Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '13

 
Kategori
Güncel
 

'Gezi Ruhu' ilk zaferini kazandı: 'İstanbul 2020' bye bye!!!

'Gezi Ruhu' ilk zaferini kazandı: 'İstanbul 2020' bye bye!!!
 

İstanbul 2020...

İsim olarak çok yakışmıştı...

Madrid 2020...

Tokyo 2020...

ve İstanbul 2020...

Sonuncusu şiir gibiydi.

Coğrafya olarak çok yakışmıştı...

Asya ile Avrupa'yı birleştiriyordu.

Tarih olarak çok yakışmıştı...

Dün ile bugünü birleştiriyordu.

Sosyolojik olarak çok yakışmıştı...

Müslüman dünyasıyla Hristiyan dünyasını ve diğer dinleri birleştiriyordu. Bu bir ilkti ve dünya bir ayıptan kurtulmuş olacaktı.

4 kez daha aday olmuş olan İstanbul hiç bu kadar yakın olmamıştı.

Önceki adaylıklarda, başta trafik ve tesisler olmak üzere, çok eksikler vardı ve tamamlanması noktasındaki kuşkulara da hak vermek gerekiyordu.

İstanbul ilk kez bu kadar hazırlıklıydı.

10 yıl öncesine kadar hayal bile edilemeyecek dev spor organizasyonlarına Türkiye ve İstanbul olarak ev sahipliği yapmış ve alnımızın akıyla hepsinin üstesinden gelmiştik.

Bir Dünya Futbol Şampiyonası ve bir de Yaz Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunlar kalmıştı.

Ak Parti iktidarı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Hazırlık Komitesi ve özel sektör ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve şahane bir sunumu tüm dünyaya izlettiler.

Heyecan, her birinin yüzlerinden okunuyordu.

Dahası bu heyecan 76 milyona yansımıştı.

İnsanlar, başta Sultanahmet Meydanı olmak üzere, meydanlara çıkmış, evlerinde kalanlar ise gün boyu Arjantin'den canlı yayına geçmiş haber kanallarının başında sonuçların açıklanacağı saat 23'ü beklemekteydiler.

Birilerinin ölümcül hasta, fazla yaşamaz dedikleri hatta sözüm ona sağlam kaynaklarına(!) atıfta bulunarak son Ramazan Bayramı'nı hastanede geçirttikleri âdeta bir an önce ölümünü istedikleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise; bir gün önce G-20 toplantısındaki yoğun görüşmelerini tamamlamış, bu yorgunlukla Rusya'dan bindiği uçakla aralıksız 16 saat uçarak Arjantin'e gelmiş, hiç dinlenmeye fırsat bulamadan çok başarılı bır konuşma yapmış ve bu heyecana ortak olmuştu. 

Madrid'in elenmesiyle beraber çok daha umutlanmış ve millet olarak hedefe kilitlenmiştik.

Ama olmadı...

Sonuçlar açıklandığnda ve Tokyo 2020 dendiğinde üzerimize sanki kaynak sular döküldü.

Neden olmadı?

Başbakan, milletçe kenetlendiğimiz böyle bir ortamda nezaket göstermiş ve, "Demek ki Olimpiyat Komitesi yeterince hazır olmadığımıza kanaat getirmiş" açıklamasını yaptı.

Ben hiç de aynı kanaatte değilim.

Hatılarsanız kısa bir süre önce AB Bakanı Egemen Bağış, "Olimpiyat seçimini kaybedersek sorumlusu Gezi'dir " demişti.

Egemen Bağış bu gerçeği yeni açıklamıştı. Bu bir bahane olarak görülebilirdi...

Oysa;

Yerli haber kanallarının penguen yayınlamakla suçlandığı, buna karşılık 'Tahrir'i görüp 'Adeviye'yi görmeyen, 'Gezi'yi görüp daha büyük olan 'Kazlıçeşme'yi de  'Gezi' diye yutturmaya kalkan CNN İnternational'ın canlı yayına geçtiği...

Penguen suçlamasından alınıp bazı yerli kanalların ve bazı yerli yazılı basının Gezi Parkı'nı mesken tutup orada kamp kurdukları ve canlı yayına geçtikleri...

Günah çıkarır gibi birilerinin "Ben de Çapulcuyum" deme yarışına girdikleri...

Gezi'de ön safta yer almayan sanatçılara 'Mahalle Baskısı' uygulandığı...

Bazı merkez medya köşe yazarlarının 'Gezi Ruhu' terimini icat ettikleri; bu ruhun yaratıcısı '90 Gençliği'ni yücelttikçe yücelttikleri, onlara methiye düzme yarışına girdikleri hatta birinin 'Aşk olsun size aşk olsun' diyerek onları 'Gezmişler' seviyesine yükselttiği...

Türkiye'yi kan gölünün götürdüğü, ölü sayılarının  havalarda uçuştuğu haberlerinin yapıldığı...

Türkiye'de bile olmamış olan vahşi ve gaddar eski olayların Türkiye'de yaşanıyormuş gibi yansıtıldığı...

Tayyip Erdoğan'ın Sisi'yi, Esed'i hatta Hitler'i bile gölgede bırakan bir diktatör olarak ilan edildiği...

Fake hesaplarla içeriden kurgulanan ve montajlanan yalan haberlerin dışarıya servis edildiği...

