- Kategori
- Aile
“Bezdim bezdim bezdim!”

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR.
Nesillerin, kendilerinden önceki zamanın insanlarından farklı oluşlarına ilgi duyarım.
Espri yetenekleri, bakış açıları, fikirleri ve ifade şekilleri ilginç gelir. Bazı anlayamadığım, çözmek için kafayı yorduğumda olur. Severim onlarla sohbeti, kendimce de tartışmayı. (Haklı ben olurum. Anne olmaktan)
Çaresiz boyun büktükleri de olur, amaçlarına ulaşmak için diretip zembereği boşalttıkları da. Kaçın, işte o an, yanımda kimse kalmasın. Keşke ki ben de kendimi terk eyleyebilsem. Kontrolümü kaybetmekten nefret ederim. Kontrolsüzce ağzımdan çıkan kelimeleri yeniden düşünüp, aklıma getirdikçe de kendimden içim sıyrılır. Kötüdür, yaşayanlar bilir.
Akşam yemeğinden sonra, artık işleri biter ve küçük adam yatar. Bu saatlerde günün muhasebesine ve kendime ayırdığım zamana ermiş olurum.
Çayımı alıp, balkona doğru seyirtirim. Kimseyi rahatsız etmemek için ışıkta yakmadan. Karanlıkta, kendimle baş başa zamanlara. İlk anın şaşkınlığını atan gözlerim, karanlıkla barışır. Hatta, siyahla dinlenir. Karşıda köprünün renkli ışıklarından bir kuşak. (Şükür, çok uzak olduğu için gözlerimi bellemez.) Yanıp söner. Ay, sağ tarafımdan yükselmiştir, yeni ayın ilk günleriyse diyecekte yoktur keyfime.
İşte böyleee. Başlar bir hesaplaşma. Kendi kendimle konuşmalar. Kesmez beni, Allah’la konuşur. Kimi zaman, dileklerimi kabul etmesi için yalvarır. Kimi zaman, zorda kaldığım anlarda sunduğu kolaylıklar için şükürler. Kapatırım gözlerimi, ayakları koltuğa uzatıp, yakarım sigaramı.
Evet, kış aylarında zordur. Balkon soğuk olur. Ama, çözdüm ben o işi de. Küçük bir sıcak su torbam var, dolduruyorum içini, üstüme kalın bir üstlük. Deymeyin bana.
Yine, böyle bir akşamdı. Tencerelerle olan savaşı bitirmiş, kat kat olan tırnaklarıma limonlu tuz sürüp balkona çıktım. Çıkmadan önce, Arda’yı karşıladım, her akşam olduğu gibi, öpüp koklaştık.
“Yemek ısıtıyorum kuzum” “Yok, anne aç değilim.” Durur muyum? Asla, gidip dolma tenceresini çıkartıp seslendim “Kabak ve biber dolması vaaar, hangisini yersin.” Cevap gecikmedi “Kabak olsun, üçtaaneee”
Tencereyi açmamla şok ve yine şok. Bir adet kabak dolması, biber dolmalarının arasından sırıtıyor. Amaaan, koydum üç dolma, biri kabak, ikisi biber. Yemek ısındı, balkona gidiyorum, kapısını açtım Arda telefonda mektup durumları. Ay başında fatura gelince aynı muhabbet “Valla baba ben konuşmuyorum” Len kim konuşuyor. Gözüm görmese yiyeceğim. Neyse, işaret ettim balkonu. Tamam, her şey hazır.
Şimdi balkondayım. Storlara bakıyorum, bir hoş duruyorlar. Temizliğe gelen hanım iplerini karıştırmış, bağlayamayınca da kendine has bir tarzla çapraz askı yapmış. Pes, hiç aklıma gelmezdi. Hep öğrenecekleri oluyor insanın.
Hesaplar, şükürler, dilekler. Yakarmalaaaar. Tam huşu içinde sigaramı yakmışım. Arda hırsla balkon kapısını açınca neye uğradığımı şaşırdım.
Çocuklar küçükken, birbirlerinin cinsiyetlerini merak eder de, tam iş üstündeyken kapıyı bir ebeveyn açınca ne olduklarını şaşırırlar. İşte öyle oldum. Bir suçluluk hali sormayın gitsin. Çabuk toparlandım. Söze fırsat vermeden Arda söylenmeye başladı “Sana, kabak dolması dedim. Biber koymuşsun. Yemem ben onları.”
Derin bir nefes, bin den geriye say. “Kuzum, dışlarını ayır. İçlerini ye. Hepsinin içi aynı harçtan yapıldı.” Söylenerek mutfağa gitti. Sigarayı küllüğe, su torbamı kanepeye şefkatle yerleştirip bende peşinden.
Mutfak kapısında, az önceki sakinleşme çabalarımın yararı olmadığını anlayacağınız bir nida, kontrolsüzce ağzımdan döküldü “Bezdim, bezdim, bezdim. Arda, bezdim oğlum.” Avaz avaz bağırıyorum. Gecenin körü, kontrolümü kaybetmişim. Kendime ayırdığım zamanın katledilmesi ve yorgun beynimi dinlendirme çabalarımın yarım kalması beni bir canavar yaptı.
Arda, baktı. Garip bir sırıtma var yüzünde, ben çıldırıyorum. “Ben de süngerdim, anne” dedi.
Anlayamadım, yorgunun, o gülüyor. “Ne diyon oğlum sen? Çizdin mi?”
Yok, “Sen, bezdim dedin, bende süngerdim dedim” Bunlar böyle işte. En olmaz zamanlarda, insanı kopartıyorlar. Başladık gülmeye. Savaş döndü komediye.
Yazının başında da ifade ettiğim gibi, çok zekiler ve farklılar. Her kuşak diğerinden daha da parlak zekalı.
“BEZDİM, BENDE SÜNGERDİM” Hadi, itiraf edin. Güzel espri değil mi?
Sağlıkla ve mutlu kalın 01/12/2011
Gülay Mustafaoğlu