festivali ve Valdivia Uluslararası Film Festivali' nde, ''En iyi yönetmen'' ödüllerini alır!.. . 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali' de de, en iyi film dalında, ''Altın Lale'' ödülünü alma başarısını gösterir... 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali' nde de ödülleri silip süpürür!...

Yönetmenimiz, gene bu üçlemenin ikinci filmi olan ''SÜT'' ile de başarısını sürdürür. Bu film de, 3. Granada Cines del Sur Film Festivali 'nde, ''En İyi Erkek Oyuncu'' ödülüyle adını duyurur. Uluslararası İstanbul Film Festivalinde de, FIPRESCI ve Radikal Halk Jürisi Ödülü'yle onurlandırılır...

Yönetmen, bu üçlemenin öyküsünü şöyle anlatıyor:

''Bundan bir yıl kadar önce 2005'in şubat ayında 55.Berlinale'nin Forum Bölümünde Dünya Prömiyeri yapılan ikinci filmim "Meleğin Düşüşü" için Berlin'de iken bazı yönetmenlerin kendi taşralarına bakışları bana yeni ufuklar açtı.

Ülkeme döndükten kısa bir süre sonra Anadolu taşrasının bir bölümüne yolculuklar yaptım ve oradaki değişimi gözlemledim. Bunun sonucunda yazdığım hikayeler adına Yusuf Trilogy' si dediğim üç filmden oluşan projeyi doğurdu. Filmlerin adları Süt, Yumurta ve Bal. Bu üç hikaye Anadolu taşrasının üç farklı iklime ve coğrafyaya ait bölgesinde geçiyor. İç Anadolu (SÜT) , Doğu Karadeniz (BAL) ve İç Ege (YUMURTA)....

Hikayelerin üçünün özünde de ana-oğul ilişkisi var.

Türkiye'nin taşrası, özellikle iç Anadolu, son yıllarda büyük bir toplumsal, ekonomik ve kültürel değişim yaşamaktadır. Tarım ve hayvancılıkla geçinen küçük şehir ve kasabalar son yıllarda etraflarında kurulmaya başlanan sanayi tesisleri, baraj ya da işletmeye açılan madenler sebebi ile yepyeni bir hayata uyanmışlardır. Yeni iş olanakları ve göçün yarattığı dinamikler taşra hayatının yıkılmaz kalesi aile hayatını derinden sarsmaktadır.

Yeni hayat, sadece maddi çerçeveyi değiştirmekle kalmıyor, geleneksel yaşam biçimlerini de değişime zorluyor. Topraktan sanayiye, tarladan fabrikaya doğru yaşanan bu yer değiştirme bazıları için "aydınlık bir gelecek" umudu yeşertirken bazıları için de "kaos ve uyumsuzluk" üretiyor.''

Bu üçlemenin son filmi BAL' da, Berlin'de yıllar sonra ''Altın Ayı'' ödülüne kavuşarak, bizleri gururlandırdı, ülkemizi de onurlandırdı!...

Yönetmen bu filmini de, şöyle anlatıyor:

''BAL'da beni tahrik eden en önemli sinematografik unsur doğanın bir çocuğun gözünden ele alınacak oluşu. Ormanın çocuk tarafından metaforik algılanışı; özellikle tuhaf sesler, karanlık ve sebebi tam olarak bilinemeyen kıpırtı ve hareketlenmeler, sürtünme ve hışırtılar... Vahşi ormanda gece. Solgun bir ay ışığının ıslak ağaç gövdelerinde ve yapraklarda yarattığı yansımalar, vahşi hayvanların uğultu ve çığlıkları, gece kuşları, aniden çıkan rüzğar, yıldızlar ve bir çocuğun korkularından kurtuluşu.

Gündüzleri durmadan yağan yağmur, ıslaklık. Ormanın kendine özgü zamansallığı, ışığı ve bütün her şeyi sarmalayan ses atmosferi. Yeşilin onlarca değişik tonu ve hareket halindeki sis. Sonu bir yere çıkmayan patikalar, Yüksek ağaçların üzerinde unutulmuş el yapımı kovanlar. Ve aniden ortaya çıkan ve her biri bir azize benzeyen balcılar.

Ormanın kenarında çay bahçeleri, çay tarımı yapan kadınlar. Gençlerin terk ettiği için yanlızca yaşlıların yaşadığı hayalet kasabalar, köyler...

Babanın kaybı ve bu kaybın anne-oğul ilişkisinde yarattığı duygular. Doğanın karşısında hayatın geçiciliği.

Bir dağ köyünün ilkokulunda alfabeyi öğrenmek, çocukların modern dünya ile tek bağlantıları olan televizyonda izledikleri ile içinde bulundukları yaşantının uzlaşmaz farklılıkları.

Babaanneden aktarılan kökene ve maneviyata ilişkin hikaye ve bilgiler, hurafeler, korkutucu öyküler. Ölüme hazırlanan yaşlı kadınla hayata hazırlanan oğlan çocuğununun arasında gidip gelen ve bir türlü birbirine değmeyen konuşmalar, sorular, sessizlikler... ''

Meraklısına Notlar:

YUMURTA /SİNOPSİS http://www.kaplanfilm.com/tr/yusuf_trilogy_egg.asp

SÜT /SİNOPSİS http://www.kaplanfilm.com/tr/yusuf_trilogy_milk.asp

BAL /SİNOPSİS http://www.kaplanfilm.com/tr/yusuf_trilogy_honey.asp

21.şubat.2010 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..