Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '10

 
Kategori
Dostluk
 

"Mesnevi" de Mevlana'dan "Köylünün Fendi" bölüm 1

"Mesnevi" de Mevlana'dan  "Köylünün Fendi"  bölüm 1
 

Öner Samanlı, insanlara Mevlana'dan bir öykü ile gereken mesajı vermiş... (Haberler)


Değerli Dostlar,

GÜNÜMÜZDE HERKES KENDİ DOĞRULUĞUNDAN VE DOĞRULARINDAN SÖZ EDİYOR.

Yaptığının yanlış olduğunu bile bile, ben haksızım, yanlış yaptım, özür dilerim diyenlerin ne kadar azaldığını çevrenizde sık sık görüyorsunuz.

Çıkarcılığın çok öne geçtiği bu süreçlerde, oysa ilahi süzgeçten geçmeye olan inanç için mutlaka da, bir tarikatın, bir dini fetvanın yahut ta başka bir felsefenin peşinden koşmaya bile gerek olmaksızın, şu “vicdan denilen sesi” doğru dinlemekten ötesi var mı…?

Yaşam bir serüven okulu…

Bu okulun hepimiz öğrencileri değil miyiz…?

Yıllardır savunduğum bir olgudur, neden üniversitelerin sosyal bilimler enstitülerinde, “İnsan Mühendisliği” Yüksek Lisans ve doktora program izlenceleri konulmaz..?

Beş harften oluşan dünya dillerinde kim bilir ne kadar çok kelime vardır.

Türkçede “insan” dediğimiz bu kelimenin anlamında olan dünya nüfusu içerisinde acaba ne kadardır.

Aşağıda, yıllardır defalarca okuduğum, Mesnevi’den bir öykü olan Köylünün Fendi’ni sizlerle paylaşmak istedim.

Altı ana bölüme sığdırmaya çalıştım.

Bir öykünün bu köşede devam kısımlarını okurken anlamsızlaşabilir diye de, üstteki açıklamalarımı ve dünya görüşlerimi her bölümün başına aldım.

Yani sırasıyla okuduğunuzda mesajı net olarak almış olacaksınız.

Belki okumakla sıkılanlarınız olacağı gibi belki de bu yazılanlardan şiddetle ders alarak rotasını değiştirenler, yanlışlıklarını fark edipte, özür dileyenler, eğriden doğruya yönelenler, hatadan hatasızlığa adım atanlar olabilecektir.

Ama çok daha önemlisi, ahde vefasızlıktan, ahde vefaya dönenlerin bu öyküden aldıkları yahut alabilecekleri ders sonrasında yaşamlarına kattıkları yeni mutlu tarzların varsıllığı olacaktır.

Birini tanımıştım. Esasen inançlı ve doğru sevilen sayılan davranışlarda görünen, yürekçe de kendisiyle halim selim, amma velakin onun bunun sözlerine pek aldırıp da yanlış yola sevk olan….

Bir gün 9999 kere oldukça da uzun bir duayı “Cenabı Rab’dan bir şeyler talebine ilişkin imiş) okumayı and ettiğini söyledi.

Yanımda onu bunu arayarak kendi adına 300, 500, (hatta kardeşine de 1000 tane hatam varsa özür dilerim) okumasını ve böylece kendinin de okuyarak 9999 kez bu duayı okumuş olmakla, dilekte bulunduğunu bu dileğinin de gizliliğini söylüyordu.

Ben bizatihi bu olayın şahidi oldum.

ÇOK SAMİMİM OLDUĞUM BİR DİN GÖREVLİSİ KARDEŞİME BU HUSUSTAN SÖZ ETTİM.

Benim Yüce Mevla adına adadığım okumam gerekli olan 9999 adet herhangi bir duayı başkasına 300-500 dağıtırsam onlar benim adıma okumuş olurlar mı..? dedim.

Bana; “Senin gibi okumuş aydın eğitimci bir adamın bana bu soruyu sormasına şaşırdım. Cahil bir kardeşimiz sorsa bu kadar şaşırmazdım.” Dedi.

Sonra tekrar bana; “Farzedelim ben falan dileğim adına Rabbim’e yedi kurban adamış olayım. Haydi senden rica ediyorum benim adıma onları satın al kestir ve dağıt”

İSLAM DİNİNDE BÖYLE SAÇMA SAPAN İŞTİGALİN NE YERİ NE MANASI VARDIR, ÖNER HOCAM..!

Kızma canım bu işin uzmanı sensin dedim.

Gülüştük. Mesaj anlaşılmıştı.

Kimi zaman fikirleri ile zikirleri farklı farklı insanlarla karşılaşırsınız.

Yalanını , dolanını, menfaat ilişkilerini hemen anlayamazsınız…

Amma velakin gecikmez tez zamanda çıkar ortaya….

Bu tipler ısrarcıdırlar aynı zamanda.

Karşılarındakini yalan ve dolanla kandırırken, çömleği kırar sonra da çömlekte neden su yok diye yaygara yaparlar.

İNSANLIK OKULUNUN ALFABESİ MEVLANA’NIN MESNEVİSİDİR..!

Dünyada Dale Carnegie denilen zat, “İnsan Mühendisliği” adıyla bir okul kurmuştur.