Soros gibi dış kaynaklı organizasyonlarla yerli 'işbirlikçileri'nin; emperyalistlerle sözüm ona antiemperyalistlerin kucak kucağa olduğu...

Bir ortamda, yani Gezi olaylarının en kızışık olduğu ilk günlerinde benim ilk kaygım 'İstanbul 2020' olmuştu. 

Olayların yayınlanış şekli; yapılışının ve kontrolden çıkışının da iyi çalışılmış bir organizasyon olduğunu gösteriyordu.

Uzun zamandır Ak Parti iktidarına savaş açmış yerli ve yabancı çevreler Gezi olaylarını bir fırsat olarak görmüş ve sahiplenmişlerdi. Tıpkı 'Derin Devlet'e karşı başlatılan 'Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık' eyleminin bizzat Derin Devletçiler tarafından sahiplenilerek 28 Şubat 'Post Modern Darbesi'nin gerçekleştirilmesinde kullanılması gibi.

Tabii ki Gezi olaylarını devşirenlerin birincil hedefi İstanbul 2020'yi kaybettirmek değildi. Belki de bu, akıllarına bile gelmemişti. Çünkü bu sonuç Gezi'nin tali sonuçlarından biriydi.

Ama İstanbul 2020'nin kazanılması halinde bu başarının AK Parti iktidarı hanesine yazılacağı, bu olağanüstü sinerjiyle önümüzdeki yıllarda yapılacak olan 'Yerel', 'Cumhurbaşkanlığı' ve 'Genel' seçimlerinin rahatlıkla kazanılacağı ihtimalini göz önüne alacak olursak; 

İstanbul 2020'yi kaybettik diye birilerinin için için sevindiklerini ve bu sonuca katkıları olduğu için de daha bir keyiflendiklerini söyleyebiliriz. 

Gezi olayları olmasaydı İstanbul 2020, adaylar içerisinde en şanslısıydı...

Madrid ekonomik krizdeydi...

Tokyo'nun Fukuşima ile başı dertteydi; öyle ki sunumda da en önemli olarak bununla ilgili sorular soruldu ve fazla ikna edici cevaplar verilemedi.

İstanbul ise en sorunsuzuydu.

Gezi olayları bir anda İstanbul'u en sorunlu hale getirdi.

Çünkü Tokyo ile yarışacağımız belliydi. Fukuşima uzak tehlikeydi. Bugün için ne kadar etkisi olacağı kuşkulu olan radyasyon sızıntısının etkileri kalan yedi yıl içerisinde daha da giderilebilirdi...

Zaten gerçek bir kan gölüne dönen müslüman coğrafyasında, hem müslüman hem de onlara komşu İstanbul'da iç savaş gibi gösterilen benzer olaylar ise yakın tehlikeydi. 

Düşünebiliyor musunuz oralarda her gün patlamakta olan canlı bombalardan birinin Olimpiyat Köyü'nde patlaması ihtimalini.

Gezi olayları bu ihtimali güncelleştirmiştir.

Sıcak paralarını İMF güvencesinde Türkiye'de bir yılda 3'e 5'e katlayan, 2001 krizinde de son darbeyi vurarak bir gecede 100 milyar dolar transferini gerçekleştiren ve bu şekilde Türkiye'yi ekonomik ve siyasal olarak bağımlı hale getiren milyar milyar dolarlık bütçelere sahip uluslararası kuruluşlar kontrolü kaybetmişler ve bunun müsebbibi olarak gördükleri Ak Parti iktidarını devirmek için de Türkiye'ye savaş açmışlardı. Gezi'ye destek olan bu çevrelerin aleyhteki lobi faaliyetlerini de tabii ki yadsımıyorum.

Ve yine tabii ki onların da en önemli argümanları Gezi olayları olmuştur. 

Bütün bunları ben bugün yani araba devrildikten sonra söylemiyorum. 

Yukarıda da belirttiğim gibi Gezi olaylarının en kızışık olduğu ilk günlerinde yakın çevreme:

"Çok yazık! İstanbul 2020 gitti" demiştim.

Bunu derken Olimpiyat seçimlerinin eylül ayında yapılacağını hatırlamış ve unutmak için de 3 aylık sürenin çok az olduğunu düşünmüştüm.

Özellikle bu derece vahşice dünyaya yayınlatılan ve çok kötü bir imaj çizdirilen İstanbul'da Olimpiyatlar nasıl yapılabilirdi?

Madrid ve Tokyo sunumlarını dün yaptılar.

İstanbul ise gerçek sunumunu üç ay öncesinden Taksim Gezi Parkı'nda yapmıştı. Dünkü sunum bir formaliteydi.

Yazık çok yazık!

Bütün bu olumsuzluklara rağmen; umutlarını ve heyecanlarını son ana kadar kaybetmeyen ve var güçleriyle çalışan herkesi kutluyor, onlara teşekkür ediyorum.

Bu aşamaya kadar gelip ikinci olmak ve bu vesileyle İstanbul'u ve Türkiye'yi bütün dünyaya tanıtmak da büyük bir başarıydı.

Ama esas kazanan 'Gezi Ruhu' oldu.

Eminim onları da, öncelikle Tokyo olmak üzere, birileri gizliden gizliye kutluyorlardır!!!

8 Eylül 2013

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..