Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '14

 
Kategori
Blog
 

“Ey Demokrasi Ruhu, Buralardaysan Gel!” ya da Milliyet Blog Yönetimine Naçizane Öneriler…

“Ey Demokrasi Ruhu, Buralardaysan Gel!” ya da Milliyet Blog Yönetimine Naçizane Öneriler…
 

Milliyet Blog’a 2011 haziranında üye oldum. 

Benim gibi PC’yi  yeni kullanmaya başlayan, kendi kendine hem aleti hem de siteleri teknik ve içerik ve işleyiş açısından  tanımaya, öğrenmeye çalışan bir teknoloji  bebeği için uyum sağlamak kolay olmadı elbette. 

İlk işim haldır haldır yazıları okumaktı. Yetişmek çok zordu. Yine de yetişebildiğim kadarıyla okudum hoşlandım blogtan.

Özgür, demokrat bir rüzgârın esintilerini duyumsuyordum.

Tam bu çabalar içindeyken, sitede teknik değişikler yapıldı. “Eskisi mi iyiydi, yenisi mi?” tartışmalarının alevleri sardı beni. “Eskisini öğrenememişken yenisine nasıl uyum sağlarım?” kaygısıyla kavruldum bir süre.

Bu  kargaşa içinde kalemini gözüme kestirdiğim pekçok yazar, bloğu terketti, gitti. Kimisi geri döndü. Kim nereye gitti, nerede yazdı, yazmadı mı,  öğrenemedim.

Bu alaborada, yine de o demokrat, özgür rüzgârın esintilerini hafifçe de olsa duyumsuyordum.

Yazılarıma dokunulmadan yayınlanıyor, geri dönmüyordu.

Son  bir yılda, bu havanın, hızla dağıldığını gözlüyorum. Blog içi okuma, okunma,  yorumlama ilişkilerinin de garipleştiğini izliyorum.Belki önceden de öyleydi, ben ancak fark ettim. Bu durum, kişisel sorunlarımla uğraşma zorunluluğuyla birleştiğinde beni blogtan  uzaklaştırdı. Zaten sık yazan biri değilim. Bu anlamda, her gün yazan blog yazarlığı ölçütlerinle üzücü bir uyuşmazlığım vardı. Kuşkusuz uzaklaşmayı getiren asıl neden, o ilk zamanlardaki havanın yok oluşuydu.

Hiçbir hukuksal ve etik sakınca taşımadığı halde bir yazım yayınlanmadı. Gerekçe şöyleydi: “Merhaba,
"Öğrenci evlerindeki çocuklarıma, ahlak ve namus üzerine naçizane önerilerim…" başlıkl...ı blogunuz ne yazık ki onaylanamamıştır. Dilerseniz, aşağıdaki mesaja gore blog’unuzu güncelleyebilir veya yeni bir blog girebilirsiniz.
Reddedilme sebebi:
Sayın yazarımız. Yazınızda yapmış olduğunuz genellemelerin kişileri rencide edici ifadeler içermesi nedeniyle yazınız MB sitesi yayın çerçevesine uygun bulunmamıştır. Gecikme için özür dileriz.”

Oysa kişileri hedef alan tek cümle yoktu. Diğer sitelerde sorun çıkmadan hemen yayınlandı.

“Fış Fış Kayıkçı, Kayıkçının Küreği”, başlıklı yazımda bir arkadaştan aktardığım anekdottan, bir cümlenin çıkarılmış olduğunu, yazıyı iki ayrı sitede okuyan bir dostumun uyarısı sonucu, çok sonra fark ettim.

Son olarak ise “Dünya Kaynıyor!... Seçim Senin Ey İnsan!...”Ya Barbarlık ya sosyalizm!...” başlıklı yazım şu gerekçeyle onaylanmadı : “Reddedilme sebebi:
LÜtfen yazınızı her kelime arasında sadece bir karakter boşluk olacak şekilde düzenleyiniz”

Bu bir özür ise editorya haklıydı elbette. Bazı sözcükler arasında, az sayıda da olsa iki karakter arası boşluk olmuş. Ne var ki Word’e yazıp aktardığım diğer yazılarımda da bu hata yapılmış olabilir. Astiğmatımın azizliğine de uğramış olabilirim. Sözcüklerin bitişmesi söz konusu değil. Belki sayfa düzeni nedeniyle Word programı arayı açıyordur, ne bileyim? Teknolojide bebekliği geçtiysek, ergen olmadık ki daha…

Acaba bu gerekçeyle, kaç yazı reddedildi doğrusu merak ediyorum.

Baştan beri aklımın hiç ermediği şu “Tık’lar, sayaç” meslesine hiç girmeyeceğim. Değerli Cellek ve başka pekçok arkadaş, yeterince değindi.

Okuyanlar bilir, üslubuma özen gösteririm. En keskin eleştirilerimde bile doğrudan kimseyi hedef almam. Hedefim, bana aykırı gelen düşünceler, eylemler, edimlerdir.Eleştirilerim onları kapsar. Kendi düşüncelerimi de nezaketle savunmaya çalışırım.

Şimdi gelelim  Milliyet Blog yönetimine ve editoryasına naçizane önerilerime:

  • “Hukuksal ve etik açıdan sakınca taşımasa da blogdaki yazarların politik yazılar yazması yasaktır.” koşulu getirilsin.
  • Politik yazılar, ancak, günün iktidarını desteklemek koşuluyla yazılsın da denebilir. Ya da ancak bizim izin verdiğimiz yazarlar bu tür yazıları yazabilirler de olabilir.
  • Hatta konular belirlenir, kategoriler ona göre düzenlenirse yazarlar, yazacakları konuları rahatça belirleyebilirler. Örneğin sadece, aşk meşk, çiçek böcek, ağız tadı/yemek, dinsel, gezelim görelim, futbol, dizi vb.
  • İşbu kurallara uymayan yazarlar ya kendiliğinden gitsin ya da yazıları yayınlanmayacaktır, densin.

Öneriler geliştirilip çoğaltılabilir elbette. Benim şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Bu yazıyı yazarken çok düşündüm. “Kendini fazla mı önemsiyorsun? Silme politika olsan kaç yazar? Alt tarafı, okunma ortalanması, altlarda yüzen birisin. Kuşkulandığın nedenler değildir yayını engelleyen.  Kendini merkez medyanın köşe yazarı mı sanıyorsun ki önemsesinler?” gibi düşünceler akıp gitti. Ama üst üste ve “Alooo Fatih!”… “Alooo…” “Aloo…” tapeleri arttıkça, ne bileyim işte, içime  iyice dert oldu, yazdım.

Yazmazsam kendimi çok ikiyüzlü hissedecektim. Yüze söyleme, arkadan konuş… Ne çirkin!…

Klavyeye şöyle bir vurup “Tık tık” vurup “Ey demokrasi ruhu, buralardaysan gel!” dedim.

Bakalım fincan oynayacak mı, ruh ne diyecek?...

Saygılarımla…

26.02.2014

Vildan Sevil 

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..