Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '21

 
Kategori
Kitap
 

"BİR BÜROKRATIN GİZLİ DEFTERİ"

              "BİR BÜROKRATIN GİZLİ DEFTERİ" veya ROL MODEL BİR BÜROKRAT 

Nar Tanesi Gülizar” romanıyla tanıdığımız Atilla Gülsar, bu kez “Bir Bürokratın Gizli Defteri” adlı anı türünden kitabı ile okuyucu karşısına çıkıyor.  Gülsar, romancı kimliği ile bürokrat kimliğini birleştirerek, hikâye tadında ve bir solukta okunacak bir eser kaleme almış. 

Kitap, bu haliyle “anı” türüne yeni bir soluk getirmekle kalmıyor, aynı zamanda yeni bir perspektif de kazandırıyor. Yani kurmaca tadında bir gerçeklikle çıkıyor karşımıza. Çünkü yazar, gerçek hayattan parti, siyasetçi, şehir, kurum, STK yöneticileri ve diğer kişilerin isimlerini doğrudan vermenin yanında, aynı zamanda da edebiyatın ruhları okşayan anlatım özellikleriyle sıcak ve duygusal bir hava katıyor eserine. Örneğin: “Bazı yaşanmışlıklarımız da vardır ki bir türlü unutamayız. Taşa işlenmiş nakış gibidir onlar. Zamanda yolculuğa çıkmak istediğimizde usulca okşarız o nakışları. Çirkinleşen dünyanın güzel yüzünü renklendirdikleri için, geçmiş de olsa bugünü aydınlattıkları için severiz hepsini” (s.9)

Bunun yanında kendi hikâyesinin içine,  fedakâr Anadolu insanının ibretlik hayat hikâyelerini de kısa öyküler şeklinde serpiştirerek eserine kurmaca tadı verebiliyor.  Örneğin Bursa’da yaşayan Tayfur isimli genç iş adamını anlatırken sanki bir roman kahramanını tasvir eder gibidir. “Yeşil gözleri her zaman ışıl ışıl parlıyordu. Duruşunda bakışında, davranışlarında yaşının çok üstünde bir olgunluk ve seçicilik vardı…”(s.55)

Yazar, bu çerçevede sıra dışı bir bürokrat profili ile karşımıza çıkıyor ve eski valilerimizden rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun Milli Eğitim Müdürü versiyonunu çağrıştırıyor. Çünkü tıpkı onun gibi ileri görüşlü,  alışılmış kalıpları kıran ve devletin sıcak, şefkatli, yapıcı yüzünü temsil eden biri.  Bunun yanında yine tıpkı onun gibi makamında oturmaktan çok alana iniyor, her şeyi yerinde inceliyor, insanları hayra ve güzelliğe yönlendiriyor;  yeri geliyor beş bin kişilik bir okulun yapımına vesile oluyor,  tüm şehrin dinamiklerini sosyal sorumluluk projeleri kapsamında motive ediyor, dinamizm kazandırıyor, yeri geliyor öğrencilerle bir baba gibi şefkatle tek tek ilgileniyor; tarlada çalışan bir çocuğun elinden tutup okula kaydettiriyor,  engelli bir çocuğun okula gitmesi için tüm imkânları seferber ediyor ve yine yeri geliyor sokak çocuklarının yarasına pansuman olmak için büyük bir yükün altına giriyor ve onların dönüşümüne vesile oluyor:

Size o gençlerden birini anlatmak istiyorum. Mahallede yaşayan Deli Apo, nam-i diğer Kör Apo, madde bağımlısı, hırsızlık, kapkaç, adam yaralama ve sarkıntılık dahil her türlü suça bulaşmış bir genç… Okul müdürü ve öğretmenler öncelikle bu gencin ailesiyle görüştüler.(...) Akşamları Abdullah’ın evine giderek daha sıcak bir ortam sağladı, ona değer verildiğini hisssettirdi…” (S.73-74)

Eserin bütününü okuduğumuzda tüm idarecilere örnek olabilecek bunlara benzer eğitim eksenli yüzlerce projeye imza attığını görüyoruz.

