Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '14

 
Kategori
Öykü
 

"Ben alıştım Hakim Hanım"

"Ben alıştım Hakim Hanım"
 

''BEN ALIŞTIM HAKİM HANIM''


Bir sürü mahkeme salonunun giriş kapılarının bulunduğu koridor oldukça kalabalıktı. Yan yana dizilmiş banklarda oturan insanlar mübaşir tarafından salona davet edilmeyi bekliyorlardı. Orhan uzun zamandır ruhuna yerleşen sakinlikten olsa gerek, mahkeme salonunun tam karşısına oturmuş durmaksızın mahkeme salonunun kapısına bakıyordu. Sonunda mübaşir onun ve eşinin ismini okuyunca silkindi, etrafına bakındı ama eşi yoktu daha ortalıkta. Yürüdü mahkeme salonundan içeri girdi. Hâkim orta yaşlarda bir bayandı ve başı önünde dosyalarına bakıyordu. Başını kaldırım Orhan’a baktı,

-Eşiniz nerde, gelmedi mi?
 
-Dışarıda görmedim hâkim hanım.
 
-Tekrar çağır bakalım mübaşir. Elif hanım buradalar mı?
 
Mübaşir salona açılan kapıyı açtığında Elif kucağında bebekle tam karşısında bekliyordu. Mübaşir içeri aldı Elif ve bebeğini. Yaklaşık iki yıldır bebeğini göremeyen Orhan bebeklerinden gözünü alamıyordu. İçinden ne kadar da büyümüş diyordu kuşkusuz. Ya da kokunu nasıl özledim diyordu. Hâkim hanım gözlüklerinin üzerinden sinsice bir bakışla Orhan’ın içinden geçenleri yüzünde yakaladı ve gülümsedi.
 
-Mahkememiz Elif hanımın boşanma talebi üzerine boşanma talebini karara bağlamak için toplanmıştır. Biliyorsunuz aile kurumu bir devletin en küçük kurumudur ve bu küçük kurumun sağlıklı işlemesi o devletin sağlıklı işlemesinin kuralıdır. Mahkemeye başlamadan önce tekrar iki tarafa da sormak istiyorum. Sayın Elif Hanım, hâlâ eşiniz Orhan beyden boşanmak istiyor musunuz?
 
-Evet efendim.
 
-Peki, Orhan Bey, siz eşinizden boşanmak istiyor musunuz?
 
Mahkeme salonu uzun bir sessizliğe büründü, gözleri yerde olan Orhan başını kaldırıp çocuklarına baktı. Sonra hâkime dönüp baktı, öylesine derin ve suskundu ki bakışları. Hâkim hanım dayanamayıp tekrar sordu.
 
-Eşiniz Elif hanımdan boşanmak istiyor musunuz Orhan Bey?
 
-Evet efendim.
 
Hâkim hanım önce Elif’e sonra Orhan’a uzun uzun baktı.
 
-Orhan Bey eşinizden boşanmak istediğinize emin misiniz gerçekten?
 
-Evet, efendim; eminim.
 
-Elif hanım boşanma gerekçeniz olarak şiddetli geçimsizlik belirtmişsiniz ve şahitler göstermişsiniz. Şahitleriniz neden mahkemeye gelmedi bir fikriniz var mı?
 
-Bilmiyorum efendim, dün tekrar hatırlattım şahitlerime ama sanırım işlerinin yoğunluğu dolayısı ile gelemediler.
 
-Pekâlâ, Elif hanımın şiddetli geçimsizlik talebine ne diyorsunuz Orhan Bey?
 
