- Kategori
- Haber
Hrant Dink için ağlayanlara...
Bunca insan, hayattayken lazımdı Hrant Dink'e... Düşündüğü ve inandığı gibi yazdığı için, "suçlu" ilan edildiğinde lazımdı... Yakın dostlarının ve avukatlarının sevgi kuşatması altında, yargılanacağı mahkemeye doğru "ürkek" adımlar atarken lazımdı..
"Bu toprakları herkesten daha çok seviyormuş" gibi naralar atanlar, ona "şerefsiz", "gel gel burada temiz kan var" ya da "şimdi koruyorlar, dışarıda kim koruyacak seni?" diye bağırırken, üzerine tükürürken lazımdı mesela...
Hrant Dink'in etrafını saran polisleri caydırmak için; duruşmadan bir gün önce, İstanbul'un bilmem hangi semtinde tinerciler tarafından öldürülen bir meslektaşlarını hatırlatarak, "Sizin kardeşinizi de bunlar öldürdü" diye saçmalayan o kadını susturmak için lazımdı...
Hrant Dink, "Türklüğü alenen aşağılamak" suçundan aldığı 6 aylık hapis cezasıyla ilgili olarak Agos'ta yayınlanan bir yazı üzerine, bu kez "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" etmekten yargılanacağı duruşmada ifade vermek için Şişli Adliyesi'ndeydi.
Öylesine "yalnız" ve öylesine "güçsüz" görünüyordu ki, o kalabalıkların arasında...
Yukarıda anlattığım sahneler o zaman yaşanmıştı.. Dayananamıştım ve adliyede görev yapan polis amirine bağırarak, "Burada yapılan yargılama çok mu adil? Bu insanları neden buraya aldınız? Hakeret etmelerine neden izin veriyorsunuz?" demiştim... "Öfkeli kalabalık"tan avukat olduğunu söyleyen biri, işaret parmağını bana sallayarak, "Sen Ermeni misin?" dedi. "Öyleysem ne yapacaksın?" karşılığını verdiğimde, aldığım cevap şu oldu: "Dışarıda görürsün!"
İşte böyle "mantıklı" açıklamaları vardı "öfkelerinin..."
Ben bu yazıyı yazarken, Agos'u ziyarete giden Orhan Pamuk'u görünce aklıma geldi... Orhan Pamuk yargılanırken Hrant Dink oradaydı mesela... Ama Hrant Dink yargılanırken, Orhan Pamuk yoktu. Günahını almayayım, Nobel ödülü alması için bir yazarda aranan kriterlerinden biri de budur belki...
Şimdi onun arkasından ağıtlar yazan yazarlar, köşelerinden kalkıp o duruşmalara gelseydiler keşke... Belki Hakim Bey Amca, Hrant Dink'in "Benim bu lekeden temizlenmem lazım" dediği "6 ay hapis cezası"nı veremezdi belki... Gazetecilerin bu kadar "kolay" cezalandırılabilecek insanlar olmadığını düşünemez miydi yani?
Bugün Agos gazetesi önünde toplanan binlerce insan, yarım saatlerini ayırıp, o gün adliyeye gelseydi keşke.. Belki, onu düşman olarak görenler, "Bu ülkede düşünce özgürlüğünü savunan ne kadar çok insan varmış?" diye şaşırırlardı... Hrant Dink'in İstanbul'un en kalabalık sokaklarından birinde, sırtından vurulabilecek kadar "yalnız" olduğunu düşünmezlerdi belki..
Şimdi onun kanının aktığı yere karanfiller koyanlar, vicdanlarını temize çekmiş saymasınlar kendini..
Agos'un önünde ağlayan, onun yasını tutan, geceyarısı sokaklarda yürüyen insanları görünce "haksızlık mı ediyorum acaba?" diye düşünmüyor da değilim... Ama maalesef, yüreğimin duvarlarına çarpan cevap hiç değişmiyor...
"Geç kaldık geeeç!!"
Salı günü binlerce insan cenazesinin peşinden ağlarken; bir güvercinin gözlerinden onları izleyecek olan Hrant Dink de böyle diyecektir bence...
"Çok geç kaldınız, çok geeeçç!"