Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '10

 
Kategori
İzmir
 

“Çarşamba”dan sonra; pemperşe

“Çarşamba”dan sonra; pemperşe
 

Öğlendi, yağmur birden bastırıverdiğinde, tam da işe ara verme vakti. Şemsiyem evde kalmış, umurumda mı sanki? Kıydım o güzel, yüksek ökçeli, gri ayakkabılarıma eve koşuverdim. Ya akşamüzeri? Sanki öğlen öğlen ıslatan o değilmiş gibi grilikler süzülüp gitmez mi? Yok hepsi değil sadece yağmur getirenleri.:) Hava da soğuk değil, ne zamandır gitmedim, özlemişim. Fırsat bu fırsat deyip attım kendimi yola; hani şu metro kazıları nedeniyle, ters tarafa; İnönü Caddesi’ne doğru tek yön olan yola. Ve az sonra karşı karşıya, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nı geçer geçmez de yan yanayız; özlediğimle; Mavi’yle.

Mavi ama ne mavi; kıpırtısız, sakin, uysal, metaliğimsi ama yer yer çelik mavisi mavi… Yürürken solumda kalan ve geride kaldıkça grileşen hatta kurşun grisine dönüşen mavi... Ve ötelerde, güneşin battığı yerde, griden yansıyan maviyi çevreleyen; yeşilin bağrındaki tek yüksek binasıyla, açık siyah-koyu beyaz bir resim gibi duran İnciraltı. Ve geri dönerken birden sağımda beliriveren o bembeyaz “kuğu”… Sessizce süzülen, süzülüp gelen, gelirken iş dönüşü evine varmaya çalışan, yorgun insan kalabalığını taşıyan “kuğu”… Yarışamadım onunla; yetişemedim vapura yolcularını indirmeden, hani şu yolun üzerindeki, benim de üzerinden geçip evime gideceğim, o beğenmediğin köprünün ayağındaki iskeleye.

“Sevecek ve sevileceksin” diyenim, beğenmemiştin köprüyü, az ilerisindeki çay bahçelerinin birinde denize karşı çay içerken. Kahveyi de beğenmemiştin; iyi değildi gerçekten. Ve ille de köprüden geçerken, ah bir arasaydın; köprünün demirlerine oturup ayaklarımı aşağıya sallamaz mıydım, hem de kalabalığa hem de rüzgara ille de yağmur damlalarına inat. Aramadın… aldırmadım; vallahi de billahi de (!)

Aradığında, ne köprünün demirleri vardı ayaklarımı sallayacak ne yağmur damlaları ıslanacak ama ben salladım ayaklarımı, ıslandım yağmurlarda hem de kalabalıklara inat.

İyi pemperşeler olsun; sevgiyle.

20-Ekim/ Pemperşe öncesi: Çarşamba: Bu akşam üzeri yine kıyısındaydım ve öyle güzel, öyle renkli, öyle.. bambaşkaydı ki!.. Hani bazen bulutlar uçuk sarı olur ama öyle bir sarıdır ki şeker pembesi tonunda, işte denizin üstü de öyleydi. Ben yürüdükçe bana eşlik etti şeker pembesi sarı ve birden bir kaç damla yağmur, sarıları güneşin ve karşımda koskocaman bir gökkuşağı! Tam karşıda, Bayraklı ile Karşıyaka arasındaki yoldaydı ve o yoldaki üst geçidin neden gökkuşağı renklerine boyandığını anladım. Artık bütün dileklerim olacak, altından geçtim gökkuşağının; vallahi de billahi de :) Dönüşte muhteşem bir yağmur mavisi eşlik etti bana ve usul usul ıslandım ve birden telefonum çaldı; "bütün dileklerim olacak" demiştim değil mi?

29/ Ekim Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce: bir başka pemperşe Sabahtan bu yana iki kez seller götürmüş ve hatta dolu yağmış şehrimde, gecenin bu saatinde, denizin kıyısında ıslanmadan* yürüyor, müzik dinliyor ille de saçlarımı ılık rüzgarında savurabiliyorsam… ben bu aydınlık şehri sevmeyim de neyleyim. *yağmur yağmıyor :)

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..