Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayata gülümseyerek bakmak; mutlu olmanın diğer yolu

Hayata gülümseyerek bakmak; mutlu olmanın diğer yolu
 

Mutlu olmanın bir yolu sevmek sevilmekse eğer diğer yolu da hayata gülümseyerek bakmak diyorum.

Bir tebessüm tüm dünyayı dolaşır demişler de bir takım büyükler, büyük şehrin kaosu, açmazları ve can sıkıntıları içinde kaçımız hayata iyimser bakıyoruz ve gülümseyebiliyoruz? Her şeye gülümseyerek bakmak hem hayata yenik düşmemek adına hem de sağlığımız adına gerekli, ancak tabii ki başarabilene. Üstelik tebessümün bulaşıcı olduğunu her fırsatta bir yerlerde okurken, bunun da günlük yaşamımızda sağlamasını yapmışken yine de her şeye, her probleme celallenip duruyoruz.

Geçen gün Kadıköy’ün o telaşlı kalabalığının içindeyken yanımdan yöremden gelip geçen herkesin yüzlerine dikkatle baktım. Herkeste bir ciddiyet, bir suratsızlık, hoşnutsuzluk hatta nefret ifadesi vardı. Hatta vapurda da öyle. Herkes abus bir çehreyle hiç konuşmadan ya dalmış uzaklara, derin derin düşünüyor, ya da gazetesini okuyor. Tek tek baktım hiç biri gülmüyor konuşmuyordu. Bazen çift halinde oturanlar birbirleriyle konuşuyor sessizce, hatta birileri de tartışıyordu.

Trafikte de öyle. En ufak hataya sinirleniyor sürücüler, herkes barut fıçısı. Hemen parlayıveriyorlar. Ya en galiz küfürlerin bini bir para kavga kıyamet ya da camdan sallanan el kol işaretleri her yerde. Herkesin işi acele, birbirlerinin hakkını gasp etme peşinde. Ya ben önce gireceğim diye arabasını araya sokma derdinde, ya hemen sollama derdinde ki gidebileceği on metre ya var ya yok o trafik sıkışıklığı içinde.

Bir sakin ol diyesi geliyor insanın, bir etrafına bak güzellikleri gör, neyin acelesi bu böyle. Biraz yavaşla, soluklan, nefes al.

Koştura koştura bir yaşam, geçtiği yerleri görmeden bakmadan sadece yetişmeye çalışmak, sabah evden işe yetişmek için fırlamak, akşam trafiğe takılmadan eve gidebilme telaşı, üst üste otobüslerde yer bulma sıkıntısı, bütün gün perişan olmuş ayakların daha da çok inlemesi. Emin olun eviyle işi arasında her gün geçtiği cadde ve sokaklarda ne var ne yok bakmadan görmeden aynı caddeleri arşınlayan insanlar var.

Halbuki gülmek, hayata gülerek bakmak vücudun bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Gülme ve kahkaha insan beyninde doğal morfin yerine geçen endorfin üretiyormuş. Endorfin ise morfinden çok daha güçlü ağrı kesici özelliği taşıyor. Gülmenin strese karşı en iyi ilaç olduğunu söylüyor hekimler.

Gülünce anti-stres hormonlarının aktif hale geldiği ve vücut direncinin arttığı bilimsel olarakkanıtlanmış bir gerçekmiş. Öfke ve kin duygusu bağışıklık sistemini zayıflatıyormuş. Neşeli ve bol kahkahaatan kişilerin ise bağışıklık sistemi daha kuvvetli imiş. Tıp bugün, kişiyi yıpratan, yaşlandıran, hatta hasta eden, stres hormonlarının varlığını tespit etmiş; içten gülüşün şifa verici, gençleştirici, dinç ve sağlıklı tutucu enzimler salgıladığını ilan etmiş.

Ayrıca ne demişler ”Bir kahkaha, bir kilo pirzolaya bedeldir.” Eskilerin söylediği bu söz şimdi tıp araştırmalarının gerçeği olmuş. Üstelik sürekli gülümseyen insanların somurtanlara oranla daha çok sevildiğini, içten gülümseyenlerin yüzlerinde güller açtığını ve her daim genç kaldıklarını da görüyoruz.

Hakikaten şer ve abus suratlı bir insan da sevilmez ki. Yanına bile yaklaşılmayı sakıncalı buluyor insan, rahat olmuyor yanında. Fren mesafesi koyuyor bilerek onunla arasına. Aslında kendi de iç dünyasında rahat değildir baksanız. Dünyaya matem tutar gibi kederli bakar.

Bazı kimseler somurtmayı ciddiyet olarak algılıyorlar. Gülmeyi ciddi insanlara yakıştıramıyorlar. Aklı başında, vakur, oturaklı kişiler saygınlıkları azalmasın diye gülmeyi yasaklamışlar sanki kendilerine. Kendileri gülmediği gibi gülenlere de kızarlar. Hatta bazıları da gülmeyi kadınlara has bir şey olarak görür ve gülen kimseyi de çok kaba biçimde uyarırlar; “Karı gibi gülme!” Ne kadar banal ve aşağılayıcı bir söz. Halbuki erkekler de kadınlar da istedikleri zaman gülerler de, ağlarlar da.

Bir Çin atasözünde şöyle denmiş; “Güler yüzlü olmayan dükkan açmamalı“.

Bir araştırmada, somurtan insanların yüzleri, tebessüm eden insanlara nispeten, daima daha erken ve daha fazla kırışır diye okudum. Gülerken 15 kasımız birlikte çalışıyormuş. Gülümsemek için 14 kalori, kaşları çatmak içinse 72 kalori gerekiyormuş. Bu da demek oluyor ki biz kadınlar için estetik takıntımızda güzel bir ayrıntı daha.

Demek ki sağlık için, yaşamımıza sekte vuran stres için ve güzel kalmak için gülmemiz lazım. Hayata daha mutlu bakmak ve yaşamı güzelleştirmek için haydi gülelim. İnanın tebessüm etmek somurtmaktan daha kolay.


Şükran Demirtaş

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..