- Kategori
- İlişkiler
"Detone olmuş hayatlar bedenler"

notalarımda gözyaşı...
Bir söyleşiydi yaşam karşılıklı sarsıntılarıyla zamanda yol aldıran…
Bu yolda detone olmuş hayatlar bedenler çoktu… Çoğunluğun yok-luğunu-olduğunu gördüm ve görmek istemeyip kendi içime büründüm, bürünsem de yalnızlığa, detone olmaktansa kendi beşer-i olmayan coğrafyamda kırsal yaban otlarıyla dost ola ola nefes almayı seçtim…
Seçtiğim tüm yolculuklarım uzun soluklu, uzun uzun atılan gülüşlerim, gözlerimdeki hüzünlerime karıştı... Sağımı solumu karıştırdığım gibi iyiyi kötüyü de bilemedim… Bilmediğimden kıymetini, terk etti gölgesine razı hallerim sığınılası aşkların günlük güneşlerini, yağmurlar boğazıma düğümlendi...
Tek başına yutması zordu sensizliği çağrıştıran geceleri, çağrıştıran kokularına sarıldım sarılmaktan vazgeçemedim, geçemedim kuytularına sokulmaktan, ne iyi etinde gittin diyemedim bir türlü…
Türlü türlü kabuslar yaşattı dram türündeki filmlerim…Bol ışıklı sahnelerin en siyah köşesiydim ve ilk galalara hiçbir zaman yetişemedim, beklide davet edilmedim…
Davetiyesini bastıramadığım düğünlerimi bir kitaba sığıştırmayı denedim, bu seferde denemelerim ve yenilmelerim başlıklı bir romanın arka kapağı oldum hep en son okunan, önsözümdeyse karabasan, bastığı yerleri zonklatan “ansızın ân’larımın anısına” diye sürekli tekrarladım, “tekerrür etmedi sevdasına yandıklarım, dibini bulduğum gözyaşlarım bir replikten ibaretti…”
Tiyatrocuydum karanlığın ortasında lacivert yüzlü onca insanın karşısında… Sözünü unuttuğum sayfalarım bir çırpıda cevap bekledi, ezberlerimin katili oldum, tek tek astım kestim ödünç aldığım soruları, emanete ihanet etti hüzünlerim… gün geçtikçe miadı doldukça hüzünlerim yıllandıkça kıymete bindi, bir önceki hüznümü yenileriyle değiştirmek istediğim oldu beceremedim.
Mutluluğun elini kolunu arkadan bağladığım yetmez gibi, başına çuval geçirip düğüm üstüne düğüm attım…
Yüreğimden attığım tarihçesi silik hatıralarımın anonslarını hayat platformunda sessiz çığlıklarımla yaptım… Yaptığım tüm ritimsiz bestelere ruhumun sesini kıstırdım…
“Detone olmuş hayatlar bedenler üstüne” adlı söyleşinin birinci oturumunda oturduğum yerde öylece kalakaldım, kaldığıma baktım ki bütün söylenecekleri çoktan bitirmiş…
***Bitmemiş heceleri saklamalıydım oysa… “O”ysa bitirdiklerime inat aşık olmuştu bana… Bana sorduğu şansım var mı sorusuna ne cevap verecektim… Verdiği kararları büyük bir heyecanla açıklarken nasıl diyecektim karar-sızım… Sızım sızım sızlayan tebessümüme o ışıldayan bakışlarıyla bakıpta, “ya bir insana gülmek bu kadar mı yakışırı” söylediğinde, içimden gizlice sen öyle - dudakların öyle - güleyazdığın için diye geçirecektim ama sesimi gömecektim yine nadasa bıraktığım yüreğime, hüzünlerim boy boy filiz verecekti…
Çünkü imkansızı denemek faili meçhulün faili olmak, cinayete teşebbüsten kırmızı bültenle aranmak demekti… Demek öyle haa’ larıyla - sualleriyle başa çıkamadığımda sıcaklığına dayanamadığımda “biz çok iyi arkadaşız” deyip çekip gidecektim…(önce çekip gitmeler iki saat sonra dönmelerimdin belki de)
Gitmek fiili kaçmak yüklemine terk etmişti kendini şimdide… Şimdilerde yüklerini taşıyamaz olmuştu kalbimin omuzları… Omuz omuza sırt sırta vereceğim yârim nerede…
***Nerelere yapılan bütün yolculuklar bana yakın… Yakınlaşan sesler, kokular, düşler, senler, içimde sana meyletmekte… Meylim açık seçik ortada, eşiğinde ayaklarım dış kapının, çıkıp her an yüreğine gitmek istemekte… İsteklerim sınırsız gülüşünü düşlemekte… Düşlerimde girdiğim sokakların apansız çırılçıplak hallerimi bilmekte… Bilmekte suç, öğrenmekte…
Bildiğim ne varsa aklımdan çıkardım, hayat fitil fitil burnumdan getirmekte… Öğrenmek hataydı aşık olmayı, bir vurguna dönüşmekte… Dönüşür mü rüyaların kalan tozlu sahneleri yeniden pembeye… Pembe tüm gülleri koparmalı gidip o halde, tek hayali gül/ün, gülü dudaklarında görmekte… Görmek istemediğim tüm detone hayatlıları – bedenlileri - ruhluları, bir gülüşün tek kalemde silmekte…