Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '18

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

''Benim Ülkemde İnsanları Köpek Gibi Öldürürler!''

''Benim Ülkemde İnsanları Köpek Gibi Öldürürler!''
 

''Bacha bazi''


O’nun adı Rüstem. Henüz yirmi yaşında bir Afgan Genci…

Üç yıl önce mülteci statüsüyle Türkiye’ye gelmiş. Bir müddet Kars’ta çalıştıktan sonra Denizli’ye geçmiş ve şu an kardeşimin de bulunduğu iş yerinde çalışıyor.

Geçen günlerde tanıştım Rüstem’le. Türkiye’de bulunduğu süre içerisinde oldukça iyi düzeyde öğrenmiş Türkçeyi.

Kardeşimi ziyarete gittiğim her seferinde kısa da olsa sohbetler ettik Rüstem’le Afganistan’a dair. Bu sohbetler içerisinde dikkatimi çeken noktalar oldu ve sizinle paylaşmadan edemedim. Aslında anlatacaklarımın çoğu bildiğimiz konular fakat bilmediğimiz konu ise Rüstem’in gülüşlerinde ve bakışlarında saklı!

İlk sohbetimizde kaç kardeş olduklarını sormuştum. O da cevap olarak dört kardeş olduklarını söyledi. Sohbet ilerledikçe satır aralarında geçen konuşmalardan aslında dört kardeş olmadıklarını anladım. Bunun üzerine tekrar sordum:

''Rüstem sen dört kardeşiz dememiş miydin?''

''Abi dört kardeşiz ama toplamda altı.''

''Nasıl toplamda altı?''

''Abi bizde kız çocukları sayılmaz.''

''…!?''

Aslında böyle olduğunu okuduğumuz kitaplardan, izlediğimiz belgesel programlardan biliyordum fakat canlı şahit olunca etkisi daha bir kuvvetli oldu. Asıl beni etkileyen ise Rüstem’in bunları söylerken ki gülüşü ve bakışlarıydı. Bunun kendimce analizini yazımın sonunda yapacağım.

Bir başka sohbetimiz sırasında, böyle bir durumun varlığını gezgin yazar Mehmet Genç’in (Rotasız Seyyah) kitabından öğrendiğim ''bacha bazi'' olayını sordum. Bacha bazi nedir önce onu açıklayayım. Afganistan’da çok yaygın olan, özellikle belli bölgelerinde çok fazla karşılaşılan sapıkça bir kültür bu… Taliban tarafından yasaklansa da hala sıkça görülmekte. Bacha bazi; çocuk yaştaki erkek çocukların (çoğunlukla durumu kötü olan ailelerin çocukları), evli ya da bekâr olgun erkekler tarafından sahiplenerek belli bir yaşa kadar beraber yaşayıp cinsel olarak kullanılması durumudur. Yüzünüzün aldığı ifadeyi tahmin edebiliyorum. Hatta şu an anlamakta zorluk çekiyorsunuz farkındayım. Ne yazık ki bu durum Afganistan’da alenen yaşanan bir durum.

Bu konuyla ilgili Rüstem’in verdiği cevap ise şöyle: ''Evet abi var böyle bir şey, özellikle belli bölgelerde çok yaygın.''

Rüstem’in rahatsızlık duymaması için konuyu daha fazla deşmedim. Zaten tüm ayrıntılarıyla biliyordum. Maksadım sadece orada yaşayan birinin ağzından teyit etmekti. Rüstem’in bakışları ve yüzündeki gülüş ise aynı duruyordu yerinde.

Yine bir başka sohbetimizde konu Farkhunda’ya geldi. Farkhunda’yı bilenleriniz vardır mutlaka, Farkhunda, bundan sadece üç yıl önce Kabil’in göbeğinde muska satan bir molla ile girdiği tartışma sonucunda, molla tarafından Kur’an yaktığı iftirası ile toplanan kalabalık tarafından linç edilerek öldürülen Afgan Kadın. Farkhunda’yı önce dövdüler, ardından üzerinden arabayla geçtiler, bir binanın üstünden yere attılar ve son olarak ateşe verip yaktılar. (Linç görüntülerini izlemeye yüreği yeten olursa youtube’a ''Farkhunda'' yazarak izleyebilir.)

Kardeşim olayı ilk kez duymuştu ve linç görüntülerini açıp izledi. Bir müddet sonra dayanamayıp kapattı. Gözleri dolmuştu ve ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Kanının donduğunu anlayabiliyordum. Rüstem’in gözlerinde aynı bakış ve yüzünde yine aynı gülüş mevcuttu. Sonra gülerek şöyle dedi:

''Abi bunlar normal bizim oralarda, benim ülkemde insanları köpek gibi öldürürler.''

Kadınların değeri, ülkedeki fakirlik ve eğitimsizlik, Taliban, Amerikan zulmü, her gün patlayan bombalar ve ölen onlarca insan… O kadar çok şey konuştuk ki Rüstem’le…

Gelelim Rüstem’in bu konuları konuşurken ki bakışlarına ve yüzündeki gülüşe!

O kadar çok şey okudum ki o bakışlarda ve gülüşlerde, bir insanın yetiştiği toplum ve kültür içerisinde ne kadar uyuşup  tepkisiz kalabildiğini, yaşanılanı idrak edemeyip ne kadar sıradan geldiğini gördüm. Bir insanın, insan olmanın gerektirdiği değerleri algılayamadığını, bir toplumun ne derece iğrençleşerek harekete geçebileceğini gördüm.

İşte o bakış ve gülüş, yetiştiği toplum ve ülkesinin Rüstem’e hediyesiydi. Bırakın insan gibi yaşamayı, insan gibi bile ölünemeyen toprakların hediyesi. O bakışların ve gülüşlerin anlatmak istediklerini inanın ne ben burada yazarak anlatabilirim ne de siz görmeden anlayabilirsiniz.

Gezgin Mehmet Genç, kitabının Afganistan’la ilgili olan bölümünü şöyle bitirmişti:

''Afganistan; tüm gezilerimin en büyük yarasıdır.''

Ben de yazımı şöyle bitireyim o zaman:

''İnsan olarak doğmak değil, insan olarak yaşamak bütün mesele!''

***

Saygıyla... 29 Kasım 2018 - Denizli / Özkan SARI

 
Toplam blog
: 102
: 4394
Kayıt tarihi
: 05.09.15
 
 

Kalın Sağlıcakla... ..