Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

23 Mart '12

 
Kategori
Kitap
 

‘Ceylin’ cennete açılan kapı

Denizin mavisi bu gün deli mavi haline mi dönüşmüş, koyu morun, eflatunun tonlarından biri gibi!

Ne eski mavi, ne eski deniz.

Eskilerden bende bir şey kalmamış. Hatırasını bile ben, zalimce kazımak isterken, ne kalmış olabilir ki…

Ne hatıraları, ne bıraktığı ayak izleri... Hatta teninin tadı, terinin kokusu… Yok gitti. Benimle değil. Benim değil artık.

Ne zaman tam benim olmuştu! Ya da ben kendimi avutmuştum.

Biliyor muydum o zamanlar tam benim olmazlığını!

Ben kayıtsız onundum oysa. Hem de ne aptalcasına, ne âşıkçasına...

Görmeden hiçbir şeyi!

Körü körüne aşk...

Ne vermişti bana sevgiden yana… O sevdiği zaman onu sevme iznini vermişti!

Bir gün ‘ben sevmiyorum’ dediğinde vize geçersiz olmuştu.

Adalete bak.

Sevgide olmayan adalete!

 

‘Bu nasıl oluyor?’ dedim, içim acıyarak.

‘Olmaz ya…’ ‘Neden bana yapsın ki… O beni çok sever. Bana âşık değil mi ki bana vize vermesin. Kapıları kapatsın.’

 

Kapılar kapanmıştı…

 

“Yürümeliyim.”

 

Hani sıkıldığında, bunaldığında hatta ağladığında kaçarsın nereye bilmeden! Gidersin. Önce nefesin kesilene kadar koşarsın. Durmayacağını sanırsın. Kimse durduramaz seni öylemi. Bacaklar kalpten önce davranır. ‘dur’ emri gelir. Aldırmazsın. Kızgınsın, kırgınsın. Gücün de kendine yetiyor, vur ayaklarının altına!

 

Yerin işte o zaman deniz yanı. Sahil kenarıdır.

Kumların canını acıtırsın. Sanırsın! Oysa acıyan senin ayaklarındır. Tabanlarındır.

Senin canın acır. Çok acır. Farkında olmazsın.

Ta ki…

İçinin acısını, ayağının acısı bastırana kadar...

O zaman ‘ah’ sözcükleri iki büyük acı için bir araya geldiğinden kendini tutman imkânsızlaşır.

Gözlerin isyandadır. Ağlamaya başlarsın. Gözlerin ağlar, yüreğin ağlar…

Bu benim ağrılarım, kendimleydi benim derdim!

 

‘Sorularım, çıkmazlığım, çaresizliğim.’

 

“Birilerine en yakınımdakilere sormalıydım.

Denize, esen rüzgâra,

Başımın üstünden geçen beyaz martıya...

Kumdan bir şeyler yapmak için uğraşan çocuğa,

Onun mutlu gülümsemesi ile mutlu olan annesine,

Ailesinin yanında yaklaşan beni kesmeye çalışan babasına!

 

Sordum, cevap yok. Kim! neyin, nasıl cevabını verebilir ki… Ben verebiliyor muyum?

 

İlk aşkım geldi aniden aklıma.

Belki içimdeki acı, geçmişi aramaya başladığındandır.

Eskilere gitti gönlüm.

‘Bak sen bir zamanlar bunları da yaşamıştın’ demek ister gibi!

 

Çocuktum onu sevdiğimde. ‘Kadın çocuk’

Ne demekti bu kadın çocuk?

Kadın! Çünkü evliydim.

Kadın! Çünkü anneydim.

Kadın çocuk! Çünkü çocuktum.

Çok gençtim. Çok genç…

 

Yirmilere gelmeyen yaşımla, o zaman yaşlı zannederdim kendimi… Demek ki çocukmuşum.

O da çocuktu, uzaklarda olmayan birilerinin çocuğuydu.

Yakışıklımıydı çok değil ama değişikti. Güzel gözleri vardı. Mahveden, özleten sevindiren, heyecanlandıran…

Ben bütün insanların gözlerine aşinayımdır.

Göz nurdur. Evet. Nur Allah’ın ışığı…

Onu gören gözlerim. Mahvıma sebep olan gözleri… Güzel bakarlardı.

Onu gördüğüm ilk günlerde bir garip olurdum. İçim yanardı.

Yanmak! Ne demek şimdi, nasıl yanmak!

İçinde bir soba var içi de kurumuş ağaçlarla dolu…

Birde çıra konmuş. Çırayı yakarsın. Çıra yanar, sonra odunlar tutuşur. Isıtır, ne ısıtmak hatta bunalır terlersin.

Birden nefeslerin değişir, içindeki sıcaklık senin nefes almanı zorlaştırır.

İşte öyle bir soba!

O bir çift göz kalp atışları hızlandırmıştır. Demek ki tansiyonun da yukarılarda gezmektedir. 

İçine mi bakıyor yoksa senin gözerinin içinden; arka tarafında bir dünya varda orada geziye mi çıkmak istiyor.

Sen çoktan erimiş gitmişsindir onun kahverengi gözlerinin içinde.

Gözleri deniz gibidir.

Kahverengi deniz…

Yüzmeye çalışırsın. Kahverengi deniz seni boğmak için uğraşır.

Sen inatlaşırsın, dirayetli, kendince güçlü hatta cesursundur asla yıkılmak yok.

Yüzeceksin başaracaksın.

 

Ceylin…

Ceylan değil. Ceylan kız kardeşimin ismi. Ceylin koymuşlar ilk kız olunca;

Ceylin: Cennete açılan kapı anlamına geliyormuş.

 

Rahmetli babam. ‘Cennete açılan kapı olsun kızımın ismi’ demiş.

 

Ahu olarak ta kardeşimi düşünmüş olmalı ki ona da Ceylan demiş. Nur içinde yatsın…

İsmimi sorduklarında Ceylin dediğimde, yanlış söylediğimi zannedip düzeltmeye kalkmışlardır.

Kim adını yanlış söyler ki, benim adım bu Ceylin…

 

VE DEVAM EDİP GİDİYOR…

 

Ceylin-Cennete Açılan kapı

Yazmakta olduğum kitabım, yukarıdaki satırlarda o kitabımdan bir bölüm…

 

 

Nazan Şara Şatana

 

http:// http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

 

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara