- Kategori
- Gündelik Yaşam
‘Dediğim dedik, çaldığım...’ üzerine.
Eskiden, kendi gerçeklerimin dışında olanlara karşı koyardım. Bunda ısrar ederdim. Ancak zamanla, düşe-kalka hayatın asıl gerçeklerini de kabullenmek zorunda kalıyor, insan.
Yani, suyun boğduğunu... Yılanın soktuğunu... Ateşin yaktığını... Vs konuları...
Bunları öğrenmek için, ömrümün en güzel yıllarını araya verdiğimi düşünüyorum. Keşke bunlar daha kolay öğrenilebilseler...
Bana göre, geçmişteki karşı koyma ve o ısrarın altında yatan nedenler; alışkanlıklarımız ve toyluklardır. İlginç olan, çok sonraları bu gerçeğin farkına varıyorsunuz
Süreç sonunda işler kolaylaşıyor. Artık, her söyleneni veya dayatılanı eleştirmeden, kuzu gibi kabullenip, onunla birlikte yaşamaya alışmaya çabalıyorsunuz.
Mümkünse itiraz etmiyorsunuz. Dayatılanlara yok derken bile, ‘evet’ der gibi, söyleme şeklimizi kamufle ederek, söylemeye gayret gösteriyorsunuz.
Yani anlayacağınız, bu dönemde artık ne ‘hayır’ımızda hayır var, ne de ‘evet’im izde...
Peki ya, bu hale nasıl geliyoruz? Yani bu olgu hayatımızda nasıl şekilleniyor?
Önce evde, büyüklerden gelen taleplere ‘yok’ dediğimizde, ‘he’ diyene kadar baskı altına alınıyoruz. (Örneğin, sizi bakkala göndermek isteyen büyüğünüze ‘hayır’ dediğinizde, ‘evet’ diyene kadar ısrar ettiği hiç olmadı mı?)
Sonra, okulda söylenenlere karşı koyduğunuzda veya yaramazlık yaptığınızda; ‘adam olana kadar’ azarlanıp, bazen dayağa bile maruz kalıyorsunuz.
Daha sonra sokakta, ayrıcalıklı büyüklerinizin isteklerine ‘hayır‘ dediğinizde, ‘evet’ diyene kadar bir güzel örseleniyorsunuz.
Bu iş bu kadar kolay! Eğer siz ‘evet’ demeyi çabuk öğrenmezseniz, birileri de size ‘evet’ dedirtmesini bilir. Bunun başka izahı olmaz!
Dünya toplumları, bu işin şeklini-şemalını öğrenmişler. Onlar uygulamada sorunlarını karşılıklı diyalogla çözüyorlar. Başarılı da oluyorlar.
Ancak biz hala ‘dediğim dedik, çaldığım düdük’ denilen yerdeyiz.
Nedense ‘sevgiyi, hoşgörüyü ve sabrı’ repertuarımızdan çıkarıp, bir kenara atmışız. Adeta unutmuş gibiyiz. İlişkilerimizde bunları kullanma gereğini dahi duymuyoruz.
Sonuçta çok basit konularda bile, karşılıklı sevgi ve saygı esirgemesinden; çok büyük problemler yaşıyoruz.
Ta ki birileri çıkıp, insan olduğumuzu; şayet sevgi ve ilgimizi karşılıklı esirgemezsek, sorunlarımızı birlikte ve kolayca çözebileceğimizi hatırlatana kadar...