Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Beni bu şehirde ıssız bırakma.."

"Beni bu şehirde ıssız bırakma.."
 

Daha pemperşe bile değil, eve gelince yorgun hissettim kendimi. İş çıkışı hani beş dakkada ulaştığım evime. Yürüyüşe çıksam mı çıkmasam ikircikliğinde oyalandım bir süre ama biliyorum ki ne kadar yorgun olursam olayım mavileri yüreğime katmış, "iyi ki yürüdüm" duygusuyla döneceğim.

Daha fazla oyalanmadan hazırlandım sonra, yeterince geç kalmıştım zaten. Ve ne zaman köşeyi dönüp deniz kıyısına doğru yol almaya başladım, ne zaman müziğin nağmeleri sokağın gürültüsüyle arama girdi; "beşinci şarkı benim olsun" diye düşündüm ve ille de ne zaman buluştuk onunla bilmiyorum.

İlk şarkı çıktığında o çok sevdiğim şarkının hemen ondan önceki şarkı olduğunu düşünüp hayıflandığımı anımsıyorım sadece. Sonra, onun kıyısında yürürken, ikinci, üçüncü.... derken umursamadım o şarkının geride kalmış olmasını. Ve güldüm kendi kendime "duygusal balıkım"lıktan sonra bir bu eksikti!.. Şansıma deyip de kendim mi sıralayacaktım şarkıları ki kısaca "hileci balık" mı olacaktım?

Gülüşümün ardı sıra bıraktım kendimi denize... Müthişti!.. Kara bulutlar, griler, arada yüzüme düşen damlalarda maviye dönüşüyordu. Ve deniz masmaviye kesmişti. "Ne mavisi, gri, gıpgri hatta siyah körfezin rengi" diyenlere inanmayın, doğruyu söylemiyorlar. Vallahi de billahi de maviydi!.. Hem de masmavi.

Mavilere dalmışken, işte beşinci şarkı diye kulak kabartmamla şarkının tınılarını duymam bir oldu; yüreğim ışıdı; oydu! Geçti sandığımdı.

"Üzerler bizi kırarlar bizi korkma yıkamazlar

Konuşurlar uğraşırlar ama ayıramazlar

Seni gördüğüm gün yandığımı anladım

Gözlerine baktığımda ölüyorum sandım

Zamansız bırak yanıtsız bırak

Beni bu koca şehirde sensiz bırakma

Beni bu koca şehirde yalnız bırakma" *

Ne o, hani önemsizdi? Başka şarkı da çıksa olurdu. Yok şarkını da mı sen seçecektin? O keyifle aradım iki günde bir aramaya gayret ettiğim arkadaşımı. Aslında her gün arayacğım, sabrediyorum; Memedime karaciğerini veren arkadaşımı. "Hastanedeyiz, az sonra ararım" demez mi!.. İşte o on iki dakka evet sadece o on iki dakka kara kapkaraydı deniz!.. Yalanım yok, sadece o kadar!..

Ve gülümseyen sesini duyduğumda her şey beklediğimden, beklediklerinden de iyiydi. Yok doku reddiymiş, biilimsel olarak olurmuş, muş da muş!.. "Seni almış Memedim, karaciğerini mi kabul etmeyecek" dedim; eşi; Zehramdı karşımdaki, bastı kahkahayı!..

Kahkahamız mı kıskanıldı ne, bir gök gürültüsü, bir şimşek gümbür gümbür yağdı yağmur ve birden farkına vardım ki, iliklerime kadar ıslanmışım; masmavi olmuşum... Vallahi!.. Usul usul yürüdüm, eve gelmişim... Böyle de oturulmaz ki, aynada gördüm bir ara kendimi saçlarım kupkuru. Saçlarım kupkuru?.. Az önce gümbür gümbür yağan yağmurların altındaydım ben, şimdi girdim içeri. İyi de beni sırılsıklam ıslatan, masmavileyen yağmurlar nereye yağmıştı sahi?

"Zamansız bırak yorumsuz bırak"
Beni bu koca şehirde ıssız bırakma..
 

*Yine, insanın yüreğine hem de gürül gürül yağmurlar yağdıran bir Nazan Öncel şarkısıydı şansıma çıkan.

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..