Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

''Uyan, seni öpmek istiyorum, ben öleceğim''

''Uyan, seni öpmek istiyorum, ben öleceğim''
 

''Fabrikayı dolaşmayı bitirdikten sonra beni yemeğe götürdüler. Manikürlü çimenlerin ve bakımlı ağaçların arasından geçip fabrikanın parayla yemek yenen lokantasına gittik. Yemeklerimizi ısmarladık. Yemeğe başladık. Yemekler bir fabrika lokantasından beklenmeyecek kadar lezizdi.

''Sizi ağırlayacağız diye yemekler böyle sanmayın'' dedi fabrika müdürü. ''Her zaman böyle.'' Yemeğe özen gösterdiğini, günde beş altı defa meyve yediğini söyledi. ''Sağlıklı ölmek istiyorum'' dedi.

''Güldüm. ''Nasıl oluyor sağlıklı ölmek?''
''Rahat ölmek. Huzurlu.''
''Ve anlattı.
''Bir gece annem uyurken babam onu uyandırmış. Saat dört civarlarında. ''Uyan, seni öpmek istiyorum, ben öleceğim'' demiş. ''Annem, ''Delirdin sen. Uyu.'' demiş, sırtını dönüp uyumaya devam etmiş.

Biraz sonra kocasının tarafında herhangi bir hareket hissetmeyince doğrulup başını çevirmiş. Kocası sırtı yastığa dayalı, hareketsiz, oturuyormuş.

Yaşını sordum.

''Seksen yaşında. Annem de ondan bir yaş küçüktü. 1996 şubatında babam, kasımında annem gitti. Televizyonun önünde oturuyordu. Başı yavaş yavaş öne düştü. 1939'da nişanlanmışlar. 1940'ta evlenmişler. Elli altı yıl aşk. Şimdi Adana'da yanyana yatıyorlar. İkisi de öldükten sonra aşk mektuplarını bulduk'' diye devam etti.

Ellerini masadan kaldırdı. Sağ elinin parmakları sola, sol elinin parmakları sağa bakar şekilde birbirinin üstünde tuttu, mektup destesinin kalınlığının bir karıştan fazla olduğunu tarif etti.

''Mektuplar yarıya kadar normaldi. Gerisi belden aşağı. O kadar belden aşağı ki, bazılarını sonuna kadar okuyamadık. Kızımın elinden okumakta olduğu mektubu kapmak zorunda kaldım.''

Büyülü Düşünme Yılı

Fabrika ziyaretimden bir ay sonra tatil için gittiğim Londra'da bir kitap aldım. Adını Büyülü Düşünme Yılı olarak çevirebileceğim kitabı ünlü Amerikalı yazar Joan Didion yazmıştı.

Kitapta Didon, kocasının ani ölümünü izleyen yas ve yoksun bırakılmışlık yılındaki ruh halini anlatıyordu.Kitabın bir yerinde şu cümlelere rastladım.

"Ölüm ani veya bir kaza sonunda meydana gelmiş olsa bile, gelmeden geleceğini haber verir. Ne doktorları, ne arkadaşları, ne aile fertleri. Bir tek ölmekte olan kişi ne kadar zamanı kalmış olduğunu bilir."

O gün yemekten sonra arabayla İstanbul'a dönerken yol boyunca ölmeden önce eşini öpüp elveda demek isteyen adamın öyküsü bana eşlik etti. Aradan iki aya yakın zaman geçmesine rağmen sık sık aklıma geliyor ve öyle sanıyorum ki hiç unutmayacağım, çünkü bundan daha güzel bir aşk hikayesi duymadım.'' (Metin MÜNİR, Milliyet 29.01.2006)

Ben de duymadım böylesi güzel bir başlangıcı ve sonu olan aşk hikayesini... 2006'da okuduğum bu yazıyı hiç unutmadım, arşivimde öylece duruyordu. Şimdi bu yazı, buradan daha çok kimseye ulaşsın istiyorum. Başta bizim yazılarımızı okuyan, emekleri ve hakları bizde saklı Milliyet'in değerli yazı adamları (editörleri) olmak üzere herkesin bu yazıyı Milliyet'ten arşivine aktarmasını naçizane bir dilekle diliyorum. Başkaca da birşeyi buraya yazmayı, yazının verdiği duygu sarsıntısına zarar vereceği kaygısıyla uygun bulmuyorum. Gelecek yorumlara bırakıyorum görüş ve düşüncelerimi...

Yaşamların büyüsü; daha doğrusu sihiri var mı bilmiyorum, ama düşüneceğimiz böyle hayatlar olsun...

Fot.reyhanyuksel.wordpress.com

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..