Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Ağustos '07

 
Kategori
Meslekler
 

“ Bir çobanın gecesi gündüzü olmaz ”

“ Bir çobanın gecesi gündüzü olmaz ”
 

Geçmişten bugüne halen varolan bir mesleğin eskimeyen yüzü Hasan Çinici. Çobanlıkla başlayıp, at arabacılığı ve bakkalcılıkla 74 yaşına kadar gelmiş Hasan amca şu anda yorgun bedenine rağmen emekliliğin tadını çıkartıyor.

Bolu’nun Kıbrısçık ilçesine bağlı Yazıca Köyü’nde 1933 yılında hayata gözleri açan Hasan Çinici ve eşi gülen gözlerle misafir ettiler bizleri Polatlı’nın Fatih Mahallesi’ndeki kerpiç evlerine. Hasan Çinici, uzun yıllar ilçemizin Kırpoğlu, İnler, Avdanlı, Çanakçı, Beylikkoru, Müslüm ve Basrı Köylerinde çobanlık yapmış. Bolu’dan Polatlıya 6-8 aylık süreçler için gelip buradaki görevini tamamlayıp tekrar köyüne dönerek uzun yıllar yaşamış. Hasan Çinici’nin eşi o dönemlerin kendileri için çok zor dönemler olduğunu, çocuklarının babalarını sekiz ay sonra eve geldiğinde tanıyamadıklarını gülerek anlatıyor bizlere. Bu uzun gitgellerin ardından Çinici ailesi 1962 yılında Kıbrısçık’tan Polatlı’ya göç ediyor. Polatlı’ya ilk göç ettiklerinde Basrı Köyü’nde bir yıl yaşadıktan sonra, 1963 yılında ilçemizin Fatih mahallesi’nden halen yaşadıkları kerpiç evi satın alıp buraya yerleşiyorlar. O günden sonra 1 sene hizmetkarlık yaparak ailesinin geçimini sağlayan Çinici, pancar sulamadan, at arabacılığına kadar birçok işte çalışıyor. Son olarak at arabacığında karar kılıp, Polatlı’da o yıllarda çalışan at arabacılarını 1972 At arabacıları derneği başkanı olup, arabacıları bağkurlu yapıyor. O yıllarda bu girişiminden ötürü tepkiler at arabacıları tarafından yıpratılsa da sonraki yıllarda takdir topluyor. 1988 yılında da at arabacılığından emekli olarak ailesiyle birlikte emeğinin hakkını vermiş bir şekilde hayatına devam ediyor. At arabacılığı yaparak bir memurun kazancından daha fazla kazandığını söyleyen Hasan Çinici, asıl mesleği olan çobancılığın ise günümüzde yok olduğunu düşünüyor.

“ Bir çobanın gecesi gündüzü olmaz ”

Hasan Çinici “ çobanlıkta temiz hava alırsın, çobanlık zor bir meslektir. Çünkü gecesi ve gündüzü belli olmaz. Gündüz hayvanları otlatmak ve su vermek lazım, geceleri de davar kaçıp gitmesin diye kurtla uğraşmak zorundasın. Eskiden çok zor idi bu meslek.” Diyerek başlıyor eski mesleği çobancılığı anlatmaya. Polatlı’nın Şabanözü Köyü’nde çobanlık yaparken ağalarının 6 aylık unlarını verdiğini, yufka yapmayı o yıllarda öğrendiğini anlatan Hasan Çinici, çoban yufkası ve çoban helvasını artık çok iyi yaptığını belirtiyor. Çinici bizlere helvanın tarifini bile veriyor. Un ile yağı kavurarak yaptığı helvayı ve çoban böreğinin herkes tarafından beğeni topladığını söylüyor. Çobanlık yaparken bir tek kendi karınlarını değil, onlarla birlikte koyunlarının başını bekleyen köpeklerinin de karınlarını doyurdularını söyleyen hasan amca, çobancılığın en çok kışın kar yağdığında zor olduğunu vurguluyor.

“ Şimdi ise kırlarda mera kalmadı, çobanlık kayboldu, üretim kayboldu. Eskiden kırlar meralar dolaşmakla bitmezdi. Eski ağalar, mallar, üretimler kayboldu.” diyor Çinici.

“ Akşam vakti olunca kurtlar davarlara saldırıyordu ”

Çobanlığın en zor yanı akşamları davarı kurtlardan korumak diyor Hasan Çinici. Çinici “ akşam vakti davarlarla inerdik, 10 tene canavar kurt davarları saldırdı. Kurtların hepsi davarlara saldırıyor en sonunda köpeklerimiz yetişirdi; ancak 4- 5 tane ölü verirdik.” Diye anlatıyor mesleğinin en ürkütücü yönünü.

BelKide hiçbirimizin yapamayacağı bir meslek onunkisi. Ailesinden, çocuklarından apayrı bir yerde, yüzlerce koyunun yanında köpeklerle dayanışma içinde geçen bir hayat onunkisi. Hangimiz bir kurtla onun gibi karşı karşıya kaldık bu hayatta. Köy ağalarının çobanlığını yaptıklarını söyleyen Çinici, bir sene veya altı ay kadar ailelerinden ayrı olduklarını, kazandıklarını ailesinin yanına gidince harcadıklarını belirtiyor. Ağalarının yüzlerini emeklerinin karşılığı olan parayı alırken ancak gördüklerini söyleyen Çinici, köye geldiklerinde ağaların çobanın heybesine yufka, tulum peyniri ve tatlı koyduklarını anlatıyor.

“ Eşlerimiz için zor oluyordu ”

Hasan Çinici köylerde çobanlık yaparken köyde iki kızının ufak olduğunu söylüyor. Kendi köyüne döndüğünde çocuklarının onu tanımadığını eşi de Hasan amca da gülerek anlatıyorlar. Annelerine sen bu yabancı adamı niye eve koydunuz dediklerini söylüyor. At arabacılığı yaptığı senelerde Polatlı’da 150 tane at arabası bulunuyormuş. Polatlı’da Pazarın olduğu günlerde alışveriş yapan kadınları yapan kadınları eşyalarıyla birlikte evlerine kadar bırakıyorlarmış. Çamaşır makinesi, buzdolaplarını çok rahat tek başına taşıyabildiğini söyleyen Hasan Çinici, şeker ve un çuvallarını da tek başına sırtlayarak ek gelir elde ediyormuş.. O zamanlarda tüm gücüyle çalışarak iyi paralar kazandığını söyleyen hasan amca, o yıllarda paranın çok değerli olduğunu söylüyor. Memurun bir ayda aldığını ben 10 günde kazanırdım diyor.

“ Çok çalıştım, çok yoruldum”

Bir öğlen sıcağında serin kerpiç evine konuk olduğumuz Hasan amca ve eşi bizleri gülen gözleriyle karşıladılar. Hasan Çinici, röportajımızın sonunda geçmiş yıllara baktığında çok huzurlu olduğunu gururla söyledi. Hasan Çinici, bilek ve yürek gücüyle kazandığı emekli maaşıyla geçindiğini, yalnız bu hayatta tek acısının erken yaşta kaybettiği oğlu olduğunu yaşlı gözlerle söylüyor. Elleri titreyerek, gözlerinden yaşlar süzülerek anlattığı hayat hikayesinde onu en çok yaralayan şeyin oğlunu amansız bir hastalığa kurban vermek olduğunu söyleyen Hasan amca, şu anda ölen oğlunun ardından torunları ve gelini için elinden gelen her şeyi yaptığını gururla anlatıyor.

 
Toplam blog
: 44
: 1870
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın-Yayın Bölümü mezunudur.        ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara