Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '08

 
Kategori
Hayvan Psikolojisi
 

"Baba Hindi"nin hazin hikayesi

"Baba Hindi"nin hazin hikayesi
 

glu..glu..glugulugluuuuu!...


Ertesi gün, yılın son günüydü. İstanbul caddelerindeki vitrinleri; simlerle,kokinalarla,yıldızlarla,yaldızlı kâğıtlarla,noel babalarla,kızaklı geyiklerle,karlarla,buzlarla, fiyonklu kutularla,minik ampullerle,"mutlu yıllar " "hoşgeldin 1990" yazılarıyla süslemiştik. Bizim telaşımız bitmiş, ışıklı dükkanların telaşı son raddesine gelmişti. Caddeler insan kaynıyordu.

Dolapdere'deki atölyemin giriş katının dibindeki camekanlı yazıhanede marangozla oturmuş,cin-tonikle haşlanan beynimi suluyordum. Önce paraya tamah edip vitrinini süslemeyen,sonra etrafındaki cıvıltıyı kıskanıp ufak tefek birşeyler almaya gelen esnaf oluyordu ama halâ...

Kapının önünden bir hindi sürüsü geçti...Önce önemsemedim ama sonra çırağı koşturup hindiciyi çağırttım. Biraz gırgır yapalım dedim, alacağımdan değil.

Hindiciye, "nereden geldin?" "sattın mı bari?"gibilerden geyik muhabbeti yaptıktan sonra,"kaça veriyorsun bunları?"dedim, "45 amma sana 40 olur." Ooo! Çok pahalıymış" filan diyerek adamı savdım. Bu arada kapıdaki sürüyü gören komşular da içeri doluşmuştu. Bazıları dışarıda hindileri dikkatle yokluyor, bazıları ellerine alıp,tek göz kapalı baş havada tartı yapıyordu. Birkaç şopar da sevmeye çalışıyordu. Sokaktan geçenler durup,"kaçaymış?" diye birbirlerine soruyordu. Dükkanın önü pazar yeri gibi olmuştu... Hindici kapıda biraz düşünür gibi yapıp, "kâr etmez ama hadi 35 ver!"dedi, "Yok, yok istemez !"dedim, gitti.

Az sonra yine geldi...
- İki tane al, 65!
- Ne yapacam iki taneyi? Ordu mu besliyoruz?!..
- Sen ne veriyorsun?
- İs..te..miyorum !
- Allah aşkına al bir tane, iş yok zaten!
Adam yapıştı, almaya niyetim yok ya!..
- 15 veririm ama baba bir şey olursa...
"20 ver tamam" dedi, gitti bir tane getirdi. Daha bakmadan,"Ne bu yahu, tavuk mu? Vereceksen doğru dürüst bir şey ver!" dedim. Çıktı,sürünün başı mı nedir kucağında kuzu gibi baba hindiyle geldi. Attı ortaya.. Verdim parasını gönderdim.

Baba hindi önce şaşkın şaşkın dolaştı. Hayatından memnundu sanki. Yukarıdan işçiler de inmiş, hayatta ilk defa gördükleri bir yaratık gibi seyrediyorlardı. O sırada müşteri geldi. Ayak altından kaldırttım. Çocuklar yukarıda çalıştıkları yere çıkardılar.

Hindiyi mindiyi unutmuştum... Ki, bir süre sonra aklıma geldi. Yukarı çıktım baktım; millet işi gücü bırakmış, hindiyle uğraşıyor. Hemen yazıhanenin üstündeki küçük mutfağa kapattırdım. Ürkek glugulular gittikçe yükseldi, feryat figana dönüştü. Baktım olacak gibi değil; çırağa "getir şunu, ben alıp gideyim bari" dedim. Beş on dakika geçti, çocuk gelmiyor. Kızıp bağırdım, çocuk indi.
- Oğlum niye getirmiyorsun iki saattir bekletiyorsun beni?
- Yakalıyamıyoruz usta, saldırıyor!
Çıktım yukarı, ustabaşı saplı süpürgeyle kapıda, diğerleri arkasında... Buzlu camdan hindinin gölgesi oradan oraya çığlık çığlığa çırpınarak uçuyor, duvardan duvara çarpıp duruyor. Bir ara sesi kesildi. Kapıyı yavaşça aralayıp baktım. Baba hindi dolabın tepesinde, kartal olmuş,bana bakıyor! "Çabuk yakalayın şunu!" deyip, indim. Yukarda bir patırtı, bir gürültü...Neyse,yakalayıp getirdiler,harpten çıkmış gibi! Ben de tırsmıştım, bir bezle sarıp sarmalatıp çağırttığım taksiye bindim. Hindi kucağımda, sadece kafası dışarda. Sıkıca sarılmışım, aman kaçmasın mahfolurum!..

