- Kategori
- Basın Yayın / Medya
'Hülya neden böyle?'

İbrahim Tatlıses'in uzun yıllar önce "Mavi Mavi"sine yazdığı şarkıda bir soru vardı ya hani!
"Hüülyaaa neden böyle, Hüülyaaa derdini söyle.." diye devam eden..
Aradan geçen bunca zamana rağmen, Hülya'nın derdini de, "neden böyle olduğunu" da öğrenebilmiş değiliz!!
Son günlerde bir magazin muhabiriyle kavgasını izliyoruz açtığımız her kanalda.. Yani bir kadın olarak bu benim daha çok ilgimi çekiyor.. Ama etrafımda gördüğüm "erkek çoğunluk" büyük gazetelerin internet sitelerinde de vizyona giren "HULYA AVSAR STYLE FREEKİCK"i tercih ediyor...
Neyse... Kavga o kadar "lezzetli" ki, tekrar tekrar izleyesim var.. Henüz izlemeyenlere de "yuh diye sövesim" var!!...
Mesele şu:
Olayın nerede olduğunu hakikaten hatırlamıyorum.. Ama ünlü Türk büyüğü Hülya Avşar, kızı Zehra, eski eşi Kaya Çilingiroğlu, onun yeni hayat arkadaşı Feraye Tanyolaç ve ondan olan oğlu.... Hıımmm.. Neydi bu oğlanın adı yaa? Hepsini bildim ama burada takıldım valla.. "Popüler cehalet" işte, kusuruma bakmayın.. Bugün yarın bir yerde okursunuz oğlanın adını.. Neyse işte.. Bu isimlerini saydığım kişilerden oluşan bir "grup" tatil için aynı otele yerleşmişler..
Kadınlar için zor olsa da, aslında çok "incelikli" ve "başarılı" bir tatil programı Kaya Çilingiroğlu açısından..
Eski eş Hülya Avşar sahneye çıkıp "ekstra"sını yapacak, yeni eşi oğluyla birlikte kendisini izlerken o golf oynayacak.. İlk eşinden olan kızıyla, ikinci eşinden (bu arada evlenip evlenmediklerini bilmiyorum.. bu noktayı da kaçırmışım!!) olan oğlunu aynı anda görebilecek, sevebilecek... vs vs.. Böylece, anne babaların karmaşık hayatının bedelini bebekler ödemeyecek.. Çok zekice.. Takdir ettim!
"Magazin muhabirleri" ve "magazin hastaları" için de önemli bir olay tabii. İzlenmesi şart!
Onlar da öyle yapıyorlar zaten.. Hülya Avşar'a mikrofonları uzatıyorlar.. Önce "ulusa sesleniş" konuşmasında yeni yıl ve bayram dileklerini sıralıyor.. Her zamanki gibi samimiyetten uzak mimikleriyle birlikte...
Sonra peşi sıra saçma sapan sorular soruluyor... (Petek Dinçöz'e Saddam Hüseyin'in idam edilmesine ilişkin soru soran arkadaşa da sevgilerimi iletiyorum buradan.. )
Ve o sırada.. Sırf Aziz Türk Milleti, "uçan kuş"suz, "gezen tilki"siz kalmasın diye, bilmem kaçıncı tatilini ailesinden ayrı geçiren Seyhan Erdağ, zeki bir magazin muhabiri olarak, son derece nazik ifadelerle sorulabilecek tek soruyu soruyor.
"Kızınızla birlikte bu oteldesiniz. Kaya Bey, Feraye Hanım ve oğlu da burada.. İleride bu gruba Saadettin Bey de katılacak mı?"
Nefis soru yaa!! Nefis!
Haa bu arada Saadettin Bey, Steven Sadettin Saran yani.. Altı ayda bir "Fenerbahçe Başkanı" olma hayaliyle medyaya röportajlar veren kişi.. Ve malum Hülya Avşar'ın yeni sevgilisi... Bir alt geçitte otomobil değiştirirken kameralara yakalanmışlardı hani...
Neyse.. Ben merakla bu sorunun cevabını bekliyorum..
Öyle ya Hülya Avşar, eski eşinin kendisini aldattığı kadınla birlikte aynı otele yerleşmiş, sırf çocukların iyiliği için.. Yarın bir gün o da benzer bir talepte bulunduğunda, Kaya Çilingiroğlu aynı tavrı gösterebilir mi? Seyhan, bunun cevabını istiyor aslında..
Sırf bu sorudan anlıyoruz ki, Seyhan Erdağ cesur, tecrübeli ve deneyimli bir magazin muhabiri... Ama, onunla birlikte hepimiz havamızı alıyoruz!!..
Çünkü, Avşar kızı sinirden köpürüyor.. Ve karşısındaki muhabiri aşağılamaya başlıyor aklı sıra...
"Vay efendim bu ne terbiyesizlikmiş!! O muhabir bir daha onunla ilgili haber yapmasınmış!! Yasaklamışmış ona kendisini takip etmesini.. Patronuyla da konuşacakmış bu konuyu zaten!!"
Bu noktada küçük bir "Fight Club" efekti verebilir miyim yazıma?!...
Ben şaşkın izleyicinin sesiyim: "Nooluyo yaa?!"
Şu oluyor efendim? Meğer "grup" demek, "grup seks" demekmiş! Ondan böyle hassasiyet koymuş Avşar kızı.
Ben şaşkın izleyicinin diliyim: Nası yaaani?
