Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Şubat '13

 
Kategori
Fotoğraf
 

“Naturlife” ya da doğaya bir katkı çalışması

“Naturlife” ya da doğaya bir katkı çalışması
 

Zeliha Demirel - Çerkes Karadağ


Bir de baktım ki çerçevecide Çerkes Karadağ 9 Şubatta Ankara’da Port Art Gallery’de açılacak olan sergisi için fotoğraflarının çerçevelenmesi telaşında. Sergiye, son dönem çalışmalarına, fotoğraf sanatı üzerine hatta gerçeklik üzerine pek çok şeyi konuştuk. Fotoğraflar natürmortun yeniden kodlanması gibiydi.

Zeliha Demirel :  Gerçeklik sanata ne kadar aktarılabilir?

Çerkes Karadağ :  Fotoğrafın kendisi doğrudan gerçekle ilintili bir alandır. Hatta hiçbir sanat fotoğraf gibi gerçekle organik ilişki içinde değildir. Resim sanatı gerçekle olan ilişkilerinde sanatçı imge tasarımına taşırken fotoğrafçı gerçekle optik bir aracın soğuk kulvarlarında temas kurar. Aslında herkes fotoğraflara taşınan şeylerin gerçek olduğuna inanır. Oysa fotoğraf geçeği ortaya koymaz fotoğrafçının gerçek karşısındaki tutumunu seçim ve tercihlerini gerçekten koparılmış bir kesit üzerinden sunar. Fotoğrafçı bize kendi gerçeklik algıları gerçekmiş gibi dikte ettirir. Eğer bir gerçek parçası bir çerçeve ile sınırlanmışsa o gerçek tartışmalı ve kuşkuludur, yine de fotoğraf gerçeklik algılarımızı en yükseğe taşıyan biricik sanattır.

Zeliha Demirel :Çerçeve içine almak, seyirlik hale getirmek objenin ya da nesnenin bizdeki etkisinde göçme yaratır mı? İnsan genlerine kodlanmış haliyle seyirlik olanı izlemeye mi yatkındır?…

Çerkes Karadağ :Bir çerçeveye alınmış görüntü çok zaman gerçek hayatta önemsiz ve dikkat çekici olmayan bir ayrıntıyı kapsamaktadır. Günlük yaşam içinde daha çok dikkatimizi ışıltılı, parlak, göz alıcı ve hareketli konulara yöneltiriz. Bu ortalama insanın da dikkatini çeken bir tutumdur. Oysa görüntü çerçevesi içine taşınan görüntü seyirlik bir temsile dönüşür. Bu onu ayrıştırılmış önemsenmiş ve imgesel bir bakışa uygun görüntü olmuştur. Fotoğrafın en önemli özelliği gerçek yaşamdan bazı kesitleri çerçeveye alarak önemli kılmaktır. Hatta çerçeveye alınmış görüntü mahremiyeti deşifre edilmiş bir gerçek gibi algılanmalıdır aslında kamera yaşama yöneltilerek hem deşifre ediyor hem de yaşamı pornografikleştiriyor çünkü kamera zevk nesneleri üretiyor. Çiçekler böcekler güzel yüzler güzel kadınlar, etkileyici peyzajlar, deniz manzaraları hareketli yaşam, kanımca alenikliğe kavuşturulmuş herhangi bir yaşam kesiti başkalarının izlenmesine açık kılındığı için bir bakıma pornografikleşmiştir.

Zeliha Demirel :Gördüğüm fotoğraflar alıştığımız natürmort algısının dışında. Natürmortun içinden geçtiğimiz çağda yeniden mi kodlanması gerekiyor?

Çerkes Karadağ :Çok doğru. Ben resim sanatında natürmortların özel bir alan işgal ettiğine inanıyorum özellikle Rönesans ve Klasik dönemde resim, yaşam, insanlar yüzler, dinsel ve mitolojik konuları esas almıştır. Doğa ise ölü doğa imgesi ile yani natürmortlarla temsil ediliyordu. Natürmortların biçimsel özelliklerinden yararlanıp, işlevini yaşayan doğa üzerine kurmaya çalıştım. Kentsel yaşamda alabildiğine yer alan sokak ve caddelerin kaplandığı kaldırım taşlarını ve kentleşmede giderek yok olan doğayı çağrıştıran doğanın yaşam ve ölüm çelişkisini irdelemeye çalıştım. Bildiğimiz gibi natürmortlarda konularda neredeyse benzerdir. Natürmort konuları içinde çiçekler saksıda bitkiler ve güller silah değerli av eşyaları ve avlanmış hayvan görüntüleri ve meyveler konu edinilir. Benim hazırladığım bu sergimle giderek tehdit altında olan doğaya güzellik takviyesinde bulunma arzusuyla bu seriyi hazırladım. Amacım hem kentleşmeye ve kentleşmenin yarattığı çevre sorunlarına dikkat çekmek aynı zamanda sanatın en geleneksel biçimi üzerinde yaşamı ve doğal güzellikleri kutsamak.

Zeliha Demirel :Güzellik takviyesini biraz açar mısınız?

Çerkes Karadağ :Bildiğiniz gibi doğal güzellikleri resmeden fotoğrafçılar güzellikleri elde ettiklerini düşünürler ya da yarattıklarını varsayarlar. Oysa güzellikler tabiata aittir ve bunda insanların hiçbir katkısı yoktur. Hem çalışmalarımın üzerinde hem de bir sanatçı olarak sanatın doğanın güzelliklerine bir takviye olduğunu düşünüyorum. Çünkü sanatsal güzellikler sanatçıya aittir ve doğa dışında özel ve özgün bir niteliği vardır. Elbette doğal güzellikleri gözden kaçırmamak gerekir. Ancak fotoğrafçının görevi onları taklit ve tespit olmamalıdır.

Zeliha Demirel :Fotoğraflara dahil olan ana obje aynı zamanda ressamların üzerine doğayı yorumladıkları tuğlalar... Ve buna eklemlenen doğal ağaç dalları, kuşların ayak izleri, kuş tüyleri, kuş ve yabanıl hayvan dışkıları… Bu gerçeği daha da pekiştirmek mi sizce?

Çerkes Karadağ :Benim bu çalışmalarım iki döneme ayırabiliriz. Birinci grup çalışmalar üzeri çim kaplanmış bir kaldırım tuğlasını Fethi Paşa Korusu’nda ormanın doğal atmosferi içerisinde çalıştım. Bu fikrin devam ettirilmesi gereğini düşünerek ikinci bölüm çalışmaları davet edildiğim, 4. Portakal Çiçeği Sanat Kolonisi’nin Sapanca’daki doğa parkında gerçekleştirdim. “NATURLIFE 2012” adıyla adlandırdığım bu çalışmalarda koloniye katılan yerli yabancı 16 sanatçıya  doğayı yorumlamaları arzusuyla verdim. Sanatçıların özgün bakışını yansıtan bu tuğlaları esas alarak Sapanca’nın zengin bitki örtüsü içinde yabanıl kuşlar ve hayvanlar arasında yeniden düzenledim. Amacım kenti bütünleyen ve esas itibariyle yolları güzelleştirmek amacıyla döşenen tuğlaların bir sınırının olmaması. Kentler büyüdükçe yeşil alanlar ormanlar dereler su havzaları ve natürel doğa giderek yok olmaktadır. Bunu vurgulamak ve dikkat çekmek için ölü doğa imgesini yaşayan doğa gibi algılanmasını arzu ettim. Bu çalışmalarda bir bakıma hem küratör hem de sanatçı olarak rol aldım. Aslında çevreye dönük çalışmalarımın öncesi de var. 2000’lerde Ankara Batıkent’i ağ gibi saran blok binaların çirkin görüntüsünü kaybetmek amacıyla renklendirmeler ve giderek yeşil alanların betonlaşması karşısında “Monoton Öyküler” adıyla bir fotoğraf serisi daha hazırlamıştım. Bu çalışmanın özü sokaklarda göstermelik dikilen zayıf ve cılız fidanların gözüyle kenti görmekti. Cılız ağaçlarla beton blokların karşılaşmasını fotoğrafın optik olanaklarını kullanarak ve izleyiciyi bir ağacın gözleriyle kenti görmeyi davet ettim. Sonraları uygarlığımızın su kıyısında kurulan kentlerde ilk kez boy verdiğini hedefleyerek, doğu ve batı uygarlığının simgesel üçer kentini yorumlamayı düşündüm. Ancak Doğu Avrupa’da oluşan diplomatik ve siyasal çalkantılar, Ortadoğu’daki savaşlar projeye tamamlamamı engelledi. Yine de kentler imgeler adıyla Ankara, Bursa ve Lefkoşa’yı yorumlayan üç çalışmayı bitirdim.

 Zeliha Demirel : Hani fotoğraf her zaman ifşa ettiğinden daha fazla şeyi saklar ya ben bu noktadan hareketle, bu saklanan kısımların sizde oluşturduğu iç acı ve akıntıları da merak ederim…

Çerkes Karadağ :Ben fotoğrafta anlamın daima iki şekilde sergilendiğine inanırım. Biri görüntü çerçevesi içinde son bulan bir anlamda kapalı kompozisyon sayılabilecek gerçekliktir, bu tarz fotoğraflar söyleyeceklerini çerçeve içinde bitirirler. Genellikle az unsurla ve belirgin bir açıklıkla sunulurlar. Oysa ister spontan, ister kontrollü olsun fotoğrafların çoğunluğu çerçevelenmiş alan dışını işaret etmektedir. Kanımca okunmaya en uygun fotoğraflar bu tarz fotoğraflardır. Bu tür kompozisyonlar açık kompozisyon sayılabilir. Bana göre çerçeve dışını da işaret eden fotoğraflarla aynı zamanda ifşa edilmiş gerçeğin izleyicide bir deprem yaratması gerekir. Çünkü açık kompozisyon izleyiciyi düşünmeye sevk eder. Ve ben herhangi bir fotoğrafı izlerken çerçeve dışına bırakılmış gerçeğin ne olabileceğine dair varsayımları da görmeye çalışırım. Çerçeve bir tercihtir ve aslında gerçeği gizlemektedir. Görmek istemediğimiz şeyleri fotoğrafçı çerçeveleyerek aslında gizlemektedir.

Zeliha Demirel :Önceki sohbetlerimizden biliyorum, fotoğrafa bakan göz ile, fotoğraflayan göz arasında algı açısından her zaman bir boşluk var, bu boşluğu en aza indirgemek için sanatı daha anlaşılır kılmak mı gerekir?

Çerkes Karadağ :Fotoğraf her zaman insanda boşluk hissini tatmin etmekten çok arttırmaya yönelik bir sanattır. Çünkü dondurulmuş gerçek bilincin labirentlerinde yeni anlamlara açık gerçektir. Fotoğraf çok zaman bulmacalar da üretir. Hatta bir çok başarılı sanatçının fotoğraflarını anlamak için entelektüel bir birikim gerekir. Fotoğrafın kolay anlamlandırılması onun gerçek anlamını ortaya koymaz. İzleyicinin birikimleriyle örtüşmesi gerekir. Aksi halde fotoğraf ile alılmayıcı arasında boşluk büyüyecektir.

Zeliha Demirel :Sizin kuram üreten bir sanatçı olduğunuzu bildiğimden biraz da imge üzerinde sohbet edelim mi bu gün imge arsızlaştı. Artık bazı sanatçılar neredeyse gerçeği olduğu gibi gözümüzün önüne getirerek imgeye alan bırakmıyor. İmgenin devinimine bakışınız?

Çerkes Karadağ :1970’ler fotoğrafında biz fotoğrafçılar kendi aramızda değerlendirme yaparken sanatçının etkisinin ve özgünlüğünün olmadığı gerçek hayattan görüntüleri kaba saptama olarak adlandırırdık. Elbette elinde kamera olan herkes tanık olduğu gerçeği resmediyor, gerçek sanatçılar hiçbir zaman gerçekle yetinmediler fotoğrafın özü gerçeği alıntılamak değil, gerçek karşısındaki tutumumuzu sergilemektir. Kamerayı bir tutuma yandaş yapmak gerçek karşısında imge üretmektir. Aslında görsel yaratıcılık dediğimiz de kaba gerçeklik üzerine kompozisyonlar yaratmak değil, gerçeği yedeğimize alarak yeni bir gerçeklik tasarımı oluşturmaktır. Basın fotoğrafını hariç tutarsak fotoğraf her zaman imge üretimini esas almıştır. Ve büyük fotoğrafçılar seriler hazırlarken aslında felsefi düşünsel sanatsal ve yaratıcı bir konsept geliştirme tutumundan vazgeçmemişlerdir doğrusu da budur. Kamera gözü soğuk ve duygusuzdur. Kameranın gözüne kendini teslim etmiş fotoğrafçının bir görüş ortaya koyma şansı yoktur. Bu bakımdan kameranın bir sonuçlandırma aygıtı değil fotoğrafçının üçüncü gözü ( fazladan bir göz) olduğuna dair büyük ustaların tespitleri mevcuttur. Kamera bir görme ve gösterme aygıtı gibi varsayılır. Bu bakımdan benim için kamera daha iyi görme aygıtıdır.

Zeliha Demirel : Çalışmaları sergilenmeden önce gördüğüm için çok şanslıyım ve vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

 
Toplam blog
: 84
: 605
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Konya Akşehir doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliğ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara