Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '09

 
Kategori
Felsefe
 

''İçtiğin kanyak, mezesi kaymak, sen kimin yarisin canım, her yanın oynak...''

''İçtiğin kanyak, mezesi kaymak, sen kimin yarisin canım, her yanın oynak...''
 

Arkadan iterler, önden çekerler... Bu iksiri içirirler size...


Çocukluğumda zevkle Red Kid okurdum. Red Kid’i klasik yapan özellik, Red Kid’in kendisi değil, öykülerin içerisindeki karakterlerdi bence…

Dalton kardeşler sanki 1800’lü yılların ikinci yarısındaki ABD’de değil de bizim mahallede yaşıyordu. Kasabanın gaddar zengini, haydutlarla işbirliği yapan Şerifler, mahkumların sürekli olarak kaçabildiği hapishaneler, barlar, fahişeler, müzisyenler, kumarbazlar, altın arayıcıları, avcılar, sabırsızlıkla birilerinin ölmesini bekleyen mezarcılar, leş yemek için bekleyen akbabalar, akıllı Düldül, ve adını şu an anımsayamadığım aptal ve sakar köpek ve daha niceleri… Bütün bu karakterler içerisinde bana en çarpıcı gelen karakter ise şuydu: İksirci!

İksirci, sürekli olarak at arabasıyla kasaba kasaba gezer ve at arabasının üstünden iksirinin hünerlerini saymaya başlardı. İnsanlar yavaş yavaş toplanır ve bir umutla adamın sattığı iksiri alırlardı. Hastalar, şifa arayanlar, sıkıntıları olanlar… Son kuruşlarını da iksirciye yatırırlardı. İksir denilen şey, çeşitli boyaların ve tatlandırıcıların kullanıldığı pek de sağlıklı sayılmayacak bir suydu sadece… Tıbbi hiçbir özelliği olmayan... İksirci, umut satan bir sahtekârdı…

İksirci, çeşitli gazete ve dergilerden verdiği ilanlarla, günümüzde de varlığını sürdürüyor…

Zayıflamak mı istiyorsunuz? İşte aradığınız hap burada! 15 günde 15 kilo verebilirsiniz.

Sizin ki küçük mü? İşte aradığınız merhem burada! Boğaza üçüncü köprüyü siz kurabilirsiniz.

Uzun zamandır eşinizle kardeş kardeş mi uyuyorsunuz? İşte ateşli gecelerin sırrı bu hapta!

Kanser mi oldunuz? Üzülmeyin, 3 ayda tedavi garantisi burada.

Bitmek bilmeyen ağrılarınız mı var? Kesin çözüm bu hapta! Vs… Vs… Vs…

Ermenistan’la Türkiye arasında bir protokol imzalanmış. Her iki ülkenin hükümetleri de imzaladıkları bu protokoldeki maddelerin aslında geçerli olmadığını söylüyorlar. Yani bu protokol, boyutundan dolayı değil de işlevinden dolayı konuşuluyor. Tarafların ‘Aslında geçerli olmayan bir protokolü’ neden imzaladıklarını anlamaya çalışıyoruz.

Yani birileri, arkadan itti diye bu protokol imzalanıyor.

Hükümet, Azerbaycan’a ve Türkiye’ye bir şeyler söylüyor ama protokolde başka şeyler yazıyor. Azerbaycan iksiri içiyor… Türkiye iksiri içiyor… Aslında iksiri herkesten önce AKP içiyor… O protokolün bir tek amacı var: Ermenistan’ın Türkiye ile olan sınır kapısını açtırmak. Yani Ermenistan’ın ‘Abluka’ diye tanımladığı durumu çözmek.

Peki, arkadan itenler kimler? Bayan Clinton’un ABD adına döktüğü emekleri gördüğümüzde, AB’nin bu konuda Türkiye’ye uyguladığı baskıları gördüğümüzde, arkadan kimlerin ittiğini de görmüş oluyoruz... Aynı baskılar yine ABD ve AB tarafından, Türkiye’deki limanların Yunan menşeli ticari gemilere açılması için de sürüyor…

Evet, Türkiye; Ermenistan sınır kapısını açmalı. Yunanistan’a da limanlarını açmalı. Demokrasi, insan hakları ve orman kanunları adına bunu yapması gerekiyor…

Ama Ermenistan, Azerbaycan topraklarının %20 sindeki işgalini sürdürmeli…

Ama İsrail, Filistin’e uyguladığı ablukayı ve işgali sürdürmeli…

Ama ABD ve AB, İran’a karşı oluşturduğu ablukayı sürdürmeli…

Ama ABD ve AB, Küba’ya karşı oluşturduğu ablukayı sürdürmeli…

Ama ABD ve AB, sürekli olarak Venezüella’yı tehdit edebilmeli…

Ama ABD ve AB, canlarının istediği ülkelerdeki askeri darbeleri desteklemeli…

Ama ABD ve AB, dilediği ülkeye vize uygulayabilmeli…

Ama ABD ve AB, doğulu her insana işkence yapma hürriyetine sahip olabilmeli…

Batının elinde her türlü nükleer silah olmalı ama doğuda asla!

İzleyin lütfen… Bunlar, adına dünya dediğimiz şu vahşi ormanın kurallardır. Siz bu kuralları kabullenmek istemeseniz de, iksiri içirip size tecavüz edebilirler… Hapı yutabilirsiniz. Yutmayıp da dilinizin altında sakladığınız ortaya çıkarsa ormanın kralı sizi ham yapabilir!

Bu gerçekleri görenlere, gözünüze sokanlara, sizi hayal iksirinin sarhoşluğundan uyandıranlara, düşman olursunuz. Çünkü gerçeklerin ağırlığını taşımak her zaman zahmetli olmuştur. Kabızken çektiğiniz ızdıraba benzer. Gerçeklerin, sizi zorlamasından kaçmanın en kolay yolu ise güçlüden yana ‘taraf’ olmaktır… Hayatın size hizmet edeceği vaadiyle, sizin hayata hizmet etmenizi engellerler…

Vahşi ormana ait bir hayvanatsınızdır artık… Marx’ı sadece bir avuç sakal zannedersiniz… Mustafa Kemal, küçümsediğiniz bir burjuva devrimcisidir sizin için… Ve bir ömür, ormanlar kralı olan aslandan tırsarsınız… AB’nin size vaat ettiği o huzurlu ormanın hayalleriyle, vahşetin içinde yaşarsınız… Ömrünüzü kişisel polemiklere adarsınız…

Oysa hayat, teslim olmayanları ölümsüz kılar sadece…

‘’İşte bir sabah… Uyandığında!

Elleri bağlanmış bulduğum yurdumu

Her yanı işgal altında…’’

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..