Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

"Ne olursan ol, gel sendikalı ol..."

"Ne olursan ol, gel sendikalı ol..."
 

"Ne olursan ol, gel sendikalı ol..."


Geçenlerde CNN Türk'te bir haber izledim... Haberde sanatçı Halil Ergün ve Senaryo Yazarı Meral Okay diyordu ki: “Doğulu ol, batılı ol.. Anadolu'dan ol, Trakya'dan ol... Solda ol, sağda ol... Evli, bekar, genç, yaşlı ol... Kadın ol, erkek ol... Ne olursan ol, sendikalı ol... Çünkü sendika hakkındır!”

Gerçekten de anlamlı bir kampanyaya imza atmışlar bu tanınmış yüzler... Onları can-ı gönülden kutluyorum...

12 Eylül 1980 sonrası, o vefakar ve çileli işçilerimiz, sendikasızlaştırıla sendikasızlaştırıla bugünlere kadar geldiler... Ne hakları kaldı, ne hukukları, ne de kendilerini savunacakları birileri...

Daha önceleri böyle miydi? Değildi elbet... Sendikalar, bizzat işçiler tarafından kurulmuş örgütlerdi. İşçiler haklarını sendikalarıyla alır, işverenlerle toplu sözleşmeyi sendikaları eliyle yaparlardı... Çalışanların işverenle ilişkilerinde tek başlarına çözemeyecekleri, bazen dile getirmeye bile çekinecekleri sorunlarını sendika, onlar adına, onlarla birlikte görüşür, çözüme kavuştururdu.

Kısacası sendika, işçilerin birliğinin ve dayanışmasının kurumlaşmış ve ete kemiğe bürünmüş haliydi...

Ben de ilk işe başladığım yıllarda bir gazete emekçisiydim... Bir gazete işçisi yani... Bizim hakkımızı, hukukumuzu savunan sendikamızın adı Türkiye Gazeteciler Sendikası'ydı... Uzun yıllar huzurlu ve güvenli bir şekilde sendikalı olarak çalıştık... Toplu iş sözleşmesi zamanlarında da çok iyi haklar elde ettik...

Fakat sendikalı çalışmamız fazla uzun sürmedi... 90'lı yılların başlarına geldiğimizde ülkedeki ekonomik istikrarsızlık çalıştığım gazete olan Milliyet'i de vurmaya başlamıştı... Gazete çalışanları önce teker teker (diğer gazetelerde de olduğu gibi) sendikasızlaştırıldılar, sonra da taşeronlaştırıldılar... Evet gazete içinde çeşitli taşeron firmalar oluşmuştu... Bizler de bu taşeron firmanın bir elemanı olarak gazetede çalışmaya başlamıştık...

Bu da uzun sürmedi... Sonrasında ise, gazeteye yeni teknolojiler getirdiler... Bu teknolojik gelişin ardından "iflas ediyoruz, bu teknoloji bizi batırıyor" diyerek çalışanlar işten teker teker çıkartılmaya başlandı ve tabii ki yerine daha düşük ücretle çalışanlar alındı...

Geçmişte yaşadığım bu olanları bugünlere örnek olsun diye anlattım...

Bugün sendikalı olarak çalışan tüm iş kollarındaki işçiler de aynı bizlerin o günlerde başına gelenler gibi yavaş yavaş sendikasızlaştırılmaya ve taşeronlaştırılmaya başladılar...

Hatta öyle iş kolları var ki, oralarda ne sendika var, ne sigorta var, ne bir hak var, ne de bir hukuk...

Şayet bugün Tekel işçileri de herhangi bir sendikalı örgüte dahil olmasalardı, ne haklarını savunabilirlerdi, ne de ağızlarını açıp tek bir kelime bile edebilirlerdi. Kuzu kuzu kaderlerine razı gelip 4C'li işçi statüsünde çalışmaya devam ederlerdi...

Aslında sendikalı olmak bir anayasal haktır... Temel bir insan hakkı olarak örgütlenme ve sendikalaşma hakkı ülkemiz anayasasının 51. maddesi ile güvence altına alınmış ve denmiştir ki:

"Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.

Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz."


Ancak mevcut Anayasa'mızın bu 51. maddesine ne kadar uyuluyor orası muamma...

İşverenler sendika lafını duymak istemiyor, sendikalı işçi çalıştırmak istemiyorlar.

İşte bu yüzden reklam filminde de söylendiği gibi tüm işkolundaki işçilere "Ne olursan ol, sendikalı ol..." demenin yollarını bulmak lazım...

Çünki sendikalar;

- Üyelerinin çalışma koşullarını iyileştirmek yaşam seviyelerini yükseltmek için çalışır.

Çünki sendikalar;

- İşyerinde işçilerin de söz hakkının olması, işyerinde keyfiliğe, eşitsizliğe, kayırmacılığa, güvencesizliğe son verilmesi için çaba harcar.

Çünki sendikalar;

- Üyeleri adına resmi makamları şikayette bulunur, mahkemeye başvurur, dava açar, hukuki destek verir, avukat sağlar.

Çünki sendikalar;

- İşçilerin çalışma ve yaşam koşullarıyla ilgili araştırmalar yapar, raporlar hazırlar, bunları öncelikle kamuoyunun bilgisine ve hükümet yetkililerine iletir, peşini bırakmaz, takip eder.

Çünki sendikalar;

- İşçilerin sorunları konusunda kamuoyu desteği yaratmak için yayın yapar, gazete, dergi çıkarır, broşürler ve kitaplar yayınlar.

Çünki sendikalar;

- Medya ile düzenli ilişki kurar, işçi sorunlarını dile getirir, destek sağlamaya çalışır.

Çünki sendikalar;

- Siyasi parti, kurum ve kuruluşlarla ilişki içinde olur. Yasalarda işçilerin hak ve çıkarlarına yönelik değişiklikler yapılması için veya çalışanlar yararına yeni yasalar çıkartılması için çaba harcar.

Çünki sendikalar;

- İşçi sorunlarını uluslararası alanda da dile getirir. Diğer ülkelerin işçileri ve işçi kuruluşlarıyla deneyim alışverişi yapar. Ortak sorunlar için ortak çözümler geliştirilmesine çalışır. Uluslararası dayanışma sağlar.

- İşçilerin, haklarını daha bilinçli savunmaları için eğitim faaliyetleri yürütür.

Kısacası, tüm işçiler birey olarak sendika sayesinde bir araya gelir, BİRLİK olurlar...

Peki "Sendikaların bu ülkeye yararı nedir?" diye soracak olursanız...

Sendikalar, aynı ışıklı, güzel yolda bir arada yürüyen insanların birliği ve dayanışmasıdır.

Sendikaların faaliyetleri, sadece kendi üyelerinin hayatını değiştirmekle kalmaz... Bu faaliyetler aynı zamanda, tüm ülkede işsizliğin önlenmesi; açlığın, yokluğun, yoksulluğun ortadan kaldırılması; işçilerin ve tüm emeğiyle geçinenlerin toplum içinde onurlu yaşayabilmesi; herkesin geleceğe güvenle bakabilmesi için; adalet ve eşitlik için, insanın insan olması için kalıcı adımlar atılmasının önünü açarlar.

İşte bu yüzden hep bir ağızdan reklam filmini sloganlaştıralım, bunu Türkiye'nin dört bir ucuna yayalım... Ve hep BİRLİK'te huzurlu, mutlu ve güven dolu bir Türkiye için diyelim ki;

“İster doğulu ol, ister batılı ol.. İster Anadolu'dan ol, ister Trakya'dan ol... İster solda ol, ister sağda ol... Evli, bekar, genç, yaşlı ol... Kadın ol, erkek ol... Ne olursan ol, sendikalı ol... Çünkü sendika senin en önemli hakkındır!”


Ertan Yurderi

 
Toplam blog
: 111
: 1140
Kayıt tarihi
: 15.10.07
 
 

Kocaeli doğumlu. Yüksek tirajlı gazetelerin bilgi işlem ve yazı işleri bölümlerinde çalıştıktan s..