- Kategori
- Blog
‘’İzmir’in dağlarında çiçekler açar'' Aliağa’da toplanır yazarlar anılarda taçlanır yaşananlar

objektifimden...----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
‘’Bir dost bakışında buluştuk bu akşam.
Hasretin yakışında buluştuk bu akşam.
Dağıttık hüzünleri sohbetimizle,
Zamanın akışında buluştuk bu akşam…
Sıcacık dost eller, ellerimizde,
Ne varsa, paylaştık kalplerimizde.
Şiir dolu, sohbet dolu anlarda,
Hiç konuşmadan da konuştuk bu akşam…
Bitmesin bu saatler diye sakındık,
Birbirimize kendimizden de yakındık.
Ruhlarımız yükselirken Sema’ya,
Aşk dolu bir zamanda buluştuk bu akşam…’’ Cansın Erol
İyi ki de buluştuk…
Adettendir diye, sarıldım kâğıda kaleme. Eskilerden mi kaldım? Ondan mıdır ne? Gerçek bu… Halen renk renk kurşun kalemlerle yazıyorum kâğıtlara. Bizim zamanımızda yoktu ki böyle cicili bicili, süslü püslü kalemler!
İpin bir ucu bizde, bir ucunu bağladık Ekim günlerine. Çeke çeke geldik 26 Ekim’e…
Heyecan dorukta, sevgi zirve yapmış gönüllerde.
Şimdi başlasam baştan sona anlatmaya; korkarım ne sayfalar yetecek, ne de klavyenin gücü.
Zaten bazı duygular anlatmakla ya da yazmakla zor ifade edilir ki. Yaşamak gerek…
Ansızın, bir gün dalarsın bir deryaya bilinmedik bir zamanda. İlk başta minik minik kulaçlar atarsın, dalmak için derinlere. Alışırsın zamanla ve büyür içinde heveslerin, arzuların. Açılırsın daha da uzaklara. O deryanın sonsuzluğuna doğru yol almaya çalışırsın.
Bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden yıllar. Milliyet Blog’a ilk kaydolduğum günlerden, bu günlere geldim ağır ağır. Usumda bir dolu anıyla. Hani ben gezgindim. Hani bazı arkadaşlarımın deyimiyle; Evliya Çelebi’nin bugün ki versiyonuydum ya. İyi ki de öyleymişim. Ne kadar güzel insanlar tanımış, ne değerli dostlara sahip olmuşum ve de olmaktayım. Ve… Yazma konusunda; öğrendiğim bir dolu bilgi, tecrübe de cabası. Daha amatörüm aslında.(Kıdemliler sınıfına girmem için oooo daha 100 fırın ekmek yemem lazım da! Diyetteyim valla)
Öncelikle, canımdan öte can arkadaşlarım Sema Şener ve Şükran Okyay ile güftelerin kraliçesi Cansın Erol şereflendirdiler gönül sarayımı. (Yine gelin… Yine…)
Altın kalpli, su bakışlı kızım Pınar Zehra Zora ile Aliağa'ya doğru çıktık yola. Yol boyunca arabanın içinde neşe, muhabbet gırla.
Hayli emek vermiş, pür telaş içinde oradan oraya koşuştururken Mesut Selek hoca. ‘’Ben içerde yemek düzenini hazırlatayım arkadaşlar, bakmayın kusura’’ diyerek, emanet etti bizi değerli eşi Mahitap hanıma.
Bir de baktım ki karşımda Ayvalık’tan Vildan Sevil öğretmenim.
Ardından, sevincim tavan yaptı. Karşımda ilk göz ağrılarım diye nitelendirdiğim ve yüreğimde hep apayrı yerleri olan Antalya grubunun temsilcileri Beran Uzer ve Fatma İyibilgin. Sevgi yumağı olduk bir anda. Hasret tükendi… Yerini sohbete bıraktı. Kuyucak… Söz vermiştin. ’’Can dost, ilk fırsatta ben de geleceğim İzmir’e’’ diye. Gözlerim seni, Hasan Hüseyin Dulun’u ve Nihat Yıldız’ı da aradı da. Yoktunuz! Dilerim bir daha ki toplantıya.
Daha daha kimler yoktu ki? İstanbul’dan ‘’Sahafça’’ Hadiye Kaptan ve zarif kızı.
Muzaffer Cellek üstadın deyimiyle; mahalle muhtarımız İlyas Bayram ve eşi Sevil hanım.
‘’Bak Ayşen! Yazıların iyi hoş da fotoğrafları internetten indiriyorsun. Fotoğraf çekmeyi öğren ve kendi çektiğin fotoğrafları, yazılarına koy .’’ Diyerek benim fotoğraf çekmeme ve fotoğraf sanatına yönelmeme sebep olan değerli üstadımız Muzaffer Cellek ve eşi Nergis Hanım, biricik kızları ve o gece boyunca unutulmaz anlar yaşatan konukları, Devlet opera ve bale sanatçısı Erdem Kapusuz.
Örnek aile, canlarım Serhat Tuna ve Gül Tuna.
Dağ dağa kavuşmazmış da insan insana kavuşurmuş meğer! Blogdan arkadaşmışız, birbirimizin yazılarını okuyup da zaman zaman da yorum falan da yazıyormuşuz . Ve de… Biz hepimiz Buca’da oturuyormuşuz da haberimiz yokmuş! Erkan Sezgin ve eşi Zuhal Hanım ve de Tülay Eker.
Haiku’nun ne olduğunu, sayesinde; araştırıp öğrendiğim, Şahin Özşahin üstadımız ve
İsmail Hakkı Cengiz . İyi ki geldiniz. Sizleri de tanımak şansına sahip olduk.
Ve… Udu ile gece boyunca bizlere nostalji yaşatan Udi Galip Harman beyefendiye ‘de tüm arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum.
Eskiden elimde kâğıt kalem, toplantıya katılanların isimlerini yazardım bir bir. Ehhh eskimiş sayılırım biraz biraz bu sefer yazmadım. Dilerim ki kimseyi unutmamışımdır.
İzmir’in kare ası; Mesut Selek, Muzaffer Cellek, İlyas Bayram ve Pınar Zehra Zora. Ne iyi ettiniz de; bu muhteşem toplantıyı düşündünüz, planladınız ve gerçekleşmesi için yüreklerinizi ve de emeklerinizi ortaya koydunuz. Ve… Bizleri yine yeniden buluşturdunuz.
Biliyorum ki katılamayan birçok arkadaşımızın da kendileri orada olamasalar bile yürekleri bizlerle birlikte idi. Bizim de yüreklerimiz sizlerle idi arkadaşlar. Emin olun.
Biz Milliyet Blog yazarları olarak, kocaman bir aile değiliz!
Biz…
Dost meclisinin, iyilikte sağlıkta, acıda mutlulukta, şiirde, öyküde, denemede, güncelde, güftede, siyasette, şarkılarda, yazılarda ve de Milliyet Blog portalının çatısı altında; buluşmayı, birlikteliği, dostça paylaşmayı şiar edinmiş; yürekleri bir GÖNÜL DOSTLARIYIZ.
En içten sevgi ve saygılarımla…
Ay Şen
https://www.facebook.com/photo.php?v=10151988388507904