- Kategori
- Güncel
"Good Morning after supper" Mr. Arınç!
“Good Morning after supper” Mr. Arınç!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 06 Şubat 2015’te CNN Türk ekranında AKP’nin geleceği konusundaki; hepimizin yıllardır bildiği ve önemsediği konuyu dile getirdi.
Başlık yaptığım özdeyiş, Amerikan Kültürü’nde bir konu üzerinde olup bitenleri dünya âlem öğrendikten sonra açıklama yapanlara; iş işten geçtikten sonra akıl hocalığında bulunanlara söylenir.
İktidarınız döneminde halk arasında oluşan ‘nefretle bakışa,’ ‘kutuplaşmaya’ engel olmak için başta dönemin Başbakanı’na ‘dur!’ demenize sizin ifadenizle; ‘çıkara dayalı’ siyaset anlayışınız mı neden oldu?
Sayın Arınç; Allah Aşk’ına 13 yıl boyunca siz AKP Hükümetlerinde bakanlık, Başbakan Yardımcılığı ve hükümet sözcülüğünü yaparken aklınız nerede idi?
Özellikle AKP Hükümetinin son döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Arap Baharından sonra kendini ‘dev aynasında görmeye’ başlamış, ‘sen ney’ imişsin be ağabey’ psikozuna girmiştir.
Bülent Arınç, toplumun % 50’sinin AKP İktidarına nefretle baktığını şöyle belirlemiştir: “Biz % 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan % 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, Kamplaşma var.”
Daha önce debu tür çıkışlarda bulunan ancak bu çıkışların sonunu getiremeyen, Arınç, 3 dönem kuralı sonucu 07 Haziran 2015 Parlamento Seçimlerinde aday olamayacaktır.
İşte bu nedenle ‘itirafçı olmanın’ tam zamanı diyoruz.
Bugüne kadar ‘darbe’ ve ‘paralel yapı’ kavramları üzerine kurduğu ‘Korku İmparatorluğu ile en yakın çevresinden en uzak çevresine korku salmış, daha iddianamelerin hazırlığı tamamlamadan, masuniyet karinesi göz ardı edilen gözaltılar ve tutuklular dibine kadar ‘mağduriyet’ yaşamışlardır.
TSK, Emniyet, Üniversite, Yargı, Medya ve STK ile burada sayamadığımız kurumlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saflarında yer almak zorunda bırakılmıştır.
Böylece ‘bağımlı,’ ‘bağlı’ ‘sadakat’ derecesi yüksek olan konfederasyonlardan TÜMSİAD, MÜSİAD ve MEMUR-BİR vb. sendikalara ‘ayrımcılık’ yapılmış İktidar yandaşı olmuşlar veya yapılmışlardır.
Bugüne dek Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘devlet adamı’ özellikleri arasında bulunmayan ‘bana destek olmayan hasmımdır’ felsefesi ile toplumdaki ‘kutuplaşmanın’ geldiği boyut her geçen gün biraz daha kitleleri ayrıştırmaktadır
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dindar Nesiller yetiştireceğiz” ifadesinde tanımlanan Türk Gençliği, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmesi için emanet ettiği Gençliği dışlamış, Gençlik kamplara ayrılmıştır.
T.C. Devleti’nin özel sektörden elde ettiği toplam gelir vergisi kazancının % 80’i üyeleri tarafından ödenen ülkemizin ilk Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Başkanı vatan hainliği ile itham edilirken, diğer bir Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sevgi ve gönül bağı ile kucaklanmıştır.
Böylece ‘tek adam’ rolü sosyo-psikolojik yapısıyla bütünleşmiş, bir devlet adamı ‘ben yaparım/yaptım’ anlayışı içinde ülkeyi monarşiye götürür.
Bu durumun ‘Başkanlık Sistemi’nin tartışıldığı ortamda T.C.’nin ‘optimum yönetim metodu’ arayışını zora sokulabilir.
Şimdi gelinen noktada, ‘çıkara dayalı siyaset’ ortamında hızla ‘diktatörlüğe’ koşuyoruz!
13.02.2015
Not: Fotoğraf alıntıdır.