Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '08

 
Kategori
Sinema
 

'Babam için'

'Babam için'
 

Filmin afişi


Üç kez seyrettim. Her seferinde sorular yumağı içinde bir isyan dalgası, hüzün, bir damla göz yaşı...

Anlatılmaz, seyredilir...

Adı:
'In the name of the father'- Babam için

1993 yılı yapımı bir eser. Gerry Conlon'ın ocak 1991 'de yayınlanan otobiyografik kitabı 'Proven innocent (ispatlanmış masumiyet)' dan uyarlanmış.
Yönetmeni Jim Sheridan.
Daniel-Day Lewis, Emma Thompson ve Pete Postlethwaite baş rolleri paylaşıyor.
Aynı yıl en iyi film Oskar'ı için aday gösterilmiş, en iyi film olmamış ama 6 dalda oskar kazanmış.

Filme gelince...

Sıradan bir Londra akşamında bir 'pub'ı darmadağın eden vurucu patlamayla başlıyor her şey. Patlamada masum insanlar ölüyor, dehşet tüm ingiltere'de yankılanıyor. IRA'nın sorumlu olduğu biliniyor. Kanayan Kuzey İrlanda yarasının ve toplumsal intikam duygusunun yoğun atmosferinde patlamanın sorumluları buhranlı bir çabayla aranıyor. Arayışlar sonuç bulmadıkça toplumsal vicdan daha da canavarlaşıyor, ve tabii çok geçmeden 'katiller' 'bulunmak' zorunda kalıyor.

'Sorumlular' suçlarını çok da nazik olmayan yöntemlerle de olsa 'itiraf ediyor'.
O 'sorumlular' ki yine nazik olmayan yöntemlerle 'suç ortaklarını' da bir bir eleveriyor. Elevermediklerini de yetkili makamlar bir bir 'yakalıyor'.

Elebaşları Gerry Conlon;

Belfast'ta serserilik ve hırsızlıktan başka bir şey yapmayan Gerry'nin suç ortakları ganyan bayii olan 'kurye' babası, bulaşık eldivenlerinde patlayıcı madde izlerine 'rastlanan' 'bomba yapımcısı' yaşlı teyzesi, 14-15 yaşlarındaki kuzenleri ve en az kendisi kadar serseri ve zavallı olan eski arkadaşları olarak 'tespit ediliyor'. İşlemedikleri bir suçla, verilmiş bir kararın yargısı nasıl olursa o şekilde yargılanan bu insanlar, suçlu bulunup yıllar yılı hapiste yatmak zorunda bırakılıyor...

Film masumiyetlerinin yıllar sonra ispatlanışını işliyor; ama başka vurucu ifadeler de akıp gidiyor dakikalar boyunca:

Bir babanın oğluna olan sevgisinin derinliğini, oğulun babasına duyduğu hayranlık ve nefret arası duygu gerilimlerini, kendi sorumluluğunu almaktan korkan serseri gencin nasıl kahramana dönüştüğünü de izletiyor.
Bununla da kalmıyor;
en ağır çıkmazlarda bile adaletin yerini gelmesi için bir yol bulunabileceğini, bu uğurda savaşırken 'iyi adam'la karşılaşmanın ne büyük bir şans olduğunu, ve bir kez savaşmaya başlanırsa o 'iyi adam'la mutlaka buluşulacağını düşündürüyor...

Dakikalar geçtikçe seyredenin kafasında bir isyan, hüzün, vicdan karmaşası...Bir damla göz yaşı...Bir soru yumağı oluşuyor:

'15 yıl sonra yerini bulan adalet?'

'Ya hiç yerini hiç bulamayan adalet?...''

'Sorumlular?'

' Dünya adil mi ki..?'

Ben üç kez seyrettim.

 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..