Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

"İncelikle sevdiler birbirlerini uzun zaman"

"İncelikle sevdiler birbirlerini uzun zaman"
 

"İncelikle sevdiler birbirlerini uzun zaman,

Derin bir tasayla, çılgınca, isyancı bir tutkuyla!

Kaçınıyorlardı itiraftan ve karşılaşmaktan,

Düşman gibi; boştu ve soğuktu konuşmaları da.


Suskun ve gururlu bir acı içinde ayrıldılar,

Bazen ve ancak düşte gördüler yitik sevgiliyi.

Öldüler sonunda, mezar ötesinde buluştular...

Fakat orada da tanımadılar birbirlerini."


Mihail Yuryeviç Lermonto

Yukarıdaki eşsiz mısraların da sahibi olan Sovyet Rusya'nın şair öykücü ve oyun yazarı Mihail Yuryeviç Lermontov (1814-1841), yirmi yedi yıllık kısa ömrüne çok sayıda değerli eseri sığdırmayı başarmış olağanüstü kalemlerden biridir.

Zamanımızın Bir Kahramanı, Prenses Ligovskaya adlı romanları; Maskeli Balo oyunu; Kafkasya Tutsağı, İblis, Mtsıri, Tacir Kalaşnikov'un Türküsü, İzmail Bey adlı poemaları onun en önemli ürünleri arasındadır...

Kimi sevgiler yaşanır; derinliği yüzeye hiç vurmayaşında gizlidir. Onların paylaşımı yüreğinle-sen arasında kaldığı için derindedir...

Paylaşılmadığı için tükenmekten münhasırdır... Bu hissedişe; var kılınmayanın yok edilemez oluşunun trajikomik duyguları sinmiştir. Buyüzden de:Gün yüzüne çıkarılıp başlamadığı için, bitmeleri de neredeyse imkaansız olanlardandır...

Lermonto'nun eşsiz ifade edişinde de gizli olan bir şey daha var ki bence, bu büyünün yanısıra derin bir tasayıda barındıranlar yine onlardır: Kaçınılır itiraftan; bazen bağlanmanın korkusu sarar ruhu...
Bir de bakarsın;bağlandığından o en büyük acıyı tatamayı göze alamazsın, yüzüstü kalmanın kederinden kaçınmak uğruna kendini birbaşına bırakır da mahsunluğun en incesi, boşluğun en deriniyle kendini cezalandıran olursun...

Ancak böylelikle korurursun kendini aşka düşmekten...
Çünkü: " Aşk senin için düşmektir"... sevgiyle yetinirsin için için aşıkken. Dilemessin bilmeyi belki de, ad vermek bile ürkütür çoğu zaman... korunmak uğruna uzak durusun doludizgin yaşayamayacak olduklarından. Ama aslında kaçınırsın sen böylelikle, yaşamdan...

Bazen de gurur olur yaşanmamışlıklarının celadı...
Bir köprü üzerinde karşılaşan iki keçinin öyküsündeki gibi; ne bir adım atar biri ötekine doğru, ne de birlerine yol verirler...böylece de ne biri , ne de diğeri tek bir adım ilerleyebilir...

İtiraftan kaçınılsa da: Bildiğini bilir, bildiğini bilirsin...
Zamana mı yayarsın, yoksa acelecilikden mi neden bu kadarla kalır? çoğu zaman sen de anlamssın...
Çünkü fazlaca sorgulanmaz, bulacaklarından korkarsın. Aslında sezersin sen sebeplerini: Yüzleşirsen bir defa; bulduklarınla sen artık aşık olmadan yaşayamazsın... Ve ama öyle, ama böyle kendine usul usul itirafya etsen bunu dile getirmekten delice kaçınnırsın da; fırtına ortasında ki o sesiz noktada yaşarsın birbaşına aşkını...

Bu beslenme, tek gıda rejmi gibidir neredeyse: Sendeki seni besler, ondakiyse sadece onu...
Sussuş, gurur ve (tezat gibi gözükse de)delice bir tutku; gün de üç öğün bu incelikli sevdanın menüsünde eksik olmayanlardır... ayrı kurulan sofralarda, ayrı yenen yemeklerde menü değişmese de bir arada yemeğin tadına varmak mümkün olmaz bu tür sevdalarda...

Gel zaman git zaman; ne bu geçen zaman, ne de yaklaşan gelecek günlerin ümidi;hiç ama hiç biri suskunluğu bozamaz... İçten içe tüten duman, Oliposs'un zirvelerinde ki sönmeyen ateşi gibi canlıda tutsa bu tutkuyu; ne sen ne de o ; kayda değer bir tek adım dahi atmazsın birbirine doğru...

İşte o gün varılır artık o nihayi noktayakıya : Zaten onca zaman " düşman gibi; boştu ve soğuktu konuşmaları da." önce sözler tükenir iyiden iyiye... sonra, bir gün gelir artık görmez de olurlar birbirlerini de. Zihinde de, yürekte de, umutlarda da ayrılımışlardır şimdi onlar.

Ama aslında bu halin en üzücü yanı: Onlar ne ne yaptıklarını?, Ne de ne için bunu yaptıklarını adlandıramadan koyarlar karşılıklı bu noktaları...

İçten içe ve ara ara ümitle; belki bu gün, belki ertesi gün dense de, keşkelere sığınılsa da...olmaz, bir yere varmaz işte... Ya gururunu bir yana bırakabilen çıkmamıştır, yada onlar "dar zamanlar yerine geniş zamanlar umarak" ötelemişlerdir o ilk adım anını...

Henüz hayattayken yitik sevgililer belki de ayrılık sonrasında da bir süre; "Düşlerde gördüler birbirlerini" ...
Ne de olsa:"Kaçınıyorlardı itiraftan ve karşılaşmaktan" ve böylece gelir işte onlar içinde dünya sahnesinde ki oyunun sonu: Şimdi bundan böyle pişman olsalarda artık, onlarında değiştiremiyecektir mutlak sonu...

Ve o gün dökülen son güz yapraklarıyla beraber; ardlarında kalanların göz pınarlarından bir kaç damla yaş süzülür Kimi bilir aralarındakini de buna üzülür, çoğunun ise yoktur olan biten hakkında hiç bir bilgisi...

Onlar da son bir kaç seremoni eşliğinde; burada yaşamayı gögüsleyemedikleri sevgilerini kalplerinde bırakarak, yenemedikleri gururlarına gömülüp; erteledikleriyle beraber sonsuzluğa göçerler. Ama bilmezler ki orada karşılaşıcak dahi olsalar burada sevgili olamayanlar; "mezarlarında da bir birlerini hatırlamayamazlar..."

Yüreğine sağlık Lermonto, eşsizsin...

Sevgi ve ışıkla,
Ayna

13.04.07

http://www.deviantart.com

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..