Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

‘Atatürk'ü Koruma Kanunu’ varken böyleyse, ya olmasaydı?

‘Atatürk'ü Koruma Kanunu’ varken böyleyse, ya olmasaydı?
 



Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelir.

DP’nin iktidara gelmesiyle “mürteci”lere gün doğar, Atatürk heykellerine saldırılar artarak sürer. Hükümet, saldırıların önüne geçmek üzere 5 maddelik bir yasa (Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun) çıkarır. Yasa, 31 Temmuz 1951 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.

(DP, Atatürk’e saldırıları yasayla cezalandırma yolu seçmesine karşın, öte yandan Cumhuriyet’e, devrimlere karşı eylemleriyle çelişkiler içindedir.)

Bugün de “Atatürk'ü Koruma Kanunu” denen yasa, Atatürk’e yönelik sözlere/ eylemlere hapis cezası getiriyor:

Madde 1- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.


Görüldüğü gibi Atatürk’e “alenen hakaret”, sövme”; başkalarını “suç işlemeye teşvik edenler” de ceza kapsamına alınıyor

Yasanın ikinci maddesi, basın yoluyla işlenen suçlarla ilgili:

Madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır.

Yasanın 3. maddesi, Cumhuriyet savcılara “re'sen takibat”  yapma görevi yüklüyor.

*****

Son yıllarda AB, AB ayaklarına yatanlar, kamuoyunda "Atatürk'ü Koruma Kanunu’" diye bilenen yasadan hoşnut değiller; yasanın yürürlükten kaldırılması hararetle istiyorlar. Buldukları gerekçeleri de, “demokrasi”, “düşünce özgürlük” gibi çağdaş insanın savunduğu kavramlarla sığınarak ileri sürüyorlar:

Atatürk’ün yasayla korunmaya ihtiyacı yok!

Atatürk’ün yasayla korumak, düşünce özgürlüğüyle bağdaşmaz!

Cumhuriyet rejiminde kişiye özel  yasa olmaz!

Atatürk’ü koruma yasasına dayanarak insanları yargılamak, düşünce özgürlüğüyle bağdaşmaz!


Ve bir yığın laf!

Söyleyenlere bakarsanız, sanırsınız ki, Atatürk’ü yönelik saldırıları bunlar göğüslüyor. Hiç de öyle değil; yasa olmasa da, diyeceğimizi daha rahat diyelim peşindeler. Amaç, toplumu ileriye götürecek düşünce üretmek değil, eskiye özlemi dile getirmeden önce, eskiyi bir yana atan Atatürk’e, düşünce özgürlüğü kisvesiyle saldırmak.

Sıkışınca da, AB de Atatürk’ün yasayla korunmasını istemiyor, türküsünü çağırmak.

“Yasa, gerçekten, gerektiği gibi uygulanıyor mu?” sorunu aklından geçirenler olabilir.

******

Düşünce özgürlüğü kisvesine bürünenler, düşünce özgürlüğünü sadece kendilerinin, yandaşlarının, bağlı oldukları kesimlerin, istedikleri konuda konuşmaları olarak görüyor, bunu size/ bana dayatmak istiyorlar.

Kendilerine, ağababalarının eylemlerine yönelik söylemleri ise, “suç” olarak görür, hemen açık ya da kapalı işlem yapılmasını isterler. Ağzı laf yapan, eli kalem tutan, beyazcam gülleri, bülbülleri (bunlara liboş, yakala diyenler de çok) hemen piyasaya çıkar; beyin yıkmaya başlarlar. Öyle ki, AB sözcüleriyle aynı dili kullanırlar. Ya önce bunlar konuşur, AB sözcülerinden hemen destek gelir; ya da tersi olur.

Al gülüm, ver gülüm!

“Yurttan sesler korusu”, görevin çok güzel yapıyor; “sahibin sesi” oluyor.

*****

10 Kasım Perşembe...

Ceyhun Atuf Kansu’nun deyişiyle Kurtuluş Savaşlarının Babası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73. ölüm yıldönümü.

Eğitim alanında Atatürk adında anlamını bulan Atatürkçü düşünce, Atatürk Devrimleri yok sayılıyor. Hoş, yıllarca, özellikle de 12 Eylül’le birlikte yeni/ garip bir Atatürkçülük piyasaya sürüldü. Bu garip, garip olmakla kalmayıp Atatürk’ü, onunla bütünleşen düşünceyi yozlaştıran, “gardrop Atatürkçülük“ de diyeceğimiz bu eğilim, hep “sahte” kalmıştır.

Atatürk’e, onunla gelen cumhuriyet değerlerine saldıranlar, yasa olduğu için, bunu dolaylı yoldan yaptılar, yapıyorlar... Çoğu kez de hedefte İsmet İnönü oluyor. Zaten sıkışınca, Atatürk’e, Cumhuriyet’e değil; İsmet İnönü’ye, bir başka deyişle “Milli Şef” döneminden söz ettiklerini söylüyorlar.

İki yüzlülük başına almış gidiyor!

Söylenenlere bakın yeter!

Yutan yutuyor, yutmayanlara da kıs kıs gülünüyor.

Emperyalizme karşı savaşan, devrimci, Kurtuluş Savaşlarının Babası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyorum.

TURGUT ÇELİK/ Mersin (Geçici olarak İstanbul)





 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..