Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '16

 
Kategori
Siyaset
 

"Silahlı Kuvvetler Yeniden Yapılansın" Ama Nasıl?

"Silahlı Kuvvetler Yeniden Yapılansın" Ama Nasıl?
 

Siyasiler Gelecekten Korkmamalı, Geleceğe Şekil Vermelidir. Obama


Durum Tespiti Gereklidir.

Terörle yapılan mücadele ve başarısız darbe girişimi Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılanmasını gündeme getirmiştir. Silahlı Kuvvetler yeniden yapılanmalıdır sonucuna varan siyasiler istihbarat eksikliğinden, yönetim zafiyetinden, ordu içinde bir kısım subayların bir din adamının etkisiyle hainlik yapmasından, mevcut iktidara ve demokrasiye düşmanlıktan bahsetmektedir. Söylenenlerin hepsi de şu an için, güncel olarak doğru olmakla birlikte bu noktaya neden ve nasıl gelindiği, yapılan hatalar, alınacak dersler akıllıca analiz edildikten sonra yeniden yapılanma gerçekleştirilmelidir. Öncelikle hırsızın suçlu olduğu açıktır ama ev sahibi de muhtemelen geçmişte evin anahtarını ortaya sahipsiz olarak bırakmış ve evdeki hırsızlığı kolaylaştırmıştır.

Esasen geçmişte yapılan insan yetiştirme kusurlarımız,  eğitim, daha iyilerin öne geçmesi alanındaki hatalı tercihler ve yönetim hataları bugüne gelmemizde, bu darbe teşebbüsünün yapılmasında etkin olmuştur. Teşebbüs, askeri liderliğin tasvibini alamadığından, macera ve batağa saplanma olarak görüldüğünden, zamanın ruhuna ve rasyonel davranışa aykırı olduğundan, cumhurbaşkanı tarafından tehlikenin yeterince büyük olduğu halka hızla açıklandığından, polis ve sisteme sadık askerin çabasıyla önlenebilmiştir. Ama hasar oldukça büyüktür. Tehditin bu kadar büyük olduğu yeni anlaşılmış ve yok edilmesi çabaları artırılmıştır.

Darbe teşebbüsü başarılı olsaydı, kanlı ve halkı bölücü bir hareket olacağı, Türkiye'yi daha fazla zayıflatacağı, sosyal alanda Hümeyni İran'ına dönebileceğimiz, siyasi alanda tamamen bir başka devlet kontrolunda olabileceğimiz ve parçalanabileceğimiz dillendirilmektedir.

Rakamlarla ilgilenirsek, Silahlı Kuvvetlerde sayısal olarak kabaca 30 bin subay, 100 bine yakın astsubay, 90 bine yakın uzman erbaş, 50 bin üzerinde sivil memur ve 570bin asker bulunmaktadır.

Bazen siyasilerce bu ordu çok kalabalık ve içeriye de bir tehdit düşüncesi öne sürülmekte ve zayıflatılması önerilmektedir. Yeniden yapılanma olsun, asker sayısı azaltılsın görüşüne karşıt olanlar tarafından ise riski azaltmak için tehdit gerekçeleri abartılabilmekte ve güvenliğin maliyetinin tartışılamaz olduğu belirtilmektedir.

İhtiyacı Karşılayacak Yapılanma Tespit Edilerek, Zamanla Kurulmalıdır.

Konuya objektif yaklaşılırsa, ihtiyaç olan yapılanma ekonomik olan ama istenen güvenliği sağlayacak bir askeri yapılanmadır. Ordu yeterince kuvvetli olmasaydı, Türkiye Suriye olabilirdi görüşü yabana atılmamalıdır. Muhtelif yerlerde 1990 sonrası yeni Çok Kutuplu Dünya düzeninde Türkiye'nin terör tehditleri sebebiyle yeni bir yapılanmayı gerçekleştiremediği, barış ve yumuşama döneminden istifade edemediği belirtilmektedir.

Çare muhtemelen çok kalabalık olmayan, tugay düzeyinde, eğitimli, hareket gücü ve ateş gücü yüksek, haberleşmesi modern, istihbaratı; uzman kadrosuyla, hava araçları ve uzaydan desteklenen, profesyonel kara birliklerinin kurulmasıdır. Bazı uzmanlar bu işin kolay olmadığını, çıkacak maliyetin 570 bin asker beslenmesinden fazla olabileceğini söylemektedir. Ancak hantal birlikler yerine eğitimli mobil birliklerin daima üstün olduğu bilinmektedir. Örnek olarak İngiliz Ordusu gösterilebilir. Her uluslararası olayda varlıkları ve katkıları mevcuttur.