Ben bu, Okulun, yıllar önce kurslarına katılarak, “tekamül” Gelişim derecesindeki, “Eğitimciliğini de Yapma Yetkili” Öğretmenlik formasyonunu tamamlamıştım.

Yazarın, temelinde “insanlık ve sevgi” olan kitaplarını kitapçılarda dizi dizi bulmanız olanaklıdır.

Benzer dünya görüşleriyle sonra diğer onun izlenceleri olan diğerleri gelir.

Aşağıdaki Mesnevi’den alıntı yaptığım, çok sevdiğim ve dikkate işaret eden kısımlarını koyu renklerle belirlediğim “Köylünün Fendi” sizi bir yerlere kesinlikle sürükleyecektir.

Belki uzun zamandır haksızlıklar yaptığınız birilerinin kalbini onarmaya çalışacaksınız.

Belki hiç yoktan olmuş olan bir küskünlüğe son vereceksinizdir.

Belki de yaptığınız varsa hatalı şeyleri fark edip, onarmak ve dostluğunuzu pekiştirmek, korumak bile isteyebileceksiniz.

ÖNEMLİ OLAN USTALIKTIR.

USTALIK DA, YAPILMIŞ OLAN HATASINI FARKEDİP DE ÖZÜR DİLEYEN HATA SAHİBİNİ AFFETMEKTİR.

İşte özür denilen kelime de o ustanın çırağıdır.

Affetmeyi bilen usta da, ustalıktan ötede bu kez “usta öğretici” dir.

Saygılarımla.

Öner SAMANLI

“İNSAN MÜHENDİSLİĞİ”

Gelişim ve Eğitim Uzmanlığı

7. Dönemi Öğretmeni

1988

KÖYLÜNÜN FENDİ

Kardeş, eskiden bir şehirliye köylünün tanışıklığı vardı. Köylü şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu. İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkanına geçer oturur, sofrasına çökerdi. Şehirli köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı.

Köylü bir gün yüzünü şehirliye döndü de dedi ki: “A efendim sen hiç köye gelmez, hiç seyre seyrana çıkmaz mısın?

Allah aşkına olsun bütün oğullarını getir. Şimdi tam gül mevsimi, ilkbahar.

Yahut da yazın meyve zamanı gel de hizmetine kemer kuşanayım. Soyunu, sopunu, çoluk çocuğunu akrabalarını getir, köyümüzde üç, dört ay kal.

Bahar çağında köy pek hoş olur, çayırlık, çimenlik, gönle ferah veren gönül çeken lalelik kesilir.

Şehirli başından savmak için ona vaatte bulundu, vaadinin üstünden de sekiz yıl geçti. Köylü, her yıl “ Ne vakit geleceksin. Kış gelip çattı” der. O da “ Bu yıl filan yerden konuk geldi. müsaade edin de gelecek yıl, işten güçten kurtulursam gelirim” der.

Köylü “ ailem, ey kerem sahibi, çoluğunu, çocuğunu bekleyip duruyor” diye karşılık verirdi. Her yıl leylek gelince köylü de gelir, şehirlinin evine konardı. Şehirli, her yıl altınından, malından köylüye harç eder, onun üstüne kanat gererdi. Nihayet son defa o yiğit köylü, tam üç ay şehirliye misafir oldu.

O da ona sabah akşam sofra yaydı, yedirdi, içirdi. Köylü, utanıp yine “ Efendim, kaç keredir vaat ettin, beni kaç kere, beni kaç keredir aldattın bu niceyedir” dedi.

Şehirli dedi ki: “ Canım da, bedenim de buluşmayı isteyip duruyor ama her hareket, onun takdiriyle. İnsan yelkenli gemiye benzer. Rüzgarı estiren bakalım onu ne yana sürecek?”

Köylü, yine şehirliye antlar vererek “ Ey kerem sahibi, çoluğunu, çocuğunu al, gel de ikramı gör” deyip elini tuttu. Üç kere ant verdi “ Allah için olsun gayret et, tez gel” dedi. Bunun üstüne on yıl geçti. Her yıl böyle laflar eder, tatlı, tatlı vaatlerde bulunurdu. Şehirlinin çocukları “Baba ay ad sefer eder, bulut da gölge de.

Köylü bunca hakkın geçti. onun için nice zahmetler çektin. O da sen ona konuk olasın da hiç olmazsa bu hakların bir kısmını olsun ödemek ister. Bize, onu kandırın, köye getirin diye gizlice bir çok ricalarda bulundu” dediler.

…..

……

DAMAĞINI VEHMİN ZEVKİYLE ÇEŞNİLENDİRİR, VARLIK TULUMUNA ÜFÜRÜR, KENDİNİ HAVAYLA ŞİŞİRİP GURURLANIRSIN AMA, BİR İĞNEYLE O YEL KAÇIP GİDER.

Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!

Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı?

Hz. Mevlana Celaleddini Rumi

“MESNEVİ” 3. Cilt.

Köylünün Fendi

Dipnot: MEVLANA “MESNEVİ” KÖYLÜNÜN FENDİ’niN

(İkinci Bölümde Devamını Okuyabilirsiniz. )

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..