Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '09

 
Kategori
Felsefe
 

Sorgu meleği...

Sorgu meleği...
 

Ayaklarım kocaman bir köprünün ortasında amacından vazgeçmiş bu gece ve gözlerim köprünün altından hırçınca akan suya kilitlenmiş… Bakışlarım köprü altından akar olmuş, bedenim akıntıya kapılmak üzere… Hayat, koskoca ellerini uzatmış, yüzümü sarsarcasına avuçluyor nehire akan dolunay ışıkları altında… Nehire yansıyan renksiz bedenimi süzüyor gözlerim, sanki ben değilmiş, hiç var olmamış ama yanımdan hiç ayrılmamış güçlü bir dostmuşçasına elini uzatıyor yüreğime…

“ İçindeki cesareti neden dış dünyana sadece hayallerle yansıtabiliyorsun, neden kendine yeterince güvenemiyorsun… Sanki sürekli korkularınla yüzleşmemek için oradan oraya kaçıp duruyorsun… Hiç korkularının karşısında dimdik ayakta durmayı denedin mi?...” Suyun içinde titreyen silüeti bir çırpıda silkeleniyor ve bir anda dalgalar arasında akıntıya kapılıyor…

Nerede olduğundan habersiz bir halde, bir müddet ona bakınıyorum ama nafile… Hiçbir yerde yok…

“ Hiç farklı duyguları aynı anda tattın mı sen?...” Silüet konuşmasına devam ederek, bir anda yanı başımda beliriveriyor…

“ Hiç öleceğini sanırken tüm sistemle bir hissettin mi? Benliğinin çürüyüp gitmesiyle, ölümün anlamını yitirip, bilincinin sonsuz ve sınırsız olduğunun sanısına vardın mı?...”

“ Peki içinde bulunduğun boyuttan yükselerek, başka alemlere kanat çırptın mı?...”

“ O âlemlerdeki yapılarla dostluğun nasıl bir şey olduğunun tadına varıp, aslında ne denli güçlü olduğunu hissettin mi? ”

“ Başını gökyüzüne kaldırdığında, tüm sistemle bir olup sineni o derece geniş tuttun mu hiç?...”

Kendimle her gün aynadan yaptığım o konuşmaları hatırladım… Ellerim buz kesmiş, bedenim aniden titremeye başlamıştı... Soğuk terler döküyordum; bu konuşma, yüreğimdeki sorguları bu denli biliş karşısında…

“ Ama sen bunları nereden bilebilirsin ki…” kelimeleri sıralarken içimin, hissedişlerimin dışarı taştığından öyle emindim ki…

“ Yapma lütfen!.. Artık gözlerini daha bir açma vakti geldi. Baksana beni tanıyamadın bile. Halbuki ben seni senden daha iyi tanıyorum. Her sabah aynaya bakarken, dışarıda tüm şehri betonla kuşatmış surlar arasında gezinirken, kendinle yaptığın konuşmalarda karşında duran bendim!... Aynada benimle kendini seyrediyordun sen… İnsanlar benim gözümle bakıyordu hep sana…”

“ Seninle mi?... Bu ne demek oluyor ki… Aynada seni seyreden bendim her zaman. Sen bana bakmıyordun ki, ben sana bakıyordum her defasında…”

" Yaşamı sadece gördüklerinden ibaret bir yapı sanma… Nasıl düşünür ve hareket edersen, sistem de sana o şekilde yönelir… Tıpkı bir ayna gibi… Yaşam seni taklit eder, bunu unutma… Var ettiğin her şey, manasıyla birlikte var olur ve bu manayı oluşturan senin düşüncelerindir… Var olan her şey, senin o anki düşüncelerinle sonsuza kadar yoluna devam eder ve bu yol senden dışarı değil, sana doğru uzanan bir yoldur… Düşüncelerine çok dikkat etmelisin. Düşüncelerinin varlıklar halinde sana yöneldiği bir dünyada yaşıyorsun… Ve her gün gözlerini açarak seyrettiğin bu dünya, sadece senin dünyan... Bir başkasının değil… Yarattığın her bir şeyi ne yönde değerlendireceğine, sadece sen karar verebilirsin… Beni anlayabiliyor musun?... Bu konuştuklarımızı çok iyi düşün ve şimdilik ayakların seni bu köprüden karşıya geçirsin… Buraya tekrar geleceğini biliyorum, her gün milyarlarcasının geldiği gibi… Hoşça kal…” dedi ve silüet gecenin bürünerek ortadan kayboldu…

“ Hoşça kal…” diyebildim arkasından sessizce… Acaba gerçekten ne demek istemişti ve beni tekrar ziyaret edecek miydi?… Düşüncelerim karmakarışık ve ayaklarım kendinden bezmiş bir tavırla, ağır adımlarla köprünün üzerinden geçti… Yorgun bedenim karanlığın sinesine gömülüvermişti o gece…

 
Toplam blog
: 17
: 633
Kayıt tarihi
: 29.07.09
 
 

Uludağ Üniversitesi Tohumculuk Bölümü öğrencisiyim... Birşeyleri yoktan varetmeyi sevdiğim için fels..