-Elbette bir bildiği vardır efendim, evlilikler karşılıklı sevgi ve çokça saygı ile yürür. Ve o evliliklerin çocukları kuşkusuz topluma yararlı çocuklar olur. Bir evlilikte sevgi ve saygı tek taraflı bir ilişki üzerine yığılmaya başladı ise o evlilik zaten çürümeye başlamış ve ayakta zor duran bir ağaçtan farksızdır. Ben eşimin anne evine dönmesinden sonra tekrar tekrar kendisine gittim ve eğer bir suçum varsa kendisinden özür diledim. Hatta araya ilişkimizi düzeltebilecek dostlarımızı koydum ve evliliğimizi rayına oturtmaya muvaffak olamadım. Geçen zaman içinde çamaşır yıkamayı, bulaşık yıkamayı, çamaşırlarımı ütülemeyi öğrendim. Ben bunları yapabilecek bir insan hiç değildim hayatımda. Kariyerimde bir bölge müdürlüğü atanmamı eşimin ruhumda yarattığı olumsuzluklar sebebi ile boşa harcadım. Biraz daha evliliğimize inanıp yanımda yer alsaydı, anne evine gitme sebebi olan parasızlıktan belki de kurtulacaktık. Ama olmadı, sanırım bana olan sevgisi eksildi. Yaşadığım son iki yılda en önemlisi sevgiye ve aşka olan inancımı kaybettim. Artık en azından sevgiye tekrar inanabilmek için uzun bir zamana ihtiyacım olacak. Eşim kuşkusuz aradığı sevgiyi bir başkasında bulmuş olabilir onu bu yüzden asla kınamıyorum. Hayat sevgisiz yol alamaz, bana bir yol gösteren ileri yaşamımda muhakkak olacaktır. Ama bundan sonra her sevgiye kuşku ile yaklaşacağımdan eminim. Sizden bizleri boşamanızı ve ben ruhumda açılan bu derin yarayı iyileştirinceye kadar çocuğumuz Cennet’i eşim Elif hanım’a vermenizi istiyorum. Eşimin tazminat talebi varsa elimden geldiğince karşılamaya hazırım. Toplumumuzdan ben adıma evliliğimizi yürütemediğim için özür diliyorum efendim. Başka bir sözüm yoktur.
 
Hâkim hanım Orhan’a uzun uzun baktı. Kafası allak bullak olmuş, hayatında bu kadar zor bir duruşma yaşamamıştı belki de. Elif’e dönüp,
 
-Orhan Beyin söylediklerinizi duydunuz Elif hanım, halâ boşanma talebinizde ısrarlı mısınız?
 
-Evet efendim.
 
Yaz kâtip efendi, tarafların boşanmasına; çocukları Cennet’in Orhan Beyin sağlık durumu düzelinceye kadar Elif hanım tarafından bakılmasına. Tazminat talebi olmadığından ancak mahkememiz tarafından Orhan Beyin her ay yedi yüz Türk lirası çocuğun bakımı için Elif hanım’a verilmesine, Elif hanım başka biri ile evlendiğinde çocuğun; sağlık durumu düzelmiş ise Orhan Beye verilmesine, eğer Orhan Beyin sağlık durumu düzelmemiş ise çocukları Cennet’in Çocuk esirgeme kurumuna verilmesine karar verilmiştir.
 
Hâkim hanımın gözlerinden iki damla yaş yanaklarına düşerken belki de bilmeyerek kalemini kırdı.
 
-Orhan Bey siz içeride kalın biraz, diğerleri mahkeme salonunu boşaltsın.
Mahkeme salonunda sadece hâkim hanım ve Orhan Bey kaldı. Hâkim hanım Orhan’a dönüp,
 
-Son günlerde evimizde bir sessizlik var Orhan Bey, daha doğrusu doğru düşünebilen ve düşündüğü güzellikleri paylaşabilen dostlarımız oldukça az. Lütfen bizim Aile dostumuz olup bizimle bundan sonraki yaşamınızın bir kısmını paylaşma inceliği gösterir misiniz?
 
Orhan ayakta öylece kalakaldı, gözlerinden akan birkaç damla gözyaşı dudaklarından çenesine inerken;
 
-Tabi efendim, çok memnun olurum. Ev yemekleri yemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki.
 
(Hikayeyi ben kendi kafamda tasarladım, doğrusunu isterseniz bugüne kadar da hiç bir boşanma davasına da girmedim. Yazdığım olaylar tamamen kendi hayal ürünümdür. Eğer yanlış bir şey yazdıysam özür dilerim)
 
Mehmet ÖZCAN
 
Toplam blog
: 57
: 222
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Emekliyim, köpekleri çok severim. Fotoğraf ama anlam saklayan fotoğraflara bayılırım. Yazmak uzun..