Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

"Down Sendromlu çocuğunuz oldu"

"Down Sendromlu çocuğunuz oldu"
 

Özel çocuklar


Annelik, kutsal ve güzel bir duygu ve ağır sorumlulukları beraberinde getiren güçlü karşılıksız bir sevgi. Hamile kaldığını anladığı ilk dakikalardan itibaren sonsuz bir sevinç kaplıyor anne adayını. İçinde bir canlı var ve gün geçtikçe büyüyecek, günü geldiğinde dünyaya gözlerini açacak. Karnındayken kendi kanıyla besleyeceği canından bir parça o. Sonrasında sütüyle karnını doyuracak, ilk gülücüklerini görecek ve adım adım büyüdüğünü izleyecek. 

Dünyanın en bitmek tükenmek bilmeyen sevgisi, herhalde annenin çocuğuna duyduğu sevgi. Ne olursa olsun bir annenin gözünde çocuğunun yeri değişmiyor. Her şekilde onu sahipleniyor, asla vazgeçmiyor. 

Gebelik süreci zor tabii ki. Her anne sağlıklı kusursuz bir çocuk sahibi olsun istiyor. Ancak yüzde yüz sağlıklı bir çocuk olacak garantisini kim verebilir. Böyle bir teknoloji ve sistem de yok zaten. 

Yakından tanıdığım bir anne adayı vardı, gebelik sürecini sorunsuz ve heyecan içinde geçirmişti. İkinci çocukları idi ve bu ikinci çocuğu da çok isteyerek yapmışlardı. Okul bitimi, iş güç derken geç bir yaşta evlenmişti. Bu ikinci çocuğu da geç sayılacak bir yaşta yapma kararı almışlardı. Doğum zamanı geldi ve zor bir doğumdan sonra çocuğunu doğurdu. Sarışın ve mavi gözlü bir kızları oldu, tam istedikleri gibiydi. 

Ameliyathane kapısında bekleyen babaya müjdeyi veren doktorun yüzü asıktı, bir kız bebeğinin olduğunu söyledi ama söylemeye dilinin varmadığı bir şey daha söyleyecekti. Bebek Down Sendromlu idi. Baba önce sandalyesine yığıldı kaldı, sonra kapıları yumrukladı. Ve hastaneden çekip gitti. Kabullenemedi bir süre. Hatta onu ölüme terk etmeyi düşündüğünü bile söyledi daha sonra. 

Anne, tabii ki doğum sonrası yavrusunu görmek istedi, bir iki geciktirmelerden sonra getirdiler bebeği. Ve ona da söylediler durumu. O yavrusunu kucağına bastı ve ondan hiç ayrılmayacağına dair ona ve kendine söz verdi. Hem ağlıyor hem bebeğini öpüyordu. Artık bir down sendromlu annesiydi ve bununla başa çıkabilecekti. Sonrasında bu konuda kendini eğitti, kızından hiç ayrılmadı ve hep sevdi. 

Down sendromu, diğer adlarıyla Trizomi 21 ya da Mongolizm; genetik düzensizlik sonucu insanın 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması durumu ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan tabloya verilen isim. Kromozomlar, vücudu meydana getiren hücrelerin küçük birer parçacığıdır; kodlanmış bir mesaj gibi boy, pos, saç rengi, göz rengi gibi anneden ve babadan aldığımız özellikleri bize taşır. 

Aynı zamanda ailede olan bazı hastalıkları da taşıyabilir. Her hücrede taşıdığımız 46 kromozomun yarısı anneden, yarısı da babadan gelir. Down Sendromu olan bebekte ise bir tane fazla 21. kromozom bulunur, bu da toplam kromozom sayısını 46 yerine 47’ye çıkarır. Bu fazla kromozom ise Down Sendromu’nda görülen tipik yüz görümüne ve kalp, sinir sistemi ve solunum sistemi ile ilgili rahatsızlıklara, zeka geriliğine yol açar. 

Down Sendromu çocuklarının belirli yüz hatları var. Hepsi, yuvarlak ve basık kafalı, birbirine yakın çekik gözlü, küçük ağız, küçük burun ve küçük kulağa sahiptir, boyun bölgesi kısadır. Vücut duruşu gevşektir ve elleri kare biçimindedir. 

Günümüzde anne adaylarının iş hayatında aktif olarak bulunmaları ve kariyerlerini tamamlama arzuları gebelik yaşının 30’lu yaşların üzerine çıkmasına neden oluyor. Yaş ilerledikçe kromozom anomalilerinin de görülme sıklığını arttırıyor. . Anne yaşıyla riskin arttığı bu durum doğumlarda 700 de 1 gibi bir orana sahip. 

21 kromozom sayısıyla doğan, zeka seviyeleri 70’lerde olan Down Sendromlu çocuklar kendi içlerinde son derece mutlu ve kimseye zarar ı olmayan çocuklar. Çünkü kendi durumları çocukların değil anne babaların sorunu. 

Gebelik sürecinde, Amniyosentez adı verilen bir testle kromozomlara bakılıyor. Gen ve kalıtsal hastalıklar tespit ediliyor. Anne karnındaki kalıtsal hastalığı olan bir çocuğu tespit edebilmek için hangi genin bozuk olduğunu bilmek gerekir. En çok görülen kromozom anomalisi, Down Sendromu imiş. 

Ülkemizde anne karnında down sendromu gibi zeka geriliği tespit edilen çocukları kabul eden ve seven anne babalar olduğu kadar, kabul etmeyen ve anne karnındayken öldürülmesini isteyenler de var. Çünkü aileler bu sorumluluğu almak istemiyorlar, bizden sonra bu çocuğa ne olacak gibi kaygılar taşıyorlar. Ama yurtdışında örneğin Finlandiya’da bir adamın çocuğunun Down Sendromlu doğması onu pek ilgilendirmiyormuş. Çünkü biliyormuş ki o devlet ona sahip çıkacak. 

Doğmasını büyük bir heyecanla beklediğimiz bebeğimiz böyle zeka geriliği ile doğarsa tavrımız ne olur? Bu büyük bir sorumluluk ama insan kendi doğurduğu canından bir parçayı dışlayamaz ki. 

Yazının başında bahsettiğim baba bebeğinin özel durumunu önce kabul etmemesine rağmen hatta ölüme terk etmeyi düşünmesine rağmen, gördüğü bir rüya sonucu hatasını kabul etti ve onu bağrına bastı. Rüyasında karabasanlarla uğraşırken, kendini bulduğu alevlerin içinde, uzanan bir el görüyor ve bu elin kendi kızının eli olduğunu biliyor. Kızı diyor ki rüyasında “tut elimi baba, seni ben kurtaracağım buradan”. Bunun tanrıdan gelen bir ses olduğunu kabul eden baba düşünceleri için önce tövbe etti ve yatağından fırlayıp kızını bağrına bastı ve bir daha hiç ayrılmadılar. 

Down Sendromluların bir sloganı var. “Belki de dünyadaki herkes 21 kromozomlu olsa dünya çok iyi, savaşsız, egoların olmadığı bir yer olur”. Onlar özel çocuklar. 

 

Şükran Demirtaş 

 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..