Vallahi, bana kalırsa şöyle: Yeni bir ilişki yaşamanın da etkisiyle, sanırım Hülya Avşar bu aralar "seks"i gereğinden fazla düşünüyor. Yani, bu bildiğimiz "algıda seçicilik" durumu olabilir... Bunu normal karşılayabiliriz...
(Bknz. Reha Muhtar'ın bu konuya ilişkin köşe yazısı da ilginç!!.. Ama Bkmynz. Kendisi de bilmez bir muhabire nasıl davranılması gerektiğini... Sevgilileri, yalısı ve yaşantısı dikkate alındığında bir gazeteciden çok, bir "magazin figürü"ne benzediği için, olaya "kendi" açısından bakması kaçınılmazdı...)
Siz en iyisi soruyu kendinize sorun:
İçinde iki çocuğun bulunduğu bir topluluğa "grup" denilince, sizin aklınıza seks mi gelir?
Valla Hülya Avşar'ın hayal gücüne saygım sonsuz tabii.. Ama benim sinirimi bozan ve bu yazıyı yazmaya iten, Avşar'ın "iğrenç ve ötesi" tavrıydı.. Seyhan Erdağ'ın gıdısına uzanıp, "Gel kuzum sen, geeel!!" demeler falan...
Seyhan, cüssesinden beklemeyecek kadar hızlı hamlelerle bu rezillikten kendini korumayı başardı neyse ki...
Avşar baktı ki, el ense çekemiyor, bu sefer kızın üzerine yürüyüp, "Sen basın terbiyesi almamışsın" dedi..
Gözlerim yuvalarından sarkar bir halde, televizyonun sesini açtım bu noktada...
Veeee... Seyhan cevabı yapıştırıverdi: "Siz sanatçı terbiyesi aldığınıza inanıyor musunuz peki?"
Ben sakız reklamındaki şok olmuş dedenin gözleriyim: Ooooğğğğğ.... Dişine de bakar, falına da!!
Geri adım atmıyor Avşar, "Seni sevmiyorum, benimle ilgili haber yapmanı istemiyorum..." diyor!
Seyhan'ın karşılığı şu: "Ben de sizi sevmiyorum. Ama işimi yapmak zorundayım.."
Ben yüzünde güller açan muhabirin havasıyım: Yürrü beeee...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı izleyen gazetecileri AKP'li, Deniz Baykal'ı izleyenleri de CHP'li sanan "ünlü şarkıcımız", yılların getirdiği tecrübeyle er meydanında yenilmemesi gerektiğinin farkında... Bastırdıkça bastırıyor...
"Sen başarısızsın bir kere, yıllardır yerinde sayıyorsun..."
Seyhan Erdağ, dimdik duruşunu ve yüz ifadesini bozmadan karşısında dikiliyor Avşar'ın hala.. Fakat bu hakarete, daha öncekilere verdiği kadar "net" bir karşılık veremiyor..
İşte o karşılığı ben vereceğim şimdi...
Ne de olsa onca hakarete uğrayan muhabirin "meslektaş"ıyım...
"Başarılı" olup olmadığım Hülya Avşar tarafından tartışmaya açılabilir... Çünkü, ben de tam olarak bunu yapacağım!!
Belli ki, o kendisini "başarılı" sayıyor... Ee neden saymasın? Çünkü "zengin" oldu. Bu, bir beceri kabul ediyorum... Ve onun "vicdan sözlüğü"nde de "başarı" kelimesinin karşılığında "para" var...
Şimdiiii, söyle bakalım Seyhan Erdağ?
Bahçesini büyütmek için "kamu malı" olan ağaçları kestiğin, 4 katlı bir köşkün var mı senin?
Sulh içinde yaşayan İstanbul'un sokaklarında sıkı yönetim günlerinden fırlamış gibi, bir "Hummer" ile dolaşabiliyor musun?
Konuşurken bile insanın kulağını tırmalayan berbat bir sesle, "assolist" olabilir misin, kaset çıkarabilir misin?
"Avrupa Gol Kralı" gibi davetkar sıfatları bulunan "evli" futbolcu Tanju Çolak ile yıllarca birlikte olup; sonra eski kocası Kaya Çilingiroğlu kendisini her aldattığında, Avşar'ın "diğer kadınları" evli olmanın getirdiği "ulvi" bir tavırla aşağıladığı anlardaki gibi "pişkin" olabilir misin?
Ya da, ay sonunda "en çok haberi yapılan ünlüler" sıralamasındaki yerini kaptırmamak için, taammüden "üstsüz" görüntüler, "Britney Spearsvari" frikikler verebilir misin? Zamanında seni dövdüğünü açıklayan eski türkücü sevgilinin programında gelinlik giyip "çıkabilir misin?"
Gazetecilikten, yazmaktan, anlamaktan ve anlatmaktan bu kadar uzakken, adını verdiğin bir dergi çıkarabilir misin?
Sana "marka" diyorlar mı Seyhancığım? Hayır değil mi??
Hakkaten çok başarısızsın Seyhan yaa!! O yüzden cevap veremedin zaten, biliyorum been!!
Bu kadar "başarılı" bir kadına ne denebilir ki?
O yüzden benim sözüm sana Seyhan Erdağ...
"Dürüst ve onurlu olmak için, insanın paraya ihtiyacı olmadığını hatırlattın, unutanlara... Ağzına sağlık.."