***

Hanım camdan görmüş, koltuğumun altında ne var? Merakla merdivenlerin başında bekliyor. "Bu nee?" falan derken, hemen içeri dalıp vahşiyi banyoya kapattım. Çocuklar deli gibi sevindiler !..Banyoya girip çıkıp, hindiyle haşır neşir oldular. Hayvancağız bitkinlikten herhalde, saldırganlıktan vaz geçmişti.

Oh bee!..Dolaptan rakıyı alıp oturdum. Bir kadeh içtim, gerginliğim geçti. Tabaklar yerleşirken sorgulama başladı:
- Ne yapacağız bunu?
- Yarın akşam yiyeceğiz.
- Kim kesecek?
Hayatta yapacağım bir iş değil ama zaten dükkânda yükümü aldığımdan, yiğitçe ve rahatça salladım:
- Been...Ben keserim!
- Sen mi? Hadi yahu atma!
- Ooo!.. Çocukken bile annem hep bana kestirirdi tavukları...
İkinci kadehi doldururken düşündüm; hakikaten kim kesecekti? Dur bakalım, bir kaç kadeh daha içersem... Belki!
- Ne zaman keseceksin?
- Sen merak etme karıcığım. Yemekten sonra keserim.
- Tüylerini kim yolacak?
- Ben yolarım!
Çocuklar da oturdular sofraya. Yemeklerini yediler. Hanım onları yatırıp geldi. Hindi de yavaş yavaş glugululara başladı. Hanım,"haydi, kes!" diyor, benim yemem içmem bitmiyor. Gece oldu, hanım gözünü dikmiş bakıyor. Sonunda akıl ettim; "içkiliyken kesilmez, günahtır. Sabah hallederim." dedim. Yattık..

Babanın sesi gittikçe yükseliyor. Dişilerini mi arıyor ne? Hanım uyuyamıyor, mızmızlanıyor. Geceyarısı kalktım, attım hayvanı balkona. Döndüğümde uyumuş. Gelgelelim bendenizi uyku tutmaz. Hindi avazı çıktığı kadar bağırıyor. Apartman değil, bütün mahalle ayağa kalkacak. Komşular gelip kapıyı çalacak diye ödüm kopuyor! Sabah, güneş doğmadan sessizce giyindim. Kapıyı yavaşça çekip, aşağı indim. Karşı kaldırıma geçtim. Bizimki balkonda pehlivan gibi dolaşıyor, narası sokaktaki apartmanlarda yankılanıyordu. Sabahın körü, yol bomboş. Komşunun teki camı açıp küfürü basacak. Korkudan öleceğim. Nihayet bir taksi göründü. Hemen bindim ve olay mahallinden ardıma bakmadan kaçtım!

***

Erken olduğu için dükkânı kendim açtım. İşçiler geldi. Telefon çaldı."Yenge arıyor" dediler.
- Ne oldu, niye kaçtın, ne yapacağım ben şimdi?
- Yok canım, ne kaçması! Üstüm başım kanlanır, müşteriyle randevum var. Ayıp olmasın dedim.
- Peki kim kesecek bunu, bağırıp duruyor?!!
- Kapıcıya söyle kessin. Anadolu çocuğu,alışkındır.
- Peki!!! Alacağın olsun senin!

***

Akşam eve geldiğimde, baba hindi fırında nar gibi kızarıyordu..
- Bak karıcığım abarttığın gibi değilmiş.
- Sen öyle zannet!
- Ne oldu ki?
- Kapıcıyı kan tutarmış. Daha söylememle düşüp bayıldı! Konu komşu, zor ayılttık.
Ara tara, bizim hindiyi kesecek bir babayiğit bulamamışlar. En sonunda zemin katta oturan 80 yaşındaki komşumuz Hasan amca duymuş ta çıkmış, kesivermiş. Allah gani gani rahmet eylesin, Hasan baba!
O günden beri, daha bu yılbaşı hindi dolması yaptım. Marketten aldım tabiii...Hey gidi, baba hindi!..

 
Toplam blog
: 288
: 1185
Kayıt tarihi
: 18.01.07
 
 

Kendi halinde yazar, çizer, çapraz bulmaca çözerim. İki yüzyıl, bir binyıl gördüm. En sevdiğim hoca ..