Gülsar’ın bu yoğun gayreti ve çabasının altında yatan temel motivasyonu ise; vatan ve millet sevgisi, Allah’ın rızası ve çok güçlü bir sorumluluk duygusuna sahip olmasıdır. Çünkü o “Dağ başında bir koyunun ayağı kırılırsa, Ömer ondan sorumludur”(s.89) şuurunda bir insan   Nitekim kendi sorumluluk alanına giren her şeyi dert eden, çözmek isteyen, bunun için gözyaşı döken, gece uykularını harap eden, sorunu çözünceye kadar mücadele eden bir aktivasyon adamı olması da bunu kanıtlıyor. Örneğin eşini, belediye otobüsü ile hastaneye götürürken, şoförün saygı sınırlarını zorlayan davranışı, gençlerin yaşlı ve hastalara yer vermeme umursamazlığı vb. gibi sosyal davranış bozukluklarına şahit olduğunda, aldığı karar onun motivasyonunun kaynağına ibretlik bir örnektir: “O gün yaşadıklarım kâbus gibiydi. Şikâyet edeceğim ama kimi kime şikâyet edeceğim? En iyisi kendimi kendime şikâyet edeyim dedim. Bir olumsuzluğu değiştirmek için zamanın geçtiğini düşünmek en tehlikeli fikirdir. Ne zaman başlarsan değiştirmeye o gün milattır yani başlangıçtır. Toplum bizim toplumumuz. Yani kendimiziz. Toplumdaki bu olumsuzlukları değiştirebilirim diye karar verdim.”(s.80)  

Gülsar, derdini dermanı yapmış ve hayallerinin peşinde koşan bir bürokrat profili ile okuyucunun takdirini fazlasıyla hak ediyor. Okuyucusuna “ben de yapabilirim veya ben de yapmalıyım” duygusu veriyor. Yazar, okuyucuya verdiği sadece bu duygu ile bile amacına ulaşmış gözüküyor.

Bir dönem Milli Eğitim Müdürlüğü’nden merkeze alındığında ise söyledikleri onun motivasyonunun bir başka boyutunu yansıtır. “ Merkeze alınmıştım. Hayalimden vaz geçmemiştim bu işi tamamlayacaktım ama bırakmadılar ve kaldı. Hayallerimdeki tutsaklık kalktığı anda hayallerimin peşinde koşmaya devam edeceğim” (s.35)

Gülsar’ın kitabı ayrıca,  öncelikle yöneticilere, sonra da konumu ne olursa olsun tüm yetki ve sorumluluk sahibi insanlara, eğitimcilere; coşkulu bir istek, güçlü bir irade, vatan sevgisi ve iman gücüyle toplumun nasıl değişebileceğini somut örneklerle gösteriyor. Diğer taraftan da bu ülke,  her şeyi devlet bekleyen idareci ve STK’larla değil de ancak üretken, devlet ve millet el birliği ile atılımcı idarecilerle gelişebileceğini anlatıyor.

Bunun yanında bir taraftan dönemin Türkiye’sinde eğitim hizmetleri, bürokrasi, idareci ve toplum ilişkilerine ışık tutarken,  diğer taraftan da dönemin sosyo-kültürel yapısını yapıcı bir bakış açısıyla sunuyor okuyucusuna. Bu yaklaşım, kitabı sadece bir bürokratın mesleki dünyasını yansıtmaktan öte, adeta Türkiye’nin panoramasını yansıtan bir esere çeviriyor.

Yazar, bu şekilde rol model bir bürokrat olarak görevini yaparken diğer idareci ve bürokratlarla yaşadığı sıkıntılar çerçevesinde Türkiye’de bürokrat sorununa da neşter vuruyor. Bu, aslında  ileri ülkeler seviyesine ulaşamadığımızın da bir nedenidir. Bu çerçevede bazı bürokratların katı devletçi anlayışına, kuralların zincirinden çıkmayışlarına, halkla devlet arasında aracı değil de duvar ördüklerine dikkat çekiyor. Buna en ilginç örnek de okul aile birliklerine sosyal harcamalar için gönderilmesi gereken bir parayı ihtiyaç duyulan bir köy okulunun yapımına ayırdığı için müfettiş tarafında soruşturma geçirmesini gösteriyor.

Ancak yazar Gülsar, Türkiye gerçeğini siyah-beyaz bir gözlük ile değil de hayatın içindeki gri tonları da içine alan bir bakışla yazdığı için, kör kurallarla çalışan bürokratlar yanında daha pragmatik bakan, çalışan üreten idarecileri destekleyen bürokratların da var olduğunun altını memnuniyetle çiziyor.  

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Bir Bürokratın Gizli Defteri’ni satın alıp, tüm yönetici ve öğretmenlere okutması dileğimle teşekkürler Atilla Gülsar.

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..