- Kategori
- Ankara
"Başkent" Ankara'yı gözden mi çıkardınız?

Başkent' i gözden mi çıkardınız ki, aylardır geliyorum diyen susuzluğa karşı bir önlem alamadınız?
Kapımızı çalan "susuz yaz" bile değil; Belediyenin açıklamasına göre "en fazla 5 ay" susuzuz! Yani kışa erişecek yaşanılacak bu büyük sıkıntı...
Yolsuz kalmıştık, şimdi de susuz!
Öyleyse sorulacak tek ve yalın soru bu yazının başlığı gibi olabilir.
Bunun doyurucu bir açıklaması da nasıl yapılır bilemiyorum.
Dünya çapında bir başkent... Küresel ısınma her yerde. Ama dünya kentleri arasında sanırım bir tek Ankara'da böylesine kapsamlı bir kesinti planlanmış durumda.
Kesinti "planlayan" anlayış, su rezervlerini, aylar itibariyle yağış kesitlerini ve İzlanda arkasından gelip Kuzeyden inen bulut akımının bu sene yurdumuzu teğet geçeceğini neden önceden saptamaz. Neden önlemlerini almaya, sadece bir tek gün kar yağışı gören bu kentte aylar önce başlamaz. Teknoloji nerede yerel yönetimler nerededir?
Çok açıktır: "su" yoksa; hayat yoktur. İnsan vücudunun bile dörtte üçü sudur. Okulları, hastaneleri, iş yerlerini, terminalleri, toplu taşıt araçlarını, gıda üretim ünitelerini bir düşünün. Herkesin bidon istifleyecek, onu kullanacak kudrette olamayacağını bir düşünün! Nasıl da dayanılmaz bir tablodur, değil mi? Yaygın ve salgın hastalıklara davetiye çıkaran...
Ortada elbet Allah vergisi ama daha çok kul yapımı bir doğal afetle karşı karşıyayız. Şimdi "suyun aktığı yerlere bakar kalmamak" için Kızılırmak'tan su transferi için borular döşenmekteymiş... Melih Gökçek'in açıklamalarından anlıyoruz ki; Başkent'e o suyun ulaşması ayları bulacak. Ağaçlar, bahçeler o arada kuruyacak!
Kızılırmak projesinin yerine Gerede yataklarının kullanılmasının daha avantajlı olduğundan söz etti eski Belediye Başkanı Murat Karayalçın. Belki öyle ya da böyle ama Başkent'in susuzluğu gerçekten ürkütücü boyutlara tırmandıktan sonra aklımız başımıza geliyor sanırım. Karayalçın'ın da vurguladığı gibi yaşanılacak olan "plansızlığın" bir sonucu. Yoksa bu tablo bu kadar ağır tanımlanmayabilir ve yaşanmayabilirdi.
Ancak bu tablo daha genel bir tablonun sonucudur. Alt yapyı bir kenara iten ve üst yapıya, o da sadece görsel yatırımlara önem veren bir anlayış ve onun beslendiği ve iştahını kabarttığı bir populizmin sonucu. Gündelik yaşamında, "tasarruf" kavramını neredyese unutan bir tüketim toplumunun da doğal hasılatı belki de...
Ne diyelim: tam bir neden-sonuç ilişkisi...
Ama şu nihai gerçektir: Ne Başkent Ankara ne de hiç bir beldemiz ve insanlarımız bu yüzyılda böylesine bir ilkelliğe layık değildir.