Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '08

 
Kategori
İnançlar
 

"Erzurum'lu naim hoca"

"Erzurum'lu  naim hoca"
 

geçmiş zaman olurki hayali cihan değer herkes için gerçeklik payı vardır.


Öyle insanlar vardır, paçasına bakarsın adam sanırsın. Öyle adamlar da vardır ki; konuşsun ihtiyaç değil, anı kaydetmek için, koştur kaleme kağıda...Garip dünya.. Kimleri tanıdı kimlerle tanıştı?..Şımarmadı. Sözleri mıh gibi akıllarda kaldı.

Şu günlerde!... Onu hatırlamamak mümkün mü? Recep ayının Ramazana devredeceği bu ayda, hocasız geçireceğiz. Ama anılar derler ya; gelin kızın çeyizidir, ne zaman ne istersen taze, anında bulunur. Sevilenin sayılıp saygı görenin şımarmaması erdemindendir. Yaşadığımız garip dünyada biri diğerine azcık değse, kızılca kıyamet nedensiz kopmakta iken, kuyumcu dükkanı; yedi sekiz defa soyulan hocanın, nüktedan hali kişiyi sanırım birazcık akıla, muhakemeye davet etmektedir . Soyulma sonucu, hocaya akıl verenler, şikayet ediniz efendim, diyenlere...

-Kime diyeyim!... Olan mirascılara oldu. Onlara üzüldüm!.. Hoca; hoşsohbet ağırbaşlı, gözü kadar gönlü hoş, dünya tatlısı hocayı, seven sevmeyen , herkesin gönlündeki yeri ; bambaşkadır. İnanın beş Erzurum’ludan en az birinde sözlü unutulmaz cümlelerin, hatırası vardır. Aklım beni, geçmişin katlı yapraklarını açmaya mecbur etti . Babamla arada bir sohbet ettiğinde; onu gizlenerek dinlemek beni mest ederdi. Gene Şaban ayının üçüncü perşembesinde hoca, orucunu açmaya, hacı babamın daveti üzere bize gelecekti. Biz de iftarı bazı çevreden iştirak edenler, olduğu gibi iftar sonrası sohbete katılacaklar da, hayli çok olup, gidip gelenler, babaannemin ısrarıyla çağrılmadığı halde; zorla iftara konuk edilmeye çalışılanlar velhasıl dış avlu karışık. Hoca çok gecikmişti .

Hoca akşam namazından önce geldi, geç kalmış ikindiyi zar zor yetiştirdi. Geç gelişiyle ortaya çıkardığı telaşeyi bertaraf etmek için o candan ifadesiyle;

-Bak“Dadaş, hacı; Allah seni inandırsın, bir beşibirlik için , gelin kaynana anlaşamadı. Ben de geçiktim, gardaşım. Gardaş anlatamadım. Nasıl olsa düğün ertesi gene bozmayacak mıyım? ağa. Söz anlatamadım . Dedi babam
_ boş ver hoca oluuuur... dedi. İftar ettiler , namaz kıldılar , herkes kendine yer beğenirken, öte yandan da, çay servisi yapılıyordu. Hoca
–babam bilmem ki bu alıp, kaçırıp yığmanın ne faydası var? Memmet'ten al hüseyine yığ anlamadım...
_ Hele hacı o, yağ kuyruğu bir gör!. Babam o sabun yağı yemesen ne , adamın ilikleri kurur, az yiyin kim kaçıracak ... Gülüşmeler, çayı sıcak içerken dudağını yakanlar, kahkaha tufan gibi , arada anneme yemek için; metiyeleri de kaymak gibi. Zamanın belediye başkanı O, Şerif Soy da çay içenler arasında.
Birden oturduğu yerden dönerek ; hocam geçendeki yemekte şu kusur var dedi.....

Hoca;
–Orhan bey boş ver!... Sonra duyar gönüllenirler . Her yerin yoğurt yunması başka, ama benim çayla sigaram olsun, azacıkta aşotulu aşım, değme keyfime ... Dünyanın daha ne sefası var, hepsi yalan olacak bir gün ...

Belki her şey yalan olabilir ama ; düşünen ileriyi gören hoşgörülü toplum adamı , inançlı cumhuriyet aşığı ne sayayım işte onun tabiriyle “bir adam gibi adamdı aklımızda kalan, zihnimizde seslenen hoş sedası “bak uşaklar zahrazı alın, sonra demedi, demeyin... Kılıç gibi kış gelir".

 
Toplam blog
: 151
: 1010
Kayıt tarihi
: 13.02.08
 
 

Kısaca öğretmen ve öğretenim. Yaşamayı yaşarken öğrenmeyi ilke edinmenin dustur olduğuna inananla..