Deniz ve Hava Kuvvetlerindeki yapılanma profesyonele yakındır. Burada yapılacak yenilik yönetimde artı değeri olmayan faaliyetlerin durdurulmasıdır. Örneğin bir gemi veya uçağı çalıştıran ortalama personel sayısı Dünya ortalamasına uygun olmalıdır. Bu rakamların daha yüksek sayıda olduğu söylenmektedir.

Bir başka husus lojistik ve askere alma hizmetlerinin, proje gerçekleştirme konularının ve sosyal hizmetlerin tamamen MSB.lığınca yapılmasıdır. Bu konu MSB.lığının yeniden yapılanmasını gerektirmektedir. Askerin sadece harbe hazırlıkla meşgul olması, tatbikat ve uluslararası uygulamalarda birikimli olması güçlü bir MSB.lığı gerektirmektedir.

Genelkurmay ve Kuvvetlerde aynı hizmete  çalışan birimler, okullar birleştirilmelidir. Bunların detayda ayrı olduğu hususu her Kuvvetin benim olsun, emrimde olsun yaklaşımıdır ve ekonomik değildir. İş başı eğitimleriyle bu eksiklikler giderilebilir. Muhtelif şehirlerdeki EDOK bağlısı okullar azaltılıp, ekonomik boyut önemsenmelidir. Unutulmayacak husus, sağlanacak ekonomiyle bu okulların bulunduğu şehirlere tasarruf edilen paranın yatırım olarak geri dönebileceğidir.

Darbe teşebbüsü sırasında, Hükümet Yetkilileri ve Silahlı Kuvvetler Yetkilileri arasında haberleşme eksikliği, darbe teşebbüsü öncesi durumdan haberdar olamamaktan bahsedilmektedir. Normalde bu haberleşme hızlıdır, gecikme olmaz. Bu olayda haberleşmeyi çabuklaştıran görevli insan gücünün açıkçası emir subayları, özel kalem müdürleri ve mesajları iletecek Muhabere Merkezi'nin çevik olması gereklidir. Bu zincir kırılmış ve bu eksiklik hasar verici olmuştur. Emrin yapıldığı geri bildirimi doğru olmalıdır. Benzer bir olay Küba Krizi sırasında olmuş, ABD Hükümet Yetkilileri, Askerin Hükümeti yanlış anladığını, yeterince çevik ve değişen şartlara adapte olamadığını, neredeyse 3. Dünya savaşına yol açacaklarından şikayetçi olmuştur. Kurumsal yapılar olaylara müdahale ederken geçmişten gelen belirli fikirlerle olaya yaklaşmakta, olay teyidi ve tedbir zaman kaybettirmektedir. Özellikle iç sorunları olduğunda çözüm için içe dönükleşme olmaktadır. Bir tedbir Hükümet Yetkilileri ve Komutanların doğrudan, aracı insan gücüne ihtiyaç duymadan, birbirleriyle haberleşebilmesidir.

Objektif Değerlendirmeye İhtiyaç Vardır.

Darbe önlenmesinde Halkın gücü abartılmaktadır. Halk, polis ve askere vurma hakkına sahip değildir. Öyle olursa Hukuk olmaz, Devlet olmaz. Şu an halk politikacıların ve medyanın baskısı altındadır. Politikacılar durumdan menfaat sağlamayı hedeflemektedir.

Suçlu darbeciler için de suç ve ceza bireyseldir. Ceza, suçu tekrar işlemeyi önleyecek yeterlikte olmalıdır. Hoca Efendiyi kutsal kişi olarak gören, her sözüne ve üflediği bir (1) dolara değer veren, soru hırsızlığına, makam kapma sahtekarlıklarına göz yuman, devletin yönetim kademelerinde yuvalanan  memurların hatalarıyla hesaplaşması, kuru ve yaş ayırt edilerek, ihmal edilmemeli ve cezası suçuns göre adil olarak verilmelidir.

Hükümet Siyasileri, Askerleri eleştirmeye, polisleri parlatmaya devam ederken darbe teşebbüsünü başarısızlığa uğratan bilincin Silahlı Kuvvetlerin yönetime ve demokrasiye sadık yöneticilerinde  olduğunu hatırlamalıdır. Bu kadro olaylardan alınan dersler yönünden tehlikenin büyüklüğünü ve Türkiye'ye maliyetini algılayan ve  gerekli düzeltmeyi yapabilecek durumdadır. Politik hırsı olmayan, mesleki yeterliliği olan, devletine milletine bağlı, demokrasiye, "Hakimiyet milletindir" görüşüne inanan, bir din adamından değil amirlerinden emir alan insanlara görev vermekten kaçınmamalıdır.

Tehdit  Her Zaman Var. Sayısı ve Büyüklüğü Azaltılmalı.

Türkiye muhtelif tehditlere maruzdur. Coğrafyası devamlı kaynamaktadır. Komşularından Rusya askeri alanda hala süper güç sayılabilir ve Suriye'de üsleri vardır. Ermenistan 1915 olaylarıyla Türkiye'yi siyaseten rahatsız etmektedir.

İran kıtalararası balistik füze yapmakta ve nükleer bomba yapma girişiminde bulunmaktadır. Irak üçe bölünmüş, refahı azalmıştır.

Ortadoğu bölgesi, Suriye, Irak, Lübnan ve Arap Ülkeleri  Dünya'nın 1950'den beri üzerinde çok konuştuğu istikrarsızlık bölgesidir. Petrol ve gaz oldukça, demokrasiler kurulmadıkça  bu ülkelerin istikrarsız olmaya devam edeceği ön görülebilir.

İsrail nükleer güçtür. 1967 savaş sonrası sınırları, yaklaşık elli (50) yıl geçti, artık İsrail'in kalıcı sınırlarıdır. 

Doğu Akdeniz'de doğal gaz paylaşım  sorunları devam etmektedir. Suriye olayları Türkiye'nin Ortadoğu ticaretine ve içerideki huzuruna zarar vermiştir.

Mezhep tartışmalarından, Arapların sorunlarına taraf olarak girmekten kaçınmanın doğruluğu anlaşılmıştır. Ancak 4-5 yıldır devam eden Türkiye'nin Suriye siyasi hatasından geri dönülmelidir. Ermenistan ilişkilerimizin normalleşmesi, Arap ülkeleri, Mısır ile ilişkilerimizi iyi tutmak önemlidir. İsrail ve Türkiye'nin dost olarak ilişkilerini yürütmesi iki ülkenin de uzun dönemde  lehinedir. Ülkelerle ilişkilerimizi dostluk, barış, işbirliği ve tarafların iç işlerine karışmamak prensiplerine  göre düzenlemek, "Dostlarımızı Artırmak" faydalı olabilecektir.

PKK Kürt Milliyetçiliğini kışkırtmakta ve Kürt kardeşlerimizle aramıza ayrılık tohumları ekerek, bunun ticaretini yapmaktadır. PKK ayrı bir devlet kuracağız diyerek Kürt halkını ezmektedir. PKK halka hizmet için yapılan okul, hastane gibi hizmet kuruluşlarını yakıp yıkmaktadır. PKK siyaseten yalnızlığa itilmeli ve Türkiye onu yok etmelidir.

Suriye sınırımızdaki Kürt halkı, Kuzey Irak'taki Kürt Halkı Türkiye'ye dost hale getirilmelidir. Türkiye'de yaşayan Kürt halkımız Avrupa Birliği ortalaması demokratik haklarına razıdır. Ona iş ve aş gereklidir.

Türkiye Kuzey Irak ve Suriye'deki Kürtlerle dostluğunu güçlendirmelidir. Şu anki devlet aklı Güneydoğu Anadolu'nun kaybedileceği endişesiyle bu tür yaklaşımlara soğuk bakmaktadır. Ancak zengin-fakir evliliğinde fakirin boşanma istediği hiç bir yerde görülmez. Nitekim, Bulgaristan'daki Türklerin  şimdi Türkiye'ye neden gelmedikleri refah sorunu ile açıklanabilir. Kuzey Irak ve Suriye Kuzeyindeki Kürt halkının dostluğu kazanılmalıdır. Onların da benzer şekilde hareket edeceği kabul edilebilir.

Her olayda ABD'yi suçlamak yanlıştır. ABD iç olaylarına, Başkanlık seçimlerine odaklanmıştır. ABD için yeni konular Terör olayları, Pasifik müttefikliği, Rusya'nın kuşatılması veya Liberalleşmenin Rusya'da başarılmasıdır. Suriye ve Ortadoğu önemi eskiye göre azalmıştır. Hem her ülkenin kendi menfaatinde koşması, tavır alması normaldir. Bakan beyin ifadesiyle "Küsmeye gerek yoktur". 

Yeniden Yapılanma İçin Hükümet Direktifi,  Kısa ve Anlaşılır Olmalıdır.

Hiç bir kuruluş önünde yazılı bir direktif olmadıkça küçülmemektedir. Kurumun içindeki "Yeniden Yapılanma" toplantıları zaman içinde yeni birim istekleriyle grileştirilmekte ve sonuç olumsuz olmaktadır.

Mevcut kadrolar direnmekte, paşa, albay sayısının azaltılmasına ve daha küçük, teknik bakımdan üstün, çevik organizasyonlar kurulmasına izin vermemektedir. Başbakanlıktaki akıl "Yeni ana yapıyı ve profesyonel orduya geçişin ana şemasını çizip buna göre yapılanın. Toplam sayı 350-400 bini geçmesin. Önerileri 6 ay sonra görelim, mutabakatla varacağımız kararı ikinci altı ayda gerçekleyelim" demelidir.

Bu istenirse  teknik donanım seviyesi yükseltilerek üçte birlik bir küçülme sağlanabilir.

Söz konusu Hükümet direktifi bir iki sayfalık metinle açıklanmalı ve bazı satırları aşağıdaki gibi olabilir.  "Türkiye kara, deniz ve hava sahalarının ve sınırlarının etkin korunması, birinci istektir. Her platformda savunma ve taarruz gücü yanında istihbarat gücü, elektronik harp gücü olacaktır. Uydu haberleşmesi, gözlem uydularıyla görme, elektronik istihbarat teknolojisinde ulusal güç oluşturulması ve uluslararası sivil ve askeri işbirliklerine katılım devam edecektir. Stratejik haberleşme karasal sistemin alternatifi olarak uzaydan  yedeklenmelidir".

Her yıl direktif isteklerine uygun stratejik alandaki ilerlemeler, öne alınacak konular  kısa bir raporla Genelkurmay ve MSB.lığı  tarafından Başbakanlığa sunulmalıdır. Kıymetlendirilen rapor için Başbakanlık direktifi, ilave görüşler, istenen ve istenmeyen hususlar MSB.lığına, Dışişleri Bakanlığına ve Genelkurmay'a  Başbakanlıkça bir koordinasyon toplantısıyla açıklanıp, takiben yazılı olarak verilmelidir.

Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle'in 1960'larda ABD-Vietnam savaşı istihbaratı alınamadığını anlayınca uydu sistemleriyle ilgili  "Fransa uzayda öncü bir ülke olacaktır" yazılı direktifi gerçekten uzay faaliyetlerinde Fransa'yı öncü yapmıştır.

Amerikan Başkanı  J.F. Kennedy'nin 1962'de otuz beş (35) bin kişi önündeki konuşmasında uzay yarışında geri kalmayacaklarını belirterek "ABD olarak önümüzdeki on yıl içinde aya gideceğiz"  direktifi Hükümetlerin teknoloji ve savunmaya yaklaşımına güzel örneklerdir.

Yeniden Yapılanmanın Temel Unsurları Sağlanmalıdır.

Tehditlerin gerçekçi olarak değerlendirilmesi ve ihtiyacın tespiti, Teknolojik yenilenmenin ve kaliteli eğitimin esas alınması ve Yeterli mali kaynağın beş veya on yıllık bir uzak görüşle sabırla sağlanmasıdır.

Güvenlik Bütçesi, var olabilme bütçesidir. Bunun eğitim, sağlık bütçeleri gerisinde veya ilerisinde olması değil yeterli olması esastır. Ekonomik yönden savunma endüstrisi, tüm ülkelerde değerlidir, katma değeri yüksektir. Ekonomiye itici güçtür. Savunma bütçesi, ekonomiyi, ihracatı  geliştirmeyi hedefleyerek, artırılmalıdır. Mevcut savunma bütçesi, ihtiyacın altındadır.

Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının Devletimizi, Hükümetimizi  maddi yönden zorlamayalım diye Kuvvet gereksinimleri ihtiyacın altında tutulmaktadır. Meclis ve Partilerde bu konuda yol gösterici uzmanlar olmalıdır.

Savunma harcamaları için milyar dolar olarak örneğin ABD 581 m$, Çin 129 m$, Rusya 70 m$, İngiltere 62 m$, Fransa 53 m$, Türkiye 20m$ civarı harcamaktadır.

Mevcut tehdit ortamı dikkate alındığında GSYH  800 milyar $ olan Türk ekonomisinde yıllık 20-24 milyar dolarlık (GSYH, GDP'nin %2.5 -%3 oranı) harcama rakamı makul sayıldığında bunun %40 seviyesinde varsayılan tedarik bütçesi 8-9.6 milyar dolar edecektir.

Güvenlik para ile ölçülmez sözü doğrudur ancak güvenlik bedelinin karşılanabilir fiyatta olabilmesi de ikinci doğrudur. Savunma gücü caydırıcıdır. Bu güç ekonomiyle ve demokrasiyle birleştiğinde, karşıt ülkelerin ihtilaf başlatmasını önleyicidir. Dolayısıyla potansiyel harcamaların olmasını önlemek gibi bir ilave fayda sağlamaktadır.

Sonuç olarak, "Yeniden Yapılanma Fikri" yıllarca sürecek zihinsel ve organizasyonel çalışmayı gerektiren, söylemesi kolay, uygulaması zor bir aktivitedir.  Siyasiler olayları politik kazanç yönünden değil, ülkenin kazancı yönünden analiz etmeli ve yönlendirmelidir.

 

 
Toplam blog
: 182
: 1556
Kayıt tarihi
: 14.10.12
 
 

Elektronik Y.Mühendisiyim. Teknik alan dışında Tasarruf ve tutumlu yaşam, Kişisel Finans Yönetimi..