- Kategori
- Gündelik Yaşam
”Güzellik başa beladır” adlı cumartesi yazımdan...

Merhaba gününüz aydın olsun. Bugün yine bir cumartesi ve bugün benim hiç soğumadığım sevgilim gibi oldu. Bir gün önce ne yaşarsam yaşayım cumartesi gününü sevmeye devam ediyorum. Adeta bir acım varsa bile, bunu hafifleten en önemli unsur bugün! Dün gece yine arkadaşlarımla sabahı kanasta oynayarak karşıladık. Ve yine geç kahvaltı yaptık. Şu bizim mutfağın karşısındaki boş araziye bayılıyorum. Neredeyse orta boy bir stad yapılacak kadar büyük bir yer burası. Tam da Kadıköy’ün göbeğinde... Şu anda yemyeşil. Hemen bittiği yerde sıra sıra apartmanlar dizilmiş. Kırlık bir alanda uzaktan görünen şehir gibi. Karşısında kahvaltı yapmak çok rahatlatıcı. Bu arsa için hep bir söylenti var. Sanırım kimse gerçeği bilmiyor. En çok konuşulan hikaye; bu devasa arsanın sahibi olan yaşlı ve Ermeni (burası özellikle vurgulanıyor) kadıncağız, sakat ya da özürlü bir çocuğu yüzünden yörenin çocukları rahatlıkla oynayabilsin diye burada herhangi bir inşaata izin vermiyor. Diğer çocukları arasında bu arsa için yaşanan anlaşmazlıklar ayyuka çıkmış ve burayı hem Kadköy belediyesi hemde Fenerbahçe ele geçirmek istiyor. Vay canına! Ben en az 3 yıldır burada oturuyorum, buraya daha bir çivi çakılmadı. Tüm bunlara ustalıkla direnen yaşlı bir kadıncağız hikayesi size de pek inandırıcı gelmedi değil mi?
Sorun ne olursa olsun; bu arsa, sahibine maddi getirisi olacak şekilde yaramayan büyük bir variyettir. Ve yıllardır üzerinde bunu sağlayan bir güç var. O güç herneyse; arsayı kendi yemleyebilmek için şartların oluşmasını bekliyor. Ama bu arada arsa üzerinde gerçek hak sahipleri bundan faydalanamıyor. Bu arsanın akıbetini, neden kapışıldığını, tüm bunlara rağmen neden kimsenin bir şey yapamadığını çok merak ediyorum. Ve bana kalsa üzerinin ağaçlandırılması hariç birşey yapılmasa daha iyi olur.
Bu arsa kıymetli, hemde çok kıymetli olduğu halde gizli ve karanlık emelleri olan birileri tarafından ATIL bırakılmış ve kimsenin işine yaramıyor. Çocuklara bile! Çünkü üzerinde tek tük ağaçlar var ve onların altında hafta sonları demlenenler yüzünden burası şenlikli bir çocuk alanı değil! Gerçekten çocuklar düşünülmüş olsa daha farklı bir durumda olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Bazen çok kıymetli olan bir varlığın ne sahibine ne başkasına yaramadığı gerçeği filmlere bile konu olur ya! Hani çok güzel bir kız vardır ve seveni çok olmasına rağmen ona kimsenin dokunmasına tahammül edemeyen karanlık biri, kendi elde edemeyeceği gerçeğini kabullenemez ve kimseye yar olmasın diye türlü oyunlar oynar. Sonra o canım kızın hayatı ziyan zebil olur ve kimseye yar olamaz. Ya ortaya düşer ya da kimseyle yuvasını kuramadan yaşayıp gider.
İşte bunları niye anlattım. Çünkü TÜRKİYE’M böyle bir varlıktır. Çok güzel, çok büyük, hatta devasa, içinde ne gibi zenginlikleri olduğu çok muamma ve çok ATIL ! Bize yaramıyor doğru düzgün! Parçalayıp kendine yem etmek isteyen dahili, ve harici bedhahlar bollukta. Ortada büyük bir yem var ve kimse kimsenin dokunmasına izin vermeden zaman akıp gidiyor.
Canım ülkem heder oldu diye düşünmeden edemiyorum. O yüzden üzüntüm çok büyük bugünlerde..
Bir sihirli değnek olsa ve tüm üzerimizdeki çirkin emelleri kaçıracak bir şey yaşasak ve 72 milletten halkımızla huzurla yaşamaya devam etsek! Çok şey dilemiyorum. Umut ediyorum ki; ilahi olan bunu sağlayacaktır. Mutlu hafta sonları, umutlu aydınlık geleceklerimiz olsun.
Sevgiyle kalınız.
Ataşehir Haber Servisi
Berrin Aksu
07